Necip Fazıl'dan yüzleri gülümsetecek nükteler
Şiirimizin dev ismi Necip Fazıl'ın en önemli yönlerinden biri de nüktedanlığıydı. Hazırcevap olan şair, üslubunda da nükteye yer veriyordu. Üstad, gündelik yaşantısında çoğu zaman daha önce hiç kimsenin aklına gelmemiş olan benzetmeler ve nükteler yapardı. Rasim Özdenören bu durumu "Hiçbir konu hatırlamam ki, Necip Fazıl o konuya bizim hiç birimizin beklemediği bir cevapla, bir nükteyle karşılık vermemiş olsun." şeklinde ifade etmekteydi. İşte Necip Fazıl'dan hem güldürecek hem de zihni bir yolcuğa çıkaracak nükteler…
Giriş Tarihi: 30.05.2020
09:28
M. Mustafa Üftadeoğlu, Bir öğretmenin Günlüğü'nde anlatıyor:
Rahmetli Necip Fazıl, bir gün Kadri Keskin ve arkadaşlarını evine davet eder. Bunun üzerine Kadri Bey ve arkadaşları, üstadın evine giderler. Şair, yaptığı daveti unuttuğu için misafirleri beklememektedir. "Çağrılmadığınız yere niçin geldiniz?" diye de azarlar. Kadri Bey, "Siz çağırdınız efendim!" diye karşılık verince Necip Fazıl onları içeri alır, güzelce ağırlar ve mazeretini şu sözlerle açıklar: "Unutmak, mazeretlerin en makul olanı ve müdafaaların en çürütülmezidir."
Necip Fazıl tasavvufla nasıl tanıştı?
Üstat Necip Fazıl, bir yerde heyecanlı bir konferans vermektedir. Toplantının sonunda yanına yaklaşan Cumhuriyet gazetesi muhabiri, tahrik edici bir soru sorar: "Siz İsmet İnönü'ye komünist diyormuşsunuz, doğru mu?" Necip Fazıl'ın cevabına bakın: "Ne münâsebet. Ben ona komünist diyemem. Çünkü bir komünistte bile asgari kafa çilesi olur. Ben İnönü'de o kafayı göremiyorum."
Necip Fazıl Kısakürek Belgeseli
1975 yılında Hasan Aycın ve arkadaşları üstat Necip Fazıl.'ı Bursa'da konferansa çağırırlar. Üstat Bursa'ya gitmek için İstanbul'dan vapurla Mudanya'ya hareket eder. Karşılamaya gelirler. Vapurdan bütün yolcular iner, fakat beklenen misafir yok. Tam ümitlerini kesip döneceklerken bir kenarda kayanın başına çıkıp oturmuş yaşlı bir adamın bir çimento kâğıdına yazı yazdığını görürler. Önce tanıyamazlar, daha sonra bu kişinin, beklenen büyük misafir Necip Fazıl olduğunu anlar ve ellerine sarılırlar. Üstadı arabayla alıp Bursa'ya götürürler. Şehre varıp arabadan inerken elindeki üstü yazılı çimento kağıdını bir gence verir ve "Al şunu gazeteye faksla!" der. Üstat o sıralarda bir gazetede yayımlanan İhtilal isimli eserinin bir bölümünü, bir vapur gezisinin sonunda kaleme almış olur.
Mahkemede yargılanan Necip Fazıl'a, hakim, "Derginizde çıkan şiirlerin bilirkişi tarafından incelenmesini istiyorsunuz, der.
"Bu bilirkişi bir şair olmalı elbette. O halde lütfen söyler misiniz sizce memleketimizin en büyük şairi kimdir?" Necip Fazıl hiç düşünmeden: "Ben" diye cevap verir. Siz mi diye dudak büker hakim.
"Bu hükmü sizin vermeniz, kendini beğenmişlik olmaz mı?" Necip Fazıl, kendinden emin karşılık verir: "Olabilir. Ama ne çare ki, mahkemeye çıkarken doğruyu söyleyeceğime dâir yemin etmiş bulunuyorum"