Arama

Orhan Veli'den mektuplar

Garip akımının ustası Orhan Veli, henüz 36 yaşındayken talihsiz bir şekilde hayatını kaybetti. Yaşamayı, aşkı, umudu ve pek çok şeyi aynı şiir düzleminde buluşturarak edebiyatın unutulmaz şairleri arasındaki yerini aldı. "Bir de sevgilim vardır, pek muteber/ismini söyleyemem/edebiyat tarihçisi bulsun" dediği ve o zamanlar adını veremediği sevgilisiyse Nahit Hanım'dı. "Yalnız senin için yaşıyorum dediği" Nahit Hanım'a yazdığı mektupları sizler için derledik.

  • 5
  • 12
"SANA KARŞI HASRETLİĞİM GÜNDEN GÜNE ARTIYOR!"
SANA KARŞI HASRETLİĞİM GÜNDEN GÜNE ARTIYOR!

Canım Nahitim,

Sana karşı hasretliğim günden güne artıyor. Tabii sen bunu anlamak istemiyorsun. Anlamadığını söyleyemem. Elbette anlıyorsun. Ama öyle sanıyorum ki bunu benim ağzımdan tekrar tekrar duymaktan hoşlanıyorsun. O kadar hoşlanıyorsun ki aynı şeyi her gün, her saat, her dakika tekrar etsem az bulacaksın.

Senden vazgeçmeyeceğimi bildiğin halde ne geçmişe ne de geleceğe ait hadiselerde senden başka hiçbir şey hatırlamak istemediğim halde nasıl oluyor da bana olmuş hadiseleri hatırlatıyorsun. Ben de birçok kötü şeyler biliyorum. Ama onları düşünmek istemiyorum.

  • 6
  • 12
"BENİM İÇİN DAİMA TEK VAR OLAN ŞEYSİN"
BENİM İÇİN DAİMA TEK VAR OLAN ŞEYSİN

İçimin bu kadar seninle dolu olduğu bir zamanda düşünemiyorum demek daha doğru olur. Aramıza giren şeyleri yok etmekten zevk duyacağını söylüyorsun.

Nahit, sen bunu istiyorsan aramızda, yani seninle benim aramda, hiçbir kötü şey yok. Bizden başka hiçbir şey yok. İnan bana. Sen benim için daima tek var olan şeysin. Dikkat et, en çok demiyorum, tek diyorum. Senden başka hiçbir şeyim yok. Hiçbir şeyim olmasını da istemiyorum."

  • 7
  • 12
"İNSANIN SEKİZ CEPHESİ VARMIŞ"
İNSANIN SEKİZ CEPHESİ VARMIŞ

"Nahit,

Cevabın biraz gecikmişti. Bu arada bazı şeyler oldu. Onun üzerine sana, senin mektubunu almadan bir şeyler yazayım dedim. Geçen akşam Sabahattin'le (Ali) beraber Galata Balık Pazarı'nda bir meyhaneye gittik. Aynı yere ara sıra gidiyoruz. Orada çalışan bir kadın var. Mübin bilir. İlk defa onunla gitmiştik. Kadının birçok iyi huyları var. Ama en belli hususiyeti hafifmeşrepliği. Tabii bu hafifmeşreplik bize karşı değil. Oranın daha çok müdavimi olan balıkçılara, motorculara filan. Sabahattin, kadını tabiat bakımından sana benzetti. Canım sıkıldı fakat belli etmemeye çalıştım. Sonra bana sordu: "Sen Nahit Hanım'ı tanır mısın?" diye. "Oldukça tanırım" dedim. Kabul etmedi. Ben seni tanımazmışım. Tanırmışım ama yalnız bana göründüğün cephelerinle tanırmışım. Öteki cephelerini başkaları bilirmiş. Bir insanın sekiz cephesi varmış. Bir başka insan o sekiz cepheden yalnız üç tanesini götürmüş. Diğer cephelerini görenler başka insanlarmış. Pek de saçma değil. Fakat nedense pek rahatsız oldum. Bu fikrini izaha kalkışırken hatırladığı insan herhalde sen olmamalıydın. Üstelik öyle bir kadına bakarak hatırlamamalıydı. Senin hakkında senin söylediklerine ve benim bildiklerim uymayan sözleri hep böyle başkalarından duyuyorum. Duymasam daha mı iyi olarak bilmem. Fakat herhalde duymak da beni rahatsız ediyor. Haksız mıyım? Yahut sen haklı mısın? Bu hususta neler düşündüğünü bilmek isterim. Üstelik eskiden, yani çok eskiden buna benzer laflar pek işitmezdim. Herhalde hayatımızda bir değişiklik var ki böyle şeyler işitiyoruz. Ne yapmak lazım? Katlanmak mı? Ne tavsiye ediyorsun?"

  • 8
  • 12
"BENİ ANLAMAK İSTEMİYORSUN"
BENİ ANLAMAK İSTEMİYORSUN

"Nahit,

Mektubunu aldıktan sonra da rahat edemedim. Hala beni anlamak istemiyorsun. Oysaki senden üzüntülerimi yatıştıracak, beni teselli edecek bir mektup bekliyordum. Günün birinde, ne kadar haksız olduğunu herhalde anlayacaksın. Bu kadar bedbin bir ifade ile başlamama sebep belki de canımın eskisinden daha çok sıkıldığı bir günde senden öyle bir mektup almış olmamdır. Hatta mektubunu almadan da sana bir şeyler yazmayı düşünüyordum. Biliyorsun.

  • 9
  • 12
"ANKARA'DAN AYRILMAMIN SEBEBİ"
ANKARA’DAN AYRILMAMIN SEBEBİ

Ankara'dan ayrılmamın en mühim sebebi otel meselesiydi. Buraya geldikten sonra tekrar Ankara'ya dönebilmem için de ilk olarak o işin halledilmesi icap ediyordu. Bu da ancak elimdeki tercümenin bitmesiyle kabil olacaktı. Hâlbuki geçen gün kötü bir haber duydum. Gerçi böyle bir şey beklemiyor da değildim. Hatta sana bile söylemiştim. "Bu vekil Sabahattin'i Tercüme Bürosu'nda da bırakmaz" demiştim. Duyduğuma göre dediğim çıkmış. Tercüme Bürosu'nu, kabine kurar gibi, Suut Bey yeniden teşkil edecekmiş. Mesele bir insanın gidip yerine bir başkasının gelmesi meselesi olsa bu hadiseyi hiç mühimsemem. Ama değil. Değişiklik, bir zihniyet değişikliğinden ileri geliyor."

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN