Polisiye romanın edebiyat tarihi🔍
19'uncu yüzyılda söz gelimi Sanayi Devrimi sonrası köyden kente göçün sonucu olarak cinayetler taşradan şehre taşınmaya başlar. Suç çeşitlendikçe, hikâyeler zenginleşir. Fakat "dönüşüm" değil de "gelişimden" bahsedilecekse "ilerlemek" zorunda olan polisiyenin yakıtı yazarın hayal gücü ve zekâsıdır. Günümüz polisiye romanlarında hiçbir katilin akıl edemeyeceği zekice suçlar okuyoruz, çünkü yazarlar "çıtayı yükseltmek" için "kusursuz cinayeti" yazmanın peşindeler. Peki, polisiye edebiyat nasıl ortaya çıktı?
Giriş Tarihi: 19.11.2019
09:34
Güncelleme Tarihi: 26.07.2021
16:36
Amerika Birleşik Devletleri, sayılamayacak kadar polisiye yazara ev sahipliği yapıyor. "Seri katil" kavramını adli terminolojiye armağan edecek kadar kanın gövdeyi götürdüğü bu ülkede her türlü cinai suç işleniyor. Amerikan suç kanallarının, gerçek cinayetler üzerine yirmi dört saat televizyon yayını yaptığı düşünülürse, bu ülkede polisiyenin nasıl bir endüstri olduğunu kavramak güç olmaz. Ayrıca FBI'ı, CIA'yi, "şerifleri" yetmezmiş gibi, özel dedektiflik müessesi de var olan ABD'de, polisiye edebiyat ve sinema yakın iki arkadaş.
Tüm dünyada otuz beş milyondan fazla satan Karin Slaughter, Amerikan'ın en sevilen yazarlarından. Laurie R. King, kimi meslektaşları gibi Sherlock Holmes geleneğini yaşatan bir polisiye yazarı ve kitapları ülkemizde okunabiliyor. Peter Swanson, Jeffery Deaver, Allen Eskens ve elbette Tess Gerritsen, Amerikan suç edebiyatında söz sahibi isimler.
POLİSİYE ROMANIN İLK ÖRNEĞİ
ABD'li meşhur hikâye yazarı ve şair Edgar Allan Poe'nun 1841 yılında Grahm's Magazine'de yayınladığı Morgue Sokağı Cinayeti, -kısmen benzer örneklerin altyapı desteğiyle beraber- Batı'da polisiye romanın ilk örneği olarak kabul edilir. Yine onun kaleme aldığı Marie Roget'in Esrarı (1842) ve Çalınmış Mektup (1845) isimli polisiye romanlar da ilklerdendir.
ARSEN LÜPEN SERİSİNİN İLK TEFRİKASI
Sherlock Holmes'un pek çok hikayesi, 1909-1919 yılları arasında başta Faik Sabri Duran olmak üzere pek çok mütercim tarafından Türkçe'ye aktarılmıştır. Arsen Lüpen serisi ise ilk olarak Asır gazetesi sahibi Fazlı Necip tarafından önce gazetesinde tefrika edilmiş, sonra da 1909 yılında altı cilt halinde kitaplaştırılmıştır. Bundan sonra da Arsen Lüpen çevirileri, Harf İnkılabı yıllarına kadar devam edecektir. Ancak bütün bu hareketlilik, Harb-i Umumi'nin başlamasıyla yerini sessizliğe bırakır; ta ki 1918'de savaş bitinceye kadar.
TERCÜME EDİLEN İLK POLİSİYE
İlk dönemler daha çok Fransız polisiye romanları Türkçe'ye çevrilir. Tercüme edilen ilk eser , Fransız yazar Pierre Alexis de Ponson du Terrail'in Paris Faciaları isimli romanıdır. Ahmet Münif tarafından 1881'de çevrilir. Yine aynı yıl, Türk edebiyatının "Efendi Baba"sı Ahmet Mithat, Emile Gobariau'nun Orcival Cinayeti isimli romanını, önce gazetesi Tercüman-ı Hakikat'te tefrika edip sonra bastırmak suretiyle Türkçe'ye kazandırır. 1889'a gelindiğinde ise polisiye roman tercümelerinde adeta bir patlama yaşanır ve 20. asrın başına kadar onlarca çeviri yapılır.
SHERLOCK HOLMES’UN İLK ÇEVİRİLERİNİ II. ABDULHAMİD YAPTIRDI
Osmanlı padişahları devlet yönetiminin yanı sıra sanatkârlık ve zanaatkârlık gibi başka işlerle de meşgul oldular. Otuz altı padişah içerisinde hakkında en çok araştırma ve tartışma yapılan padişah ise II. Abdülhamid'dir. Sultan Abdülhamid, bu özelliğinin yanı sıra sıkı bir polisiye roman okuyucusuydu.
Hatta bu hayranlığına ilişkin olarak özel çeviriler yaptırırdı; geceleri yatmadan önce de kendisine bu polisiyelerin okunmasını isterdi. Yıldız Sarayı'ndaki 10 bin kitaplık kütüphanesinin 2 bini polisiye romandı ve kelimenin tam anlamıyla bir Sherlock Holmes hayranıydı. Yeni çıkan eserlerini İngilizce'den anında çevirtip kendisine okuturdu. Hatta yazarı Arthur Conan Doyle'ı İstanbul'a davet edip, kendisini Mecidiye Nişanı ile ödüllendirdiği de eskiden beri söyleniyor.