Mütefekkir şair Nabi kimdir? Nabi'den alıntı ve öğütler...
Edebiyata tefekkür anlayışını getiren Nabi, Osmanlı'nın en önemli şairlerindendi. Onun şiirlerinde mevcut dünya ve hayat görüşü, kendisinden sonra gelen şairleri etkileyerek Nabi okulu diye adlandırılabilecek hikemi bir şiir okulunun doğmasını sağladı. Peki, Nabi'nin şiiri neden minarelerden okundu? Ölmeden önce yazdığı şiirdeki gizem neydi?
Giriş Tarihi: 13.04.2020
09:08
Güncelleme Tarihi: 21.10.2020
08:43
Usta şair, önceleri İstanbul'da aradığını bulamamaktan dolayı hayal kırıklığına uğradı. Fakat daha sonra Sultan IV. Mehmed'in musâhibi Damad Mustafa Paşa ile tanışmasından sonra rahat bir hayata kavuştu. Bir ara ikinci vezirlik payesine kadar yükselen paşa ile olan dostluğu onun ölümüne kadar sürdü. Paşanın Nabi'yi kendisine divan kâtibi seçmesinden sonra Nâilî gibi çağının büyük şairleri tarafından tanınmaya ve şiirleri takdir edilmeye başlandı.
Eski edebiyat gerçekten "eski" midir?
ÇAĞININ BÜYÜK ŞAİRLERİ TARAFINDAN TAKDİR EDİLDİ
Damat Mustafa Paşa, Padişah IV. Mehmet'in sürekli yakın çevresinde bulunduğundan şair Nabi'nin şiirdeki ustalığı da zamanla kulaktan kulağa yayıldı. Nâilî gibi çağının büyük şairleri tarafından tanınmaya ve şiirleri takdir edilmeye başlandı . IV. Mehmed'in yakın çevresine girdiği bu dönemde Musâhip Mustafa Paşa'nın maiyetinde Lehistan seferine katıldı ve Kamaniçe'nin fethi üzerine iki tarih düşürdü. Nabi, Sultan IV. Mehmet'in şehzadeleri için Edirne'de düzenlenen sünnet şenliklerini anlattığı ilk yapıtı "Surname" adlı mesneviyi ise 1675 yılında hazırladı. Nabi'nin bu eserinde, on beş gün devam eden bu şenlikleri âdeta bir belge niteliğinde anlattı.
Osmanlı'nın şair sultanları
Ardından kutsal topraklara hac farizası için giden şair, bu beldelerdeki izlenimlerini ise 1678 yılında yazdığı "Tuhfetül Harameyn" adlı eserinde aktardı. Urfa yoluyla Medîne-i Münevvere'ye varan Nâbî'nin, "Sakın terk-i edebden kûy-ı mahbûb-ı Hudâ'dır bu" mısraıyla başlayan ünlü naatını bu sırada kaleme aldı.
Edebiyatımızdaki en ünlü tezkireler
NABİ'NİN PEYGAMBER EFENDİMİZE OLAN HÜRMETİ
Sultan IV. Mehmed zamanında hacca giden Nabi, Medine-i Münevvere'ye yaklaşıldığı bir sırada insanlık icabı hafif uykuya daldı. Peygamber Efendimizin bu kadar yakınında uyumanın edebe aykırı olduğunu düşünen Nabi, irticalen yüksek sesle beş beyti terennüm etti.
Sakın terk-i edebden, kûy-i mahbûb-i Hudâ'dır bu! Nazargâh-i ilâhîdir, makâm-ı Mustafâ'dır bu. (Edebi terk etmekten sakın! Zîrâ burası Allah'ın sevgilisinin bulunduğu yerdir. Bu yer, Hak Teâlânın nazar evi, Resûl-i Ekrem'in makâmıdır.)
Habîb-i Kibriyânın hâb-gâhıdır fazîletde, Tefevvuk-kerde-i Arş-ı Cenâb-ı Kibriyâ'dır bu. (Burası yüce Allah'ın sevgilisinin istirahat ettikleri yerdir. Fazilet yönünden ise, arş-ı âlânın üstündedir.)
Bu hâkin pertevinden oldu deycûr-i âdem zâil, Â'mâdan açdı mevcûdât dü çeşmin; tûtiyâdır bu. (Bu mübarek yerin mukaddes toprağının parlaklığından yokluk karanlıkları sona erdi. Yaratılmışlar, iki gözünü körlükten açtı.)
Felekde mâh-ı nev Bâb'üs-Selâmın sîne-çâkidir, Bunun kandîli cevzâ Matla-ı nûr-i ziyâdır bu. (Gökyüzündeki yeni ay, O'nun kapısının yüreği yaralı âşığıdır. Gökyüzündeki oğlak yıldızı bile O' nun nûrundan doğmaktadır.)
Mürâât-ı edeb şartıyla gir Nâbî bu dergâha, Matâf-ı kudsiyâdır bûse-gâh-ı enbiyâdır bu. (Ey Nâbî! Bu dergâha edebin şartlarına riayet ederek gir. Zîrâ burası, büyük meleklerin etrafında pervane olduğu yer olup; bu kapının eşiğini, peygamberler bile edep ve hürmet dairesinde eğilip öperler.)
NABİ'NİN MİNARELERDEN OKUNAN ŞİİRİ
Rivayete göre Nabi, şehre girince acayip bir hadise yaşandı. Onun irticalen yüksek sesle söylediği şiiri, müezzinler tarafından minarelerden okundu. Bulduğu müezzine işin sırrını ve hikmetini sorsa da cevap alamadı. En son, ser müezzini bulan şair, kendisini de tanıtıp aynı soruyu sordu. Bunun üzerine ser-müezzin der ki: "Arkadaşlarımız ketum davranmakta haklıdırlar; çünkü mesele sırdır. Ancak siz Nâbî iseniz, sizden de gizli değil tabiî. Efendimiz (sav) bu gece her birimizin rüyasını teşrif ederek bu şiiri ta'lîm edip emrettiler: –Ümmetimden Nâbî şehre geliyor; sabah ezanından sonra bunu okuyarak kendisini karşılayınız!"
Nâbî tekrar sordu: "Ümmetimden Nâbî dedi mi?" Evet cevabını alıp, yeminle te'yîd ettirdi. Yemini üç kez tekrarlattı ve sevincinden bayıldı.