"Okurunu arayan" Oğuz Atay'ın hikayeci yönü
Edebiyatımızda postmodernizmin önemli temsilcilerinden sayılan Oğuz Atay, romanlarının yanında Korkuyu Beklerken adlı öykü kitabı ile de gönüllere taht kurdu. Korkuyu Beklerken Atay'ın tek öykü kitabıydı. Romanlarında olduğu gibi hayata "tutunamayan", yabancı ve yalnız bireyler öykülerinin konusuydu. 1970'li yıllarda yeterince okura ulaşamayan ve anlaşılamayan Atay, "Ben buradayım sevgili okuyucum, sen neredesin?" çığlığını bu öykü kitabında attı. "Biz buradayız" demek için ölüm yıl dönümünde Atay'ın hikayeci yönüne kısa bir bakış atalım...
Giriş Tarihi: 12.10.2020
22:10
Güncelleme Tarihi: 13.12.2020
12:42
Sesli dinlemek için tıklayınız.
📚Babama Mektup
Kitabın yedinci hikayesi, mektup tarzında yazılmıştır. Hikaye orta yaşlı bir erkeğin babasına duyduğu sevgi, öfke, sitem gibi duyguların açığa çıkarılmasından oluşur. Hikayede genel itibariyle baba-oğul ve kuşak çatışmaları üzerinde durulmuştur.
📚Demiryolu Hikâyecileri
Demiryolu istasyonunda çalışan üç hikayeciyi konu edinen son hikaye farklı bir konuyu ele alır. Demiryolu hikayecileri kısa hikayeler yazarak demiryolundaki yolculara bu hikayeleri satarlar. Yolcularsa bu hikayelere çok ilgi göstermezler. Bu hikayede aslında Oğuz Atay'ın kendi hikayesine rastlarız. Nitekim yazar kendi döneminde okurunu bulamamıştır. Bu sebeple hikayenin sonunda "Ben buradayım sevgili okuyucum sen neredesin" siteminde bulunur.
OĞUZ ATAY’IN POSTMODERNİZMLE ÖRÜLÜ HİKAYELERİ
Atay yazdığı eserler vasıtasıyla edebiyatımızda postmodernizmin öncü isimlerinden biri olmuştur. Postmodernizm kavramı Atay'ın edebiyat anlayışının kilit noktasıdır.
📌Peki, postmodernizm nedir? Biraz göz atacak olursak "modernizm sonrası ve ötesi" anlamında kullanılan postmodernizm, mimari, felsefe, resim ve edebiyat gibi alanlarda kendini göstermiştir. Postmodernizm, bilhassa edebiyatta modernizmden farklı olarak öz ve biçimde yeni bir yaklaşımı beraberinde getirmiştir.
📌Modernizmle beraber bireye dayatılan "akılcılık" ve "keskin gerçeklik algısı" postmodernizmde kırılmaya başlanmıştır. Çünkü modern birey aklı aracılığıyla yaptığı eylemlerin kendisine mutluluk sağlamadığını en acı şekilde görmüştür. Savaş bu dönemde en etkin faktör olmuştur.
Korkuyu Beklerken kitabından 20 alıntı
📌İşte modernitenin dayattığı akılcılıktan bir fayda görmeyen birey, yavaş yavaş farklı bir rota çizer kendisine. Postmodernizm, bu çizilen rotadaki belirsizliktir, denilebilir. Birey acı veren gerçekliklerle barışabilmek için kendisine bir oyun dünyası kurar. Kurmaca dünyası olan edebiyat da bunun için çok elverişlidir. Oyun, Oğuz Atay'ın eserlerinde de anahtar kelime olarak karşımıza çıkar.
"Yeter Hikmet! Oyunumuza dönelim." Hikmet'in gözleri parladı: "Dönelim, albayım. Oyunumuzu kanımızla yazalım. Istırabımızı sanatımıza gömelim. Sanat bizim için ekmek parası değil, sanat bizim için bir ustalık meselesi değil, sanat bizim için... sanat bizim için nedir albayım?" "Eğer yazabilirsek iyi bir oyun," diye homurdandı Emekli Albay Hüsamettin Tambay/....Uzatma Hikmet, denir ona gerçek hayatta.
📌İşte sanat Atay için ne toplumu, ne bireyi ne de kendisini yansıtan bir olguydu… Sanat yalnızca bir oyundu. Bu sebeple usta yazar, romanlarında olduğu gibi hikayelerini de bahsi geçen oyun teması içinde kurgulamaya çalıştı.
Oğuz Atay eserleri
HİKAYELERİN BEL KEMİĞİ: İRONİ
Atay tüm kitaplarında olduğu gibi öykü kitabında da ironiyi oldukça fazla kullanır. Hatta öyle ki ironiyi edebi bir tarz olarak benimser. Oğuz Atay'ın Türk öykücülüğüne kazandırdığı en önemli yenilik ironidir.
📌Korkuyu Beklerken öyküsünde oldukça çarpıcı ironi örnekleri mevcuttur. Öykü kahramanının büyük korkulara sahip olmasına rağmen ücra bir köşede oturması yazar tarafından da bilinçli olarak ironiye tabi tutularak okura sezdirilmiştir.
Korkuyorsan, neden bu kadar uzakta yaşıyorsun şehirden? Neden üç evli sokağın en ucundaki evde oturuyorsun? Son kaldırım taşından bile elli beş adım ötede ne işin var?"
📌Unutulan öyküsünde ise bir başka ironi ile karşılaşmaktayız. Bu öykü yaşamımızda unuttuğumuz değerlerin çatı katında bağırmasını hatırlatır bizlere. Çağdaş insan pek çok duyguyu hatıralarıyla beraber çatı arasına sokmuş ve söz gelimi orada unutmuştur. Unutulan öyküsü, vaktimizin olmaması sebebiyle ötelediğimiz, çatı arasına soktuğumuz tüm değerlerin bir ironisi niteliğindedir.
Oğuz Atay'dan hayatı sorgulatan 15 alıntı