Arama

  • Anasayfa
  • Galeri
  • Edebiyat
  • Necip Fazıl Kısakürek Şiirleri: Anlamlı, En Güzel Necip Fazıl Kısakürek Sözleri

Necip Fazıl Kısakürek Şiirleri: Anlamlı, En Güzel Necip Fazıl Kısakürek Sözleri

Necip Fazıl Kısakürek'in şiirleri ve sözleri her edebiyatseverin hafızasında yer edinir. Kendine has üslubu ve şiir dili ile her dönem okunmayı başaran Necip Fazıl Kısakürek aynı zamanda Cumhuriyet döneminin yakın tanığı idi. Bireysellikten İslami bir havaya geçen şiirleri ile her zaman çokça okunan ve takip edilen bir şair olan Necip Fazıl; birbirinden etkileyici şiirlerin, düşündürücü sözlerin ve hacimli kitapların müellifi oldu. Necip Fazıl'ın en güzel, manalı ve duygusal şiirleri, sözleri günümüzde de ders kitaplarında bulunur. Sizler için en güzel, manalı, anlamlı Necip Fazıl Kısakürek şiirleri ve sözlerini derledik.

Utansın

Tohum saç, bitmezse toprak utansın!

Hedefe varmayan mızrak utansın!

Hey gidi Küheylan, koşmana bak sen!

Çatlarsan, doğuran kısrak utansın!

Eski çınar şimdi Noel ağacı;

Dallarda iğreti yaprak utansın!

Ustada kalırsa bu öksüz yapı,

Onu sürdürmeyen çırak utansın!

Ölümden ilerde varış dediğin,

Geride ne varsa bırak utansın!

Ey binbir tanede solmayan tek renk;

Bayraklaşamıyorsan bayrak utansın!

Necip Fazıl Kısakürek

Zindandan Mehmed'e Mektup

Zindan iki hece, Mehmed'im lâfta!

Baba katiliyle baban bir safta!

Bir de, geri adam, boynunda yafta...

Halimi düşünüp yanma Mehmed'im!

Kavuşmak mı? .. Belki... Daha ölmedim!

Avlu... Bir uzun yol... Tuğla döşeli,

Kırmızı tuğlalar altı köşeli.

Bu yol da tutuktur hapse düşeli...

Git ve gel... Yüz adım... Bin yıllık konak.

Ne ayak dayanır buna, ne tırnak!

Bir âlem ki, gökler boru içinde!

Akıl, olmazların zoru içinde.

Üstüste sorular soru içinde:

Düşün mü, konuş mu, sus mu, unut mu?

Buradan insan mı çıkar, tabut mu?

Bir idamlık Ali vardı, asıldı;

Kaydını düştüler, mühür basıldı.

Geçti gitti, birkaç günlük fasıldı.

Ondan kalan, boynu bükük ve sefil;

Bahçeye diktiği üç beş karanfil...

Müdür bey dert dinler, bugün 'maruzât'!

Çatık kaş.. Hükûmet dedikleri zat...

Beni Allah tutmuş, kim eder azat?

Anlamaz; yazısız, pulsuz, dilekçem...

Anlamaz; ruhuma geçti bilekçem!

Saat beş dedi mi, bir yırtıcı zil;

Sayım var, maltada hizaya dizil!

Tek yekûn içinde yazıl ve çizil!

İnsanlar zindanda birer kemmiyet;

Urbalarla kemik, mintanlarla et.

Somurtuş ki bıçak, nâra ki tokat;

Zift dolu gözlerde karanlık kat kat...

Yalnız seccâdemin yününde şefkat;

Beni kimsecikler okşamaz mâdem;

Öp beni alnımdan, sen öp seccâdem!

Çaycı, getir, ilâç kokulu çaydan!

Dakika düşelim, senelik paydan!

Zindanda dakika farksızdır aydan.

Karıştır çayını zaman erisin;

Köpük köpük, duman duman erisin!

Peykeler, duvara mıhlı peykeler;

Duvarda, başlardan, yağlı lekeler,

Gömülmüş duvara, baş baş gölgeler...

Duvar, katil duvar, yolumu biçtin!

Kanla dolu sünger... Beynimi içtin!

Sükût... Kıvrım kıvrım uzaklık uzar;

Tek nokta seçemez dünyadan nazar.

Yerinde mi acep, ölü ve mezar?

Yeryüzü boşaldı, habersiz miyiz?

