Arama

  • Anasayfa
  • Galeri
  • Edebiyat
  • Necip Fazıl’ın tiyatro çizgisi ve bir ağlama güzellemesi olarak “Reis Bey”

Necip Fazıl’ın tiyatro çizgisi ve bir ağlama güzellemesi olarak “Reis Bey”

Reis Bey kitabının girişinde "Ön tarafı açılır kapanır bir mikap (küp) içinde hayatı yakalamak… Kapana kıstırır gibi… Tiyatro budur." şeklinde bir tanımda bulunan Necip Fazıl'ın sanat anlayışında tiyatronun ayrı bir önemi vardı. Ona göre tiyatro, güzel sanatların içinde bir zirveydi. Şiirlerinden sonra en çok ürün verdiği alan tiyatroydu. Fazıl, geniş kitlelere ideal fert ve cemiyet ile ilgili düşüncelerini aktarabilmek adına tiyatroyu daha elverişli bir alan olarak gördü. Bu düşüncesine örnek verilebilecek eseri ise katı ve som adalet anlayışından merhamete geçişin öyküsünü anlatan "Reis Bey"di.

  • 3
  • 11
Necip Fazıl’ın tiyatroları
Necip Fazıl’ın tiyatroları

Necip Fazıl'ın on dördü sağlığında biri ise ölümünden sonra yayımlanan on beş adet tiyatro eseri mevcut. Bu tiyatro eserleri sırasıyla; Tohum (1935), Bir Adam Yaratmak (1938), Künye (1938), Sabır Taşı (1940), Para (1942), Nam-ı Diğer Parmaksız Salih (1948) Reis Bey (1964) , Ahşap Konak (1964), Siyah Pelerinli Adam (1964), Ulu Hakan Abdülhamid Han (1965), Yunus Emre (1969) Kanlı Sarık (1970), Mukaddes Emanet (1976) İbrahim Ethem (1978) ve Püf Noktası (2000)'dır.

Şiirlerinde olduğu gibi Necip Fazıl'ın tiyatro eserlerinde de yaygın tema; vehim, iç sıkıntısı, ölüm, kader, yalnızlık, madde-ruh, aklın bir noktadan sonra yetersizliği, psikolojik ve metafizik problemlerdir.

Nurettin Topçu ve Necip Fazıl nasıl barıştı?

  • 4
  • 11
Şairin ilk tiyatro eseri
Şairin ilk tiyatro eseri

Şairin ilk tiyatro eseri Tohum, Muhsin Ertuğrul'un beğenisine rağmen seyirci tarafından yeterince ilgiyle karşılanmaz. Tohum, Necip Fazıl'ın hayatındaki dönüm noktası sayılabilecek bir nokta olan Abdülhakim Arvâsi ile tanışmasından bir sene sonra yayımlanır. Bu tanışıklığın izleri sanatına da yansır ve şair artık sanatını dini-mistik bir çerçevede inşa etmeye başlar. Bu sebeple Tohum piyesi yazarın fikirsel anlamdaki ilk dönüşümün izlerini taşıması açısından önemlidir.

Necip Fazıl dini-mistik çizgide sanatını inşa etmeye başladıktan sonra tiyatrolarını sahneletmek noktasında sıkıntı yaşar. Bu sebeple 1948 ile 1960 yılları arasında tiyatro eseri ortaya koymaz.

  • 5
  • 11
Bir ağlama güzellemesi: Reis Bey
Bir ağlama güzellemesi: Reis Bey

Reis Bey, Bir Adam Yaratmak isimli eserinden sonra Necip Fazıl'ın ikinci şaheser piyesi olarak kabul edilir. Şair bu piyesi 1960 İhtilali sebebiyle girdiği hapishanede kaleme alır. Necip Fazıl bu eserinde merhamet ve adalet kavramları hakkındaki düşüncelerini aktarır. Eser aynı zamanda, adaletten merhamete geçişin bir öyküsüdür.

Reis Bey, 3 perdeden oluşur. Olaylar 60 yaşlarında, ağır ceza hâkimi Reis Bey etrafında cereyan eder. Reis Bey, otel odalarında yalnız yaşayan, merhamet yoksunu ve kendince kurduğu adalet anlayışına sıkı sıkı bağlı bir adamdır.

Ağır ceza hâkiminin karşısına günün birinde annesini öldürmekle suçlanan bir genç çıkar, Reis Bey bu gencin idam edilmesi gerektiğini düşünür zira toplumsal düzen yalnızca böylesi sert yasalar ve idamlarla sağlanır. Merhamet "ağızların iğrenç sakızı" ve zihinleri uyuşturan bir narkozdur Reis Bey için…

Necip Fazıl'ın "senaryo roman"ları

Kendisine idam kararını veren Reis Bey'e gencin son sözleri şunlar olmuştur:

"Etmeyin Reis Bey! Siz ağlayamazsınız! Ağlayabilseydiniz, anlayabilirdiniz...
Siz merhametten, acıma duygusundan, yalnız kötülük doğacağına inanmışsınız. Yerine göre haklısınız. Fakat ondan ne büyük iyilik doğacağını unuttuğunuz için en büyük hakkı kaybediyorsunuz. Rahmet kaldırılmış sizin kalbinizden. Buz çölünde yol alıyorsunuz!
Reis bey! Mühürlü kalbinizin açılmasını dilerim, Allah sizi de arındırsın…"

Alıntıladığımız ağlamak ile ilgili olan satırlar, piyesin en dikkat çekici, bilinen ve sevilen satırları arasında yer alır. Schopenhauer'a göre, "Ağlama eyleminin temelinde sevgi, merhamet ve hayal vardır." Aynı zamanda Schopenhauer, ağlayabilen kişiyi merhametli, yumuşak kalpli bir insan olarak görür zira ona göre ağlayabilmenin temelinde sevebilmek ve merhamet duygularıdır ön planda olan. Genç, bu sebeple merhamet duygusundan mahrum olan Reis Bey'in ağlayamayacağını söyler.

"Merhamet, harikulâde bir şey; içinde hayat kaynayan kazan..."

Reis Bey bir süre sonra idam hükmünü verdiği gencin suçsuz olduğunu öğrenir, sıkı sıkıya bağlı olup taviz vermediği sert yasaların onu getirdiği durum; haksız yere bir genci idama sürüklemektir. Ve vicdan azabıyla görevinden istifa eder.

Artık kendi iç muhasebesiyle baş başa kalan Reis Bey, kendince kurduğu adalet anlayışını sorgulamaya ve hayat görüşünü tümüyle değiştirmeye koyulur. Zira modern hayatın ve sistemin dayattığı salt akılcılık Reis Bey'i koyu bir merhametsizliğin kıyılarına sürüklemekten başka bir işe yaramamıştır.

"Göklerin merhamet dolu olduğuna inanıyorum. Bizse, umacı korkusuyla yorgan altına kaçan çocuk gibi, nefsimizin beton çatısını tepemize çekmiş, yaşamayı öldürüyoruz! Yağmurun yalnız suyunu toplayabiliyoruz; ruhundan uzağız! Halbuki ne güzel isim koymuşlar ona: Rahmet."

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN