Öğretmen kimliği ile ışık saçan edebiyatçılarımız
Yazdıkları eserleri zevkle okuduğumuz edebiyatçılarımızın, edebi yönlerinin haricinde bir de mesleki kimlikleri var elbette. En kutsal meslek olarak sayılan öğretmenlik, edebiyatçılarımız arasında da oldukça yaygın. Peki, eğitimci kimliği ile hayatlarımıza yön vererek ışık saçan "edebiyatçılarımız kimlerdir?", "eğitim sistemi konusunda ne düşünürler?" ve "öğrencilerinin gözünde nasıl bir öğretmenler?", tüm bu soruların cevabını siz Fikriyat okurları için araştırdık.
Giriş Tarihi: 31.12.2019
17:16
Güncelleme Tarihi: 31.12.2020
08:48
Mühendislik ve Mimarlık Akademisi İnşaat Bölümü öğretim üyesi Oğuz Atay
1934-1977 yılları arasında yaşayan Kastamonu doğumlu yazarımız Oğuz Atay, 1957'de İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi'nden mezun oldu. Askerliğini 1957-59 yılları arasında yaptıktan sonra başlangıçta tamir ve kontrol elemanı olarak Kadıköy vapur iskelesinin yapımında çalıştı. Görevinden istifa ettikten sonra İstanbul Devlet Mühendislik ve Mimarlık Akademisi (şimdiki Yıldız Teknik Üniversitesi) İnşaat Bölümü'nde öğretim üyesi oldu.
Eğitimci kimliğini yansıttığı Bir Bilim Adamının Romanı
Atay'ın eğitimci kimliği eserlerine de yansıdı. Örneğin, Oğuz Atay, Bir Bilim Adamının Romanı Mustafa İnan adlı biyografik eserinde bilim adamı ve öğretmen kimliğiyle ortaya koyduğu Mustafa İnan'ın biyografisi üzerinden "eğitimcilik vasıfları"nı aktarır.
Alışılagelmişin dışında bir öğretmen: Erdem Bayazıt
1959'da başladığı İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde eğitimini, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde devam ettiren fakat askerden sonra Türk Dili ve Edebiyatı'nı bitiren Kahramanmaraşlı Erdem Bayazıt, mezun olduktan sonra okuduğu lisede edebiyat öğretmeni olarak görev yaptı.
Öğretmenlikle başladığı memuriyet hayatına muhtelif görevlerle devam etti.
Öğrencilerinin gözünden Erdem Bayazıt
Erdem Beyazıt'ın öğrencilerinden olan Hüseyin Yorulmaz, Erdem Beyazıt'ı şu şekilde tanıtır:
"1974 yılında Maraş'ta Ortaokul ikinci sınıfta okurken Türkçe dersimize alışık olduğumuz hocalardan farklı bir hoca geldi: Adil Erdem Bayazıt. Diğer derslerin hocaları önce bir yoklama yaparken ve öğrencilerle tanıştıktan sonra yıl boyunca gösterecekleri dersler hakkında bilgi verip müfredat neyse onu uygularken o öyle yapmadı."
Erdem Bayazıt'ın ilk dersini, şairin gençlik yıllarındaki anılarından yola çıkarak masalsı ifadelerle anlatan Hüseyin Yorulmaz, hocalarının ilk derste müfredattaki konulara ilişmeden, genel kültür, edebiyat, okuma yazma önemi, manevi meseleler hakkında konuştuğunu aktarır. "Niçin buraya geldiniz" sorusuyla 12-13 yaşlarındaki çocukların zihnine ilk sorgulama tohumlarını atan Bayazıt, öğrencilerine mektep, muharrir kavramları üzerinden bir medeniyet okuması yaptığını ifade eder Yorulmaz.
Yitik bir medeniyetin izini bu kavramlardan sürerek yorumlamalarda bulunan Bayazıt, görüldüğü gibi daha ilk dersinde alışılagelmişin dışında bir hoca olduğunu öğrencilerine kanıtlamıştır.
Robert Koleji denilince ilk akla gelen isim: Tevfik Fikret
1867'de doğup Osmanlı'nın dağılma sürecinde yetişen Tevfik Fikret, çeşitli öğretmenlik görevlerinde bulunan edebiyatçılarımız arasında.
Şairin eğitim süreci, Aksaray'daki Mahmudiye Valide Rüştiyesi'nde başladı. Çocukluk ve ilk gençlik yıllarında oldukça dindar bir ortamda yetişmekteydi. Okulu, 93 Harbi yenilgisinden sonra Rumeli'den İstanbul'a gelen göçmenlere tahsis edilince, öğrenimine Galatasaray Sultanisi'nde devam etti. Bu okula girişi şairin hayatında bir dönüm noktası oldu. 11 yıl öğrenim gördüğü okulunda devrin önemli edebiyatçılarından Recaizade Ekrem, Muallim Naci, Muallim Feyzi gibi seçkin öğretmenlerin öğrencisiydi.