Güneşe göç var da, kalan biz miyiz?

Ses demir, su demir ve ekmek demir...

İstersen demirde muhali kemir,

Ne gelir ki elden, kader bu, emir...

Garip pencerecik, küçük, daracık;

Dünyaya kapalı, Allaha açık.

Dua, dua, eller karıncalanmış;

Yıldızlar avuçta, gök parçalanmış.

Gözyaşı bir tarla, hep yoncalanmış...

Bir soluk, bir tütsü, bir uçan buğu;

İplik ki, incecik, örer boşluğu.

Ana rahmi zâhir, şu bizim koğuş;

Karanlığında nur, yeniden doğuş...

Sesler duymaktayım: Davran ve boğuş!

Sen bir devsin, yükü ağırdır devin!

Kalk ayağa, dimdik doğrul ve sevin!

Mehmed'im, sevinin, başlar yüksekte!

Ölsek de sevinin, eve dönsek de!

Sanma bu tekerlek kalır tümsekte!

Yarın, elbet bizim, elbet bizimdir!

Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir!

Necip Fazıl Kısakürek

Bu Yağmur

Bu yağmur... bu yağmur... bu kıldan ince

Nefesten yumuşak yağan bu yağmur...

Bu yağmur... bu yağmur... bir gün dinince.

Aynalar yüzümü tanımaz olur.

Bu yağmur kanımı boğan bir iplik

Tenimde acısız yatan bir bıçak

Bu yağmur yerde taş ve bende kemik

Dayandıkça çisil çisil yağacak.

Bu yağmur delilik vehminden üstün;

Karanlık kovulmaz düşüncelerden.

Cinlerin beynimde yaptığı düğün

Sulardan, seslerden ve gecelerden.

Necip Fazıl Kısakürek

Ayrılık

Ne görsem ötesinde hasret çektiğim diyar.

Kavuşmak nasıl olmaz mademki ayrılık var.

Necip Fazıl Kısakürek

Canım İstanbul

Ruhumu eritip de kalıpta dondurmuşlar;

Onu İstanbul diye toprağa kondurmuşlar.

İçimde tüten bir şey; hava, renk, eda, iklim;

O benim, zaman, mekan aşıp geçmiş sevgilim.

Çiçeği altın yaldız, suyu telli pulludur;

Ay ve güneş ezelden iki İstanbulludur.

Denizle toprak, yalnız onda ermiş visale,

Ve kavuşmuş rüyalar, onda, onda misale.

İstanbul benim canım;

Vatanım da vatanım...

İstanbul,

İstanbul...

Tarihin gözleri var, surlarda delik delik;

Servi, endamlı servi, ahirete perdelik...

Bulutta şaha kalkmış Fatih'ten kalma kır at;

Pırlantadan kubbeler, belki bir milyar kırat...

Şahadet parmağıdır göğe doğru minare;

Her nakışta o mana: Öleceğiz ne çare? ..

Hayattan canlı ölüm, günahtan baskın rahmet;

Beyoğlu tepinirken ağlar Karacaahmet...

O manayı bul da bul!

İlle İstanbul'da bul!

İstanbul,

İstanbul...

Boğaz gümüş bir mangal, kaynatır serinliği;

Çamlıca'da, yerdedir göklerin derinliği.

Oynak sular yalının alt katına misafir;

Yeni dünyadan mahzun, resimde eski sefir.

Her akşam camlarında yangın çıkan Üsküdar,

Perili ahşap konak, koca bir şehir kadar...

Bir ses, bilemem tanbur gibi mi, ud gibi mi?

Cumbalı odalarda inletir ' Katibim'i...

Kadını keskin bıçak,

Taze kan gibi sıcak.

İstanbul,

İstanbul...

Yedi tepe üstünde zaman bir gergef işler!

Yedi renk, yedi sesten sayısız belirişler...

Eyüp öksüz, Kadıköy süslü, Moda kurumlu,

Adada rüzgar, uçan eteklerden sorumlu.

Her şafak Hisarlarda oklar çıkar yayından

Hala çığlıklar gelir Topkapı Sarayından.

Ana gibi yar olmaz, İstanbul gibi diyar;

Güleni şöyle dursun, ağlayanı bahtiyar...

Gecesi sünbül kokan

Türkçesi bülbül kokan,

İstanbul,

İstanbul...

Necip Fazıl Kısakürek

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN