Osmanlı toplum hayatı şiirlere nasıl yansıdı?
Bir medeniyetin yansıması olan klasik şiirimize yönelik özellikle de Cumhuriyet'ten sonra yaftamalarda bulunuldu. Halktan bağını koparmış hatta kapalı bir kutu olarak atfedildi. Harf inkılabıyla da yeni nesillere geçmişin kapısı kapatıldı. Bu durum örümceklerin yuva yaptığı raflarda kitapların kapanıp kalmasından başka bir şeye yaramayacaktı. Aksine bu şiirler toplum hayatıyla ilgili pek çok ayrıntıyı barındırıyor. İşte sizler için Osmanlı toplum hayatından beyitlere yansıyan örnekleri derledik.
Giriş Tarihi: 12.07.2019
10:54
Güncelleme Tarihi: 12.07.2020
12:18
Sensin ol mahzen-i devlet ki varup hıdmetüne
Ellerin başa koyup etdi du'alar hatem (İshak Çelebi)
"Devletin mahzeni sensin; mühür senin hizmetine gelip ellerini başına koyup dualar etti."
Beyitte mühür memduhun övgüsünü yapmak için ellerini başına koyup memduhuna dualar eden birine benzetilir. Osmanlı'da mühürler büyük öneme sahip olup değişik şekillerde özenle süslenerek yapılmaktaydı. Mühürlerin rahatça kağıtlara basılabilmesi için üst kısımlarına elle tutulabilecek bölümler yapılırdı. İşte mührün üzerindeki bu bölüm beyitte duaya kaldırılan ellere benzetilir. Ellerin başa kaldırılması dua esnasında ellerin omuz hizasından daha yükseğe kaldırılmasıdır. İçten ve heyecanla yapılan dualar esnasında kişi ellerini yükseklere kaldırır.
Eskiden elma, ayva, armut, üzüm, mısır gibi bazı sebze ve meyveler çürümelerini önlemek, soğuktan korumak için asılarak, serilerek, saman içine konularak veya pamuğa sarılarak saklanırdı. Kışın bu sebze ve meyveler taze taze yemek ya da hamilelere istediklerinde vermek üzere saklandıkları yerlerden çıkarılırdı. Bu uygulamalar yerini soğuk hava depolarına, derin donduruculara bırakmış olsa da günümüzde de sürdürülür. Aşağıdaki beyitte de bulutu pamuğa benzeten şair bu adetle ilgili benzetmeler yapmıştı
Mihr ayvasını kat kat penbeye sardı sehâb
Postın urındı eginine bulutdan çarh-ı pîr
(Mesîhî)
"Bulut, güneş ayvasını kat kat pamuğa sardı; yaşlı gökyüzü buluttan postunu sırtına sardı"
Çarh : Dört
Rişte bağlatmak, sıtma hastalığının tedavisi için geçmişte kullanılan bir yöntemiydi. İnanışa göre ergenlik çağına gelmemiş bir kızın eğirdiği ipliğe efsun okunup birkaç düğüm atılır ve sıtma hastalığına yakalanmış kimsenin boynuna rişte-i teb denilen bu iplik bağlanırsa hasta şifa bulurdu. Birtakım kocakarı ilaçlarıyla tedavisi mümkün olmayan sıtma hastalığı için halk bunlara "papaz hummâsı, gâvur hummâsı" adlarını da vermişti. Sıtma ipliği yalnız boyna değil bileklere ve topuklara da bağlanırdı.