Mütefekkir şair Nabi kimdir? Nabi'den alıntı ve öğütler...
Edebiyata tefekkür anlayışını getiren Nabi, Osmanlı'nın en önemli şairlerindendi. Onun şiirlerinde mevcut dünya ve hayat görüşü, kendisinden sonra gelen şairleri etkileyerek Nabi okulu diye adlandırılabilecek hikemi bir şiir okulunun doğmasını sağladı. Peki, Nabi'nin şiiri neden minarelerden okundu? Ölmeden önce yazdığı şiirdeki gizem neydi?
Giriş Tarihi: 13.04.2020
09:08
Güncelleme Tarihi: 21.10.2020
08:43
NABİ'NİN PEYGAMBER EFENDİMİZE OLAN HÜRMETİ
Sultan IV. Mehmed zamanında hacca giden Nabi, Medine-i Münevvere'ye yaklaşıldığı bir sırada insanlık icabı hafif uykuya daldı. Peygamber Efendimizin bu kadar yakınında uyumanın edebe aykırı olduğunu düşünen Nabi, irticalen yüksek sesle beş beyti terennüm etti.
Sakın terk-i edebden, kûy-i mahbûb-i Hudâ'dır bu! Nazargâh-i ilâhîdir, makâm-ı Mustafâ'dır bu. (Edebi terk etmekten sakın! Zîrâ burası Allah'ın sevgilisinin bulunduğu yerdir. Bu yer, Hak Teâlânın nazar evi, Resûl-i Ekrem'in makâmıdır.)
Habîb-i Kibriyânın hâb-gâhıdır fazîletde, Tefevvuk-kerde-i Arş-ı Cenâb-ı Kibriyâ'dır bu. (Burası yüce Allah'ın sevgilisinin istirahat ettikleri yerdir. Fazilet yönünden ise, arş-ı âlânın üstündedir.)
Bu hâkin pertevinden oldu deycûr-i âdem zâil, Â'mâdan açdı mevcûdât dü çeşmin; tûtiyâdır bu. (Bu mübarek yerin mukaddes toprağının parlaklığından yokluk karanlıkları sona erdi. Yaratılmışlar, iki gözünü körlükten açtı.)
Felekde mâh-ı nev Bâb'üs-Selâmın sîne-çâkidir, Bunun kandîli cevzâ Matla-ı nûr-i ziyâdır bu. (Gökyüzündeki yeni ay, O'nun kapısının yüreği yaralı âşığıdır. Gökyüzündeki oğlak yıldızı bile O' nun nûrundan doğmaktadır.)
Mürâât-ı edeb şartıyla gir Nâbî bu dergâha, Matâf-ı kudsiyâdır bûse-gâh-ı enbiyâdır bu. (Ey Nâbî! Bu dergâha edebin şartlarına riayet ederek gir. Zîrâ burası, büyük meleklerin etrafında pervane olduğu yer olup; bu kapının eşiğini, peygamberler bile edep ve hürmet dairesinde eğilip öperler.)
NABİ'NİN MİNARELERDEN OKUNAN ŞİİRİ
Rivayete göre Nabi, şehre girince acayip bir hadise yaşandı. Onun irticalen yüksek sesle söylediği şiiri, müezzinler tarafından minarelerden okundu. Bulduğu müezzine işin sırrını ve hikmetini sorsa da cevap alamadı. En son, ser müezzini bulan şair, kendisini de tanıtıp aynı soruyu sordu. Bunun üzerine ser-müezzin der ki: "Arkadaşlarımız ketum davranmakta haklıdırlar; çünkü mesele sırdır. Ancak siz Nâbî iseniz, sizden de gizli değil tabiî. Efendimiz (sav) bu gece her birimizin rüyasını teşrif ederek bu şiiri ta'lîm edip emrettiler: –Ümmetimden Nâbî şehre geliyor; sabah ezanından sonra bunu okuyarak kendisini karşılayınız!"
Nâbî tekrar sordu: "Ümmetimden Nâbî dedi mi?" Evet cevabını alıp, yeminle te'yîd ettirdi. Yemini üç kez tekrarlattı ve sevincinden bayıldı.
Nabi, adeta hayatının değişmesine vesile olan ve kendisini kollayan Damat Mustafa Paşa'nın 1686'da vefatı üzerine Halep'e yerleşti. Yaklaşık 25 yıl Halep'te yaşayan Nabi, eserlerinin birçoğunu da bu ilham dolu kentte kaleme aldı.
Nabi, II. Süleyman'ın ve II. Ahmed'in tahta çıkışına sessiz kalmasına rağmen 1695 padişah olan II. Mustafa'ya ve 1703 tahta oturan III. Ahmed'e birer cülûs kasidesi yolladı, III. Ahmed de eskiden beri tanıyıp sevdiği Nâbî'ye armağanlar gönderdi. Ancak Çorlulu Ali Paşa sadarete getirilince, paşa onun malikanesi elinden alıp ve aylığı kesilmişse de bu durum çok uzun sürmedi. "Bâğ-ı dehrin hem hazânın hem bahârın görmüşüz " mısraı ile başlayan gazelini bu günlerde yazdı.
Burada oğlu Ebulhayr nazarında, dönemin gençlerine öğütlerini kapsayan üçüncü eseri "Hayriyye" adlı ünlü mesneviyi yayınladı. Hayriyye, sekiz yaşındaki bir çocuğun anlayabileceği üsluptan ve içerikten oldukça uzak, sosyal eleştiriler barındıran bir kitaptı. Mesnevide oğluna, hayatta karşılaşacağı hemen her konuda öğütler veren Nâbî, aile konusunda da tavsiyelerde bulundu; evlilik, eş seçimi, aile hayatı ve çocuk sahibi olmak gibi meselelere oldukça geniş bir yer ayırdı.