Arama

  • Anasayfa
  • Galeri
  • Edebiyat
  • Nurullah Genç Şiirleri: Anlamlı, En Güzel Nurullah Genç Sözleri ve Alıntıları

Nurullah Genç Şiirleri: Anlamlı, En Güzel Nurullah Genç Sözleri ve Alıntıları

"Yağmur" şiiriyle ismini geniş kitlelere duyuran Nurullah Genç, geniş imge denizinin içinde sebatkar bir şiir işçisidir. Şiirleri ile genç nesli yakalayabilmiş az sayıdaki modern şairden olan Genç, şiire yüklediği ilahi anlam ve sanatsal dokunuşlar ile öne çıkıyor. Bugüne kadar yazdığı eserler Nurullah Genç sözleri ve Nurullah Genç şiirleri başlıkları ile aratılan şairin en bilinen şiirlerini sizler için derledik.

  • 28
  • 76

Kimse bilmez, güz nedir senin bahçelerinde

Gökkuşağı rengidir her mevsim ilkbaharın

Âbı-hayat süzülür senin bulutlarından

Senin ırmaklarındır akıp gider derinde

Unuttuk: terkedilmiş bir karanfildi ömür

Yapraklarında şehrin gözyaşları kurumuş

İstilâ kafesinde rengi simsiyah olan

Senin bakışlarında kahverengi görünür

Hatırlamak ekmeğin buğusunda mı kaldı

Hangi iftar akşamı bekledik sonsuzluğu

Şimdi nerde bir leylak açsa kalbimizdedir

Gökyüzü kapkaradır; umut yine bunaldı

Bazen gönül bir garip, sisli rüyada ölür

Gözyaşıyla yeşeren çiçek solmayı bilmez

Gittikçe uzayan yol durduğum anda biter

Kalbim bir bahçıvanın toprağına gömülür

Bu mahşer yutar beni asırlardan beridir

Bu hayat şimdi yalnız ikimizin adına

Bize düşman adımlar götürür bulutları

Yağmuru bulandıran gecenin elleridir

Nurullah Genç

  • 29
  • 76

Söylenmemesi Gerekenin Şiiri

kırılsa da baharı bekleyen pencereler

akrebin gözlerinden geçse de dehlizlerim

simsiyah bulutların arasından ansızın

çatlayan yüreğime koydu susuzluğunu

gündüzümde ışığı, gecemde hilâli var

evimin tenhâsında büyüyen melâli var

gemilerde aradım yüzünün görkemini

martılarla yoruldum, tayfalarla vuruldum

hüznü avutuyorum bir liman köşesinde

nefesini gizlemiş dalgaların sesinde

fırtınalar diner mi ulaşmadan sahile

hayalin bozkırında kurtkapanıydı ömrüm

nasıl da bir başıma kopardım dikenleri

nasıl da acımasız köprülerde yürüdüm

uzaktan gülümseyip deniz fenerlerine

sonunda mahkûm olup kapandım ellerine

vurgun yemiş denizin dibinde volkandır aşk

yaslı bir muammayı öğretir balıklara

balıklar derde düşen âşığı avuturlar

âşık ölünce kuşlar uçmayı unuturlar

güneşle buluşmayı göze alan, derinde

yağmur yüklü bir ömür paylaşır göklerinde

eleğim sağma renkler düşürünce şehrâyin

başlamalı yeniden içimizde bir âyin

nefesimde rüzgârın gölgesidir dağılan

kanımda gözlerinin hasretidir boğulan

melekler en çâresiz ânımda buldu beni

gaflet şarâbı içtim, âşikâr kıldı beni

baykuşlar dahi mutlu bu habersiz dönüşten

hangi yokuş daha yâr olabilir inişten

  • 30
  • 76

desturun var mı diye dururken eşiğinde

bizim olan bir kalbi bulsaydım beşiğinde

biliyorum, yalnızlık ekecekler bahçeme

bu nehir yine sarhoş akar mıydı ülkemden

biliyorum, yağmurda yürüyecek kötürüm

bir deprem ortasında yıkılır mıydı beden

âh, ölüm habercisi beyaz parıltılarım

âh, Azrâil çağıran çizgileri yüzümün

âh, paslanan kılıcın dudağında sönen mum

âh, yolcuyu hüsranla buluşturan uçurum

kim bilir kelebeğin kanadından bakanı

kim bilir baldıranda misk ü amber kokanı

baharda yağmur olur yüreğim, güzün sarı

yakamozlar içinde kışın kar tanesidir

derinden baktığında eritir aynaları

bana binlerce yılın ıstırâbıdır gelen

bana dönmez yüzünü efsaneler güzeli

hayal kırıklığıdır avucuma dökülen

âh bir tutunabilsem burçlarına güneşin

sessiz yürüyebilsem zifirî gecelerde

âh, küçük bir vatanım olsa kalbinde senin

kollarında vuslatı yudumlasak evrenin

titrek bir suskunluğun nidâsıydı târihim

senin olsun otağım, varım yoğum, tâlihim

susmalı ayrılığın uğursuz puhuları

yıkılmalı hayatı küçümseyen köprüler

âh, îdam fermanıyla yargılanan tanyeri

âh, bir gülün, içimde kımıldayan elleri

neden solsun bir çölün kumlarında şakâyık

sana tahtım da lâyık, bil ki, bahtım da lâyık

Nurullah Genç

  • 31
  • 76

Sensiz Kalan Bu Şehri Yakmayı Çok İstedim

Tenha bir aleve dönüştürdüm yüreğimi bir anda

tutuşturmak istedim beni böyle umarsız

bırakıp gittiğin bu zalim şehri

yakamadım; gözlerin dikildi karşıma bir caddenin tam ortasında

yorgun ve güzel bakıyordu gözlerime, ıslak ve kırgın

en nazenin türleri açmıştı papatyaların

hatıralarınla virandı içim; kuşlar kanatıyordu gönlümü

simsiyah bulutlar geçiyordu göğümden

anlamak üzreydim Neron'un Roma'yı neden yaktığını

karanlık bir koridor açıldı önümde; anlayamadım

yenik düşmüş bir Napolyon kadar mutsuzdum aslında

intiharla buluşan Hitler kadar çaresiz

yakmak üzreydim ki bu şehri, hatıraların

sağnak bir yağmur gibi boşandı üzerime

cüzamlılar geçti birden kavşaklarından şehrin

gözlerime baktılar, kızgındılar, kırgındılar

onlar da tutulmuşlar anladım sana bendeki kadar

onlar da terk ettiğin bu şehri çaresiz

yakmak istiyorlar, yakamıyorlar

saçların dikildi karşıma bir sokak köşesinde

her telinde parmaklarımın izleri parlıyordu

benzersiz kokunu alıyordu kıvrımlarından rüzgâr

cüzamlıların gözleri doluyordu saçlarına bakarken

ellerinde yalnızlığınla örülmüş

o meyus mutsuzluk,o pelerin

her biri bir kenarda darmadağın

çömelip kalıyordu, yutkunuyordu

rengi kaçıyordu pencerelerde perdelerin

nereye yürüdüysem bakışın, duruşun, sesin

anladım; söndürmeliyim tutuşan yüreğimi

kendimi yakmış olurum yakarsam bu şehri

çünkü sen her şeyinle bendesin

Nurullah Genç

  • 32
  • 76

Ateş Ve Ben

yüreği avucunda ateşi suyla yakan

bir kızın en anlamlı korkusudur suda kan

kim doldurur dünyasını, kitabı

okumayı bilmeyen çocukların

kısar sesini hüzün

kılıcından hüzzam damlar gecenin

kim ister parlamasın ayak ucunda bir mum

bir kelebek ağlasın her yerinden

nasıl da susuyoruz dokunarak acıya

suyun kalbinde ateş, ateşin kalbinde ben

Nurullah Genç

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN