Öğretmen kimliği ile ışık saçan edebiyatçılarımız
Yazdıkları eserleri zevkle okuduğumuz edebiyatçılarımızın, edebi yönlerinin haricinde bir de mesleki kimlikleri var elbette. En kutsal meslek olarak sayılan öğretmenlik, edebiyatçılarımız arasında da oldukça yaygın. Peki, eğitimci kimliği ile hayatlarımıza yön vererek ışık saçan "edebiyatçılarımız kimlerdir?", "eğitim sistemi konusunda ne düşünürler?" ve "öğrencilerinin gözünde nasıl bir öğretmenler?", tüm bu soruların cevabını siz Fikriyat okurları için araştırdık.
Giriş Tarihi: 31.12.2019
17:16
Güncelleme Tarihi: 31.12.2020
08:48
Tanpınar günlüklerinde hoca olmakla ilgili neler söyledi?
Hayatı boyunca öğrencilerle iç içe olan Tanpınar, 1939'da Tanzimat'ın 100. yılı münasebetiyle 19. Asır Türk Edebiyatı adıyla bir kürsü kurulunca Maarif Vekili Hasan Âli Yücel tarafından gençliğinde öğrenci olarak gittiği Edebiyat Fakültesi'ne yıllar sonra profesör olarak tayin edildi. Bu görevinden sonra Tanzimat'tan sonraki Türk edebiyatı tarihini yazmak için görevlendirildi ve edebiyat tarihi alanında baş yapıt sayılabilecek 19. Asır Türk Edebiyatı Tarihi isimli eserini yazdı.
İnci Erginün ve Zeynep Kerman'ın hazırladığı Günlüklerin Işığında: Tanpınarla Baş Başa isimli eserde, Tanpınar hocalık ile ilgili düşüncelerini şu şekilde ifade eder:
"Hocalığı 32 senedir sevmedim, sevemedim. Müthiş hoca itiyatlarım var. Öğretmek hoşuma gidiyor. Fakat hoca değilim. Kendi kendimi feda edemiyorum."
Fakat günlüklerine bu cümleyi not eden aynı Tanpınar, 1956'da şu satırları kaydeder:
"Hocalığı severim. 30 sene oldu"
Öğrencilerinin gözünden Tanpınar'ın hocalığı
Fuat Bayramoğlu , Tanpınar'ın hocalığı hakkında; "edebi, zevkli fakat dağınık ve belki biraz tembel olarak tanımışızdır" cümlelerini kurarken Mina Urgan ise, "Hamdi fevkalade bir hocaydı ama metodik değildi, savruktu" ifadesini kullanıyor.
Bir diğer öğrencisi Birol Emil ise Tanpınar'ın hocalığı ile daha olumlu yorumlarda bulunuyor: "Ahmet Hamdi Tanpınar, bir buçuk aydan beri hocamdı. Kendim için çok yüklü bulduğum derslerine alışmaya çalışıyor, her yeni ve güzele duyulan o hayranlıkla cümlelerinden konuşmalarından parıltılar koparmak istiyordum. Fakat anlıyordum ki o sadece derslerinden ibaret değildi."
İstanbul’u öğrencileriyle yeniden keşfeden Yahya Kemal
Yahya Kemal, en tanınmış öğretmen edebiyatçılarımız arasında yer alır. Şair, Paris'ten döndükten sonra 1913'te Dârüşşafaka Mektebi'nde tarih ve edebiyat öğretmenliği yaptı. Gelecek yıllarda ise Medresetü'l-Vâizîn'de (1914), Heybeliada Bahriye Mektebi'nde (1916), Dârülfünun Edebiyat Şubesi'nde (1916-1919) tarih, medeniyet tarihi, Garp edebiyatı ve Türk edebiyatı dersleri verdi.
Yahya Kemal, Tanpınar'ın yanında, Heybeliada Bahriye Mektebi'nde Necip Fazıl, Nazım Hikmet gibi pek çok önemli edebiyatçının da hocası oldu. Araştırmacı Haluk Oral, Tarih dergisinin Temmuz sayısında, yıllar sonra Nazım Hikmet'in Yahya Kemal'in vefatı üzerine eşine Moskova'dan yazdığı hiç yayımlanmamış mektubu okurlarla paylaştı. Nazım Hikmet, hocası Yahya Kemal hakkında şu satırları yazar:
Nazım Hikmet'in gözünden Yahya Kemal'in hocalığı
"Yahya Kemal ölmüş. Büyük şair. Hocalarımdandı da, hem de çok şey öğrendiğim hocalardan. 73 yaşındaymış. Bir hayli zaman uyuyamadım. Yahya Kemal gençliğimdi biraz da."
Tanpınar, Yahya Kemal isimli eserinde hocasının Darülfunun'daki hocalık yaptığı zamanlara da değinir. Tanpınar, eserindeYahya Kemal'in Paris'ten döndükten sonra öğrencileri ile birlikte İstanbul'un semtlerini gezdiğini ve bu gezintilerde İstanbul'u öğrencileriyle yeniden keşfettiğini aktarır.
Dindar bir nesil yetiştirmede öğretmene düşen rol ve Mehmet Akif’in hocalığı
Mülkiye Mektebi'nde Muallim Naci'nin öğrencisi olan Mehmet Akif, fakültede Baytar Mektebi'nden mezun olduktan sonra Orman ve Maadin ve Ziraat Nezareti'nde memur olarak iş hayatına başladı. Mehmet Akif'in, 1908'de Darülfünun'un Edebiyat Fakültesi'nde Osmanlı Edebiyatı Müderrisliğine tayin edilmesiyle öğretmenlik serüveni başladı. Dönemindeki aydınlar arasında Arapçayı en iyi bilen kişi olmasından ötürü aynı zamanda Arap edebiyatı ve tercüme usulüyle ilgili dersler de verdi.