“Müptela-yı gama” sorulması gereken en uzun gece: ‘şeb-i yelda’
Farsça, "yılın en uzun gecesi" anlamına gelen 'şeb-i yelda', 21 Aralık'ı 22 Aralık'a bağlayan gecedir. Bu gece, kısa günlerin biteceğinin habercisi olması bakımından İran'da yüzyıllar boyunca kutlanmıştır. Şeb-i yelda, zaman kavramının aşıklar için çok önemli olduğu klasik şiirde de ayrıca yerini alır. Aşıklar için bir ıstırap haline gelen gecelerin, bu en uzun gece olan 'şeb-i yelda'da nasıl bir hal aldığını divan şiirindeki beyitler üzerinden şerhleriyle birlikte inceledik.
Giriş Tarihi: 21.12.2019
16:40
Güncelleme Tarihi: 21.12.2021
09:47
Sabit, Nabi ile aynı dönemde yaşamış 17. yüzyıl şairlerinden biridir. Günümüzde pek bilinmeyen Sabit'in pek çok beyiti, dönemindeki şairler arasında şöhret bulmuştur.
Müneccim, yıldız ilmiye uğraşan, ayın, güneşin ve gezegenlerin hareketlerinin insanlara ve yeryüzündeki birtakım hadiselere tesir ettiğine inanan kişidir. Muvakkit de eskiden güneşe bakarak namaz vakitlerini bildiren kimsedir. Görüldüğü üzere, müneccim ve muvakkit zaman kavramıyla uğraşan kişilerdir. Bu kişiler zaman kavramıyla bu kadar hemhal olmalarına rağmen, gam bağımlıları yani aşıklar kadar şeb-i yeldayı bilemezler. Onlar yalnızca vaktin miktarını tayin edebilirler, aşıklar ise bu uzun gecede ıstıraplarına yenilerini ekler.
Geceler, aşıklar için sevgilinin hasretini daha yoğun bir şekilde çektiği keder vakitleridir. Modern dönemde zamanın göreceli bir kavram olduğu ispatlanmıştır. Muvakkit ve müneccimlerin tayin ettikleri nesnel zaman, aşığın öznel zamanında daha da uzayarak çekilmez bir hal alır.
"Yılda bir olur şeb-i yeldâ velî ey subh-ruh Alem-i hecrün inen çokdur şeb-ı yeldâları"
Behişti
Velî: Ama Subh-ruh: Sabah yanaklı Alem-i hecr: Ayrılık dünyası
Ey sabah yanaklı sevgili! Şeb-i yelda (en uzun gece) yılda bir kez olur ama ayrılık dünyasının şeb-i Yeldaları (en uzun geceleri) çoktur.
Klasik şiirde sevgilinin yanağı aydınlık olması bakımından sabaha benzetilir. Sabahları yeryüzüne güneş doğar, sevgili ise tüm bu sabahların aydınlığını yüzünde taşır. Müneccim ve muvakkitlerin tayin ettiği şeb-i yelda yılda bir kez olsa da ayrılık dünyasında aşığa her gece şeb-i yeldadır.
"Saçun-durur şeb-i yeldâ vü yañaguñ nev-rûz Kaşuñ hilâli mucanber tenüñ-durur meh-tâb"
Ahmedî
Saçun-durur : Saçındır Nev-ruz: Baharın ilk günü Tenün-durur: Tenindir Meh-tâb: Ay ışığı
Saçın şeb-i yelda (en uzun gece) ve yanağın baharın ilk günü, kaşın hilal, tenin ise ışık saçan bir ay ışığıdır.
Şeb-i yelda, klasik şiirde genellikle karanlıkla birlikte kullanılmıştır. Bunun yanında aşığın saçlarıyla da bağdaştırılmıştır. Sevgilinin saçları klasik şiirde siyahtır, aydınlık olan yanağı örtmesi sebebiyle karanlıktır ve geceyi simgeler. Sevgilinin saçları aynı zamanda zulûmat ülkesidir, aşık bu karanlıklarla kaplı ülkede kaybolmuş vaziyettedir.
Saç olumsuz vasıflarla anlatılırken, sevgilinin yüzü her daim güzel vasıflarla tasvir edilir. Bahar gelince kasvetli havalara veda edilir, onun yerine aydınlık taze ve canlı havalar yerini alır. Sevgilinin yanağı da bu yönüyle baharın ilk günü olan nevruza benzetilmiştir beyitte.