Arama

Necip Fazıl Kısakürek ile Peyami Safa nasıl tanıştı?

Aynı dönemde yaşayan edebiyatımızın iki önemli yazarı Necip Fazıl ve Peyami Safa, kaleme aldıkları eserler ile genç kuşakları etkiledi. Bu usta isimler, yapıtları kadar kalem kavgalarıyla da iz bıraktı. Uzun yıllar dost olan Necip Fazıl ve Peyami Safa'nın arası gazete sütunlarında yaşanan polemik nedeniyle açıldı. Peki, edebiyatımızın bu usta isimleri nasıl tanışmıştı?

Sesli dinlemek için tıklayınız.

📌O dönemde Peyami Safa, Server Bedi ismiyle romanlar yazıyordu. Necip Fazıl, onun bu yönünü beğenmez adeta kurtarmaya çalışırdı.

📌Necip Fazıl, arkadaşının hasta annesinin yanında bir hafta boyunca kaldı. Peyami Safa'ya ve ölüm döşeğindeki validesine destek oldu. Fakat bu arkadaşların araları gazete sütunlarında yaşanan polemik nedeniyle çok geçmeden açıldı.

Nurettin Topçu ve Necip Fazıl nasıl barıştı?

➡ Necip Fazıl'ın Şehir Tiyatroları'nda sahnelenen Para isimli oyunu, büyük ilgiyle karşılandı. Fakat bir köşe yazısında oyunun İtalyan Gherardo Gherardi'nin Halis Altın isimli piyesinden intihal edildiği iddia etmesiyle edebiyat ortamı gerildi. Uzun süre suskunluğunu koruduktan sonra Peyami Safa da köşe yazısında Necip Fazıl'ın eserinin "çalıntı" olduğunu hatta tercüme eseri gördüğünü ileri sürdü. Gazete sütununda "reklam oburu" ile başlayan ve ağır ithamlar içeren yazısını yayımladı.

➡ Necip Fazıl, bu iddialar karşısında Peyami Safa'yı mahkemeye vererek şikayetçi oldu.

➡ Peyami'nin bu iddiası ilk değildi. Necip Fazıl'ın Kaldırımlar isimli şiirinin kendi romanının bir bölümünden alındığını söylemişti. O ve Ben isimli eserinde üniversite arkadaşlarından bahsederken Safa'nın bu iddiasını da kaleme aldı:

"Üniversitede Ahmet Kutsi Tecer ile Ahmet Hamdi Tanpınar, arkadaşlarım... Ahmet Hamdi Edebiyat Fakültesinde ve bizden daha eski... Kutsi ise 'Dar-ül Muallimin-i Âliye: Yüksek Muallim Mektebi'nde yatakhane arkadaşım. Ahmet Hamdi'nin lâkabı "Kırtipil Hamdi"... Kutsi lâkapsız…

Mısır püskülü renginde açık sarı saçlı, gayet (karakteristik) kalın dudaklı, son derece sakin tavırlı ve hislerini peçeleme sanatında usta Ahmet Kutsi Tecer de şair... Fakat ne o ne Ahmet Hamdi henüz nesir plânına çıkabilmişler...

Ahmet Hamdi'yi üniversitede gözüm hiç tutmadı. Fakat Kutsi ile çabucak kaynaştık. Bu kaynaşma, daha ziyade onun bana tahammül etmeyi bilmesinden, kaprislerime sessizlikle cevap vermesi ve onları sineye çekmesinden doğuyor.

Şiirleri de, bir gergef hünerinden ileriye geçmiyor ve (metafizik) ürpertiye yanaşamıyor. Ama muhakkak ki, heceye yeni bir zarafet, ahenk ve (mistik-sırrî) bir dil getirmek istidadında... Kutsi'nin bu dış yüzden işçilik sanatını o kadar beğeniyorum ki, onu bir müddet sonra tanıdığım Peyami Safa'ya bir harika diye vasıflandırıyorum.

Peyami Safa hakkında bilinmeyen 10 detay

Her şeye Sherlock Holmes'ten kopya, "Cingöz Recai" gözüyle bakan Peyami Safa da, bu kadar methin altında benim kuvvet ve rahatlığımı sezeceği yerde, zaafıma ve sırrımı ağzımdan kaçırmış olmama hükmediyor ve ileride, çok ileride, çeyrek asır sonra yazacağı bir yazıda polis hafiyeliğini yerine getiriyor ve Kutsi'yi şiirde benim üstadım diye gösteriyor.

Hattâ aynı zat, benim "Kaldırımlar" şiirimin kendinin bir romanından araklama olduğu vehmini sonuna kadar muhafaza etmiştir. Eğer bu şiirle onun romanının neşir tarihlerini bakılacak olursa, iş laboratuvar kesinliğiyle de anlaşılır ve bu takdirde Peyami Safa'nın romanındaki o pasajı benden çalmış olması icap eder. Fakat hayır! O pasajla benim şiirim arasında öyle bir keyfiyet farkı vardır ki, Peyami'yi benim evimden çaldığı Isfahan halısını bir çuvala çevirmiş olmaktan tenzih ederim."

➡ Necip Fazıl, Babıali eserinde ise kendinden "genç şair" olarak bahsederek, Peyami Safa'nın bu iddialarını tekrar dile getirdi ve deliller göstererek ithamları reddetti.

"Aynı Peyami Safa, bir zaman sonra ortaya, en yakın dostu genç şair hakkında da bir iddia atacak ve onun "Kaldırımlar" şiirinin, kendi romanlarından birinin bir pasajından aktarma olduğunu ileriye sürecektir.

O zaman da genç şair diyecektir ki: "Peyami'nin romanıyla benim şiirim arasındaki neşir tarihi farkını bir tarafa bırakalım. Sırf keyfiyet ayrılığı bakımından öyle uçurumlar vardır ki, ondan çaldığım bile kabul edilse, iki mâden arası nispet, neyin kime ait olduğunu göstermeye yeter. Onunki altın, benimki teneke ise, demek bir şey çalabilmiş değilim. Aksine, benimki altın onunki teneke ise onun da benden ilham aldığını kabul edemem; zira kendiminkini tenekeleştirmiş olurum. Örnekler sırf "kaldırımlar" kelimesinde aynı, ruhta bu kadar ayrıyken "Yok, sen benden aldın, hayır, sen benden apardın!" didişmesi neye? Sen bana kaldırımların ismini ver, ben onu abideleştireyim, sonra da sen "benden çaldı!" diye iddiaya kalk; ne çirkin kıskançlık tezahürü bu!

Biçare Peyami, nice cins ve ulvî taraflarına rağmen nefsindeki bu lekeleri silememiş, kazıyamamış bir adam... Hattâ o, küçük kurnazlıklara ve insanın kendi ağzıyla verdiği avanslara abanmayı o kadar sever ve istismara kalkar ki, ben Ahmet Kutsi'yi ona hararetle methettiğim için şiirde üstadımın Kutsi olduğuna inandırmıştır kendisini. Demek ben sükût etsem ve Ahmet Kutsi bahsinde kayıtsız görünseydim asıl onun ustası ve modeli ben olmuş olacaktım."

Necip Fazıl tasavvufla nasıl tanıştı?

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN