Osmanlı'yı anlamak için bilmeniz gereken 33 terim
Tarihin tozlu sayfalarındaki yaşanmışlıkların izlerini takip ederek, geleceğimize yönelik ipuçlarına ulaşmak için, özellikle kelimelerin anlamlarına vakıf olmak gereklidir. Terimlerin anlamını bilmek, tarihi olayların geçmişine dair var olan bilgi kirliliğinin önüne geçmek anlamına gelir. Sizler için, Osmanlı'da eski görevlere ait unvan ve terimleri derledik.
Giriş Tarihi: 12.02.2020
16:34
Güncelleme Tarihi: 13.02.2020
11:56
Sözleşme, anlaşma şartlarını içeren kâğıt.
Temelinin Osman Gazi zamanında Köse Mihal tarafından atıldığı rivayet edilmektedir. Orhan Bey zamanında dâimî piyade ve süvari askerlerinin teşkiline kadar hep bunlar kullanılmış, Osmanlı uç beyliğinin kısa sürede bir devlet haline gelmesi de bunlar sayesinde gerçekleşmiştir. Akıncılığın bir ocak şeklinde kurulmasında ise Evrenos Bey'in (ö. 1417) büyük emeği geçmiştir. I. Murad devrinde Yeniçeri Ocağı kurulunca akıncıların görevleri sadece sınır boylarına inhisar etmiştir.
Sözlükte "ortadan kaldırmak; nakletmek, beyan etmek" mânalarına gelen nesh kelimesi terim olarak şer'î bir hükmün daha sonra gelen şer'î bir delille kaldırılmasını ifade eder. Neshin söz konusu olduğu durumlarda önceki hüküm mensûh, onu yürürlükten kaldıran yeni hüküm veya delil nâsih diye anılır.
Arapça "idare etme, icra" anlamındaki iyâle kelimesinden gelir. Osmanlılar'da en büyük idarî birim karşılığında bu tabirin resmen kullanılışı XVI. yüzyıl sonlarında olmuştur. III. Murad zamanında (1574-1595) Osmanlı Devleti'nin eyalet adıyla idarî birimlere ayrıldığı görüşü yanlış olmalıdır.
Çünkü bu kelimeye o dönemin belgelerinde rastlanmaz. Bunun yerine daima "beylerbeyilik" ve "vilâyet" tabirleri yer almıştır. Ancak vilâyet terimi küçük veya büyük herhangi bir idarî birim için kullanılmıştır.
Osmanlılar'da genel olarak diğer devlet müesseseleri gibi defterdarlık da daha önceki Türk ve İslâm devletlerinin müessese ve teşkilâtlarına dayanmaktadır. Defterdar, Büyük Selçuklu Devleti ve Anadolu Selçukluları'nda "müstevfî" veya başında bulunduğu divana Dîvânü'z-zimâm ve'l-istîfâ dendiği için "sâhib-i dîvân-ı istîfâ" adıyla anılırdı.