Arama

Mesnevi'de yer alan hikayeler

Mevlana'nın 25 bin beyitlik Mesnevi'sinde yüzlerce hikaye yer alır. Bir düşünceyi zihinlere daha iyi yerleştirmek amacıyla yer verdiği hikayeler sayesinde Mevlana, sıradan olayları bile son derece ustalıklı yorumlarla takdim eder. Bu hikayeler, öğretici, tasavvufi anlamda bir yol göstericidir. Mesnevi'de yer alan bazı hikayeler ve anlatılmak istenenleri sizler için derledik.

  • 15
  • 21

Hekim hastalığın ne olduğunu anlamıştı, fakat bunu padişaha söylemedi. Hastanın hâlinden inlemesinden onun gönül hastası olduğunu anlayıverdi. Çünkü hiçbir hastalık gönül derdi gibi değildir. Hekim durumu anlayınca:

"Padişahım, dedi. Herkesi uzaklaştır köşede bucakta kimseler kalmasın ki ben hastayla baş başa kalıp rahat rahat çalışayım, hastanın hastalığını anlayıp ona göre bir tedbir düşüneyim."

Padişah emretti oda boşaldı hastayla hekimden başka kimse kalmadı. Hekim yaklaşıp hastanın başucuna geldi yumuşak ve tatlı bir sesle:

"Memleketin neresi, nerelisin? Bana söyle, çünkü her memleketin halkının ilacı başka başkadır. Memleketinde yakın akrabandan kimler var, kime yakınsın?" diye sordu.

Hekim elini kızın nabzına koymuştu. Hem soruyor hem de nabzını kontrol ediyordu. Kız yavaş yavaş hekime bütün olanları anlatıyor, başından ne geçtiyse söylüyordu. Hekim kızın nabzını tutmuştu ve:

"Bu kız kimin adını söylediğinde eğer heyecanlanır, nabzı hızlanırsa demek ki sevdiği, uğruna hasta olup yataklara düşerek mum gibi eridiği odur." diye düşünüyordu.

  • 16
  • 21

Kız önce doğup büyüdüğü memleketi ve oradaki dostlarını sayıp döktü. Fakat nabızda bir değişiklik olmadı. Hekim: "Doğduğun yerlerden ayrılınca hangi memlekete gittin?" diye sordu. Bunun üzerine kız bir şehir ismi söyleyip geçti ama ne yüzünün rengi ne de nabzının atışı değişti. Daha sonra sırasıyla götürüldüğü yerleri, şehirleri görüşüp tanıştığı insanları birer birer sayıp döktü. Lâkin hâlinde bir değişiklik olmadı. Ta ki hekim Semerkant şehrini soruncaya kadar.

Semerkant'ın adı geçince kızın nabzı hızlandı yüzü, yanakları kızardı. Çünkü o Semerkant'ta bir kuyumcuya âşıktı ve ondan ayrılmış olmanın ıstırabıyla yanıp tutuşuyordu. Bunu öğrenen hekim kuyumcunun Semerkant'ın hangi semtinde ve hangi mahallesinde olduğunu sorup öğrendi. Sonra kıza: "Ben senin hastalığını ve bu derdin çaresinin ne olduğunu çok iyi anladım. Fakat sen bu bana anlattıklarını sakın başkasına söyleme, hele hele padişaha hiç anlatma" diyerek tembih etti.

Hastanın yanından ayrılan hekim doğruca padişaha gelip durumu anlattı. "Bu kızcağızın iyileşmesi için o kuyumcuyu getirmekten başka çare yok." dedi.

  • 17
  • 21

Bunu duyan padişah hekimin nasihatini can u gönülden kabul etti. Hiç zaman geçirmeden kuyumcuyu davet etmek üzere bir elçi gönderdi. Elçi Semerkand'a varınca doğruca gidip kuyumcuyu buldu. Padişahın gönderdiği hediyeleri takdim etti ve padişahın onu davet ettiğini eğer gelirse padişahın en yakın adamlarından olacağını çok büyük ihsanlara ve iltifatlara mazhar olacağını söyleyince, kuyumcu zaman kaybetmeden yola koyulup padişahın sarayına en kısa zamanda ulaştı.

Saraya gelen kuyumcuyu hekim alıp padişahın huzuruna götürdü. Padişah kuyumcuya iltifatlar yağdırıp ihsanlarda bulundu. Hazinesini ona teslim etti. Hekim bunun üzerine: "Ey padişah o cariyeyi bu kuyumcuya ver ki hastalıktan tamamen kurtulup iyileşsin." dedi.

Padişah o ay yüzlü güzeli kendi eliyle kuyumcuya verdi, altı ay murat alıp murat verdiler. Böylece kız tamamen iyileşmiş oldu. Ondan sonra hekim kuyumcuya bir ilaç hazırladı, ilacı içen kuyumcu hastalanarak günden güne çirkinleşip erimeye başladı. Eski güzelliğinde eser kalmadı. Kuyumcu böyle günden güne eriyip çirkinleşince kızın gönlü de ondan yavaş yavaş soğudu, aşkı günden güne azaldı. Bir müddet sonra kuyumcu öldü. Ölünce de kızın aşkı tamamen sona erdi. Böylece o güzeller güzeli o aşktan ve hastalıktan arınıp tertemiz oldu.

Bu cihan bir dağdır, bizim yaptıklarımız ise ses, seslerin aksi yine dönüp bize gelir.

Âşıklık, gönül iniltisinden belli olur, hiçbir hastalık gönül hastalığı gibi değildir. Aşığın hastalığı bütün hastalıklardan ayrıdır.

  • 18
  • 21
ARSLAN İLE TAVŞAN
ARSLAN İLE TAVŞAN

Uçsuz bucaksız bir ormanda azılı bir arslan yaşar. Ormandaki bütün hayvanlar av korku içindeydiler. Böyle yaşamak canlarına tak edince bir çare ararlar. Düşünür, taşınır, aralarında bir heyet seçerek arslana gönderirler:

"Ey ormanların şahı arslan! Her gün içimizden birini yakalıyor, yiyorsun. Buna bir diyeceğimiz yok. Fakat bu zahmet niye? Sen tahtında otur, biz sana her gün içimizden birini yollayalım, sen de rahatça yersin. Böylece biz de sen de huzur içinde ömrümüzü geçiririz." derler. Bu teklif arslanın hoşuna gider, dolayısıyla kabul eder.

Artık her sabah bir hayvan arslana teslim olur. Günlerden bir gün, sıra tavşana gelir. "Eh ne yapalım kısmet böyle. Çoğumuzun rahatı için birimizin ölmesi gerek. Haydi vakit geçirmeden yola düş. Arslanı kızdırmayalım." derlerse de tavşan işi ağırdan alır ve pek aldırmaz. Hayvanlar telaş içindedirler. Nihayet yalvara yakara tavşanı gitmeye razı ederler.

  • 19
  • 21

Tavşan kayıtsız şartsız, seke oynaya arslanın huzuruna gelir, ama vakit de bir hayli geçmiştir. Açlıktan ateş püsküren arslan kürkler: "Nerede kaldın? Bu gecikmeye sebep ne?" Tavşan, yalancı bir telaşla terini siler, boynunu büker: "Aman efendimi ben saygıda kusur etmedim. Ben sabah erkenden yola çıktım ama diğer bir arslan yolumu kesti. Elinden kurtuluncaya kadar neler çektiğimi bilemezsiniz?"

Aslan daha da sinirlendi: "Kim bu küstah? Bu ormanda yalnız benim hükmüm geçer. Kimmiş o çabuk söyle!" Tavşan durumdan hayli memnun, sürekli diğer arslanı över ve ona karşı arslanı iyice doldurur. Sonun arslan dayanamaz: "Düş önüme göster bu alçağı."

Birlikte yola koyulurlar. Tavşan bir kuyunun başına getirir. "İşte sultanım, o arslan bu kuyunun içinde. Bakınız nasıl da kurulmuş." Arslan hırsla kuyunun içine bakar. Suda aksini görür ve hırlamaya başlar. Kuyudaki yansıması da hırlar. Tavşan bu fırsatı kaçırmaz: "Görüyor musunuz efendim, size nasıl da meydan okuyor?"

Arslan büsbütün hiddetlenir, öfkeden gözleri döner. "Bir ülkede iki sultan olmaz, parçalamalıyım onu." diye homurdanır, ardından kuyuya atlar ve ölür. Tavşan da ormandaki diğer hayvanlara kurtuluşu müjdeler.

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN