Rasim Özdenören’in öykü anlayışı nasıldı?
Öykü ve denemeleriyle 1970'lerden itibaren edebiyatımızda kendine önemli bir yer edinen Rasim Özdenören, düşünce yazılarında öykü türü ile ilgili fikirlerini de açıkladı. Peki, öyküleriyle edebiyatımıza yeni bir soluk getiren Rasim Özdenören'in bu tür hakkındaki görüşleri nelerdir?
Giriş Tarihi: 08.01.2020
16:29
Güncelleme Tarihi: 08.01.2020
16:35
Rasim Özdenören’in Türk öykücülüğüne dair görüşleri
Özdenören'e göre, Türk öykücülüğü, doruk noktasına Ömer Seyfettin ile ulaşmıştır. Özdenören, öykü türüne merak sardığı ve ilk kalem denemelerine giriştiği günlerde, Ömer Seyfettin öykülerini yoğun olarak okumuş, onun gibi yazmaya çalışmıştır. Fakat daha sonra yukarda da bahsettiğimiz gibi arayışının bu tarz olmadığını anlamıştır. Cevdet Karal, Rasim Özdenören'le isimli eserinde şu cümleleri aktarır:
"Bir anın öyküsünü yaz, bir bakışın öyküsünü yaz, bir gülüşün öyküsünü yaz"
"Klasik tarz içinde, geleneksel öykü tarzını benimseyerek yola çıktık. Bu tarzın örneği ise bizim dönemimizde Ömer Seyfettin idi. Ömer Seyfettin tarzında (…) onlarca hikâye yazdık. Belki yüz civarında. Aylarca her gün hikaye yazıyorduk. Kendime özgü ilk hikayeyi yazmaya çıktığımda şu temmuz güneşinin bir insanı ne kadar sıktığını anlatayım dedim. (…) Daha yazmaya başlarken dedim ki bu hiç de Ömer Seyfettin'inki gibi olmuyor. Yani başlangıç, serim-düğüm şemasına uygun düşmüyor. Pat diye başlıyor bir yerinde de kesiliyor. Arada da temmuz sıcağından bunalmış bir kişinin sıkıntılarını anlatıyoruz. (…) Sonra da ben bunu bir şiar haline getirdim. Dedim ki sen bir anın öyküsünü yaz, bir bakışın öyküsünü yaz, bir gülüşün öyküsünü yaz"
Modern hikayeciliğin temel taşı: Sait Faik
Rasim Özdenören, Sait Faik'i modern Türk öykücülüğünün temel taşlarından biri olarak görmüştür . Sait Faik'in ilk öyküleri Çehov öykülerinin bir devamı gibi olsa da ölümüne yakın yıllarda yayımladığı öykülerde asıl çizgisini bulmuştur. Özdenören'e göre, Sait Faik'in son öykü kitabı "Alemdağ'da Var Bir Yılan", 1950'li yıllar kuşağının doğmasına sebep olmuştur.
Özdenören “hikaye” ve “öykü” kavramını birbirinden ayrıştırır
Özdenören, "hikaye" ile "öykü" terimlerini birbirinden ayırır. Dilimizde, öykü türünün farklı şekillerde adlandırıldığı görülmektedir. Bu meseleyle ilgili olarak, Remzi Matur Rasim Özdenören'le Öykü Üzerine isimli eserinde Rasim Özdenören'in şu cümlelerini aktarır:
"Ben, öykü kelimesiyle eski hikaye tarzından farklı olan şimdiki modern edebiyatta söz konusu türe karşılık gelen bir kavramı ifade ettiğimi düşünüyorum "Hikaye"yi özetlenebilen, öyküyü ise özetlenemeyen, bir başkasına anlatılamayan bir edebi tür olarak görüyorum. Öykü modern zamanların anlatısıdır."
Bu sebeple Özdenören Ömer Seyfettin'in yazdıklarını "hikaye", Sait Faik'in yazdıklarını ise "öykü" olarak değerlendirmektedir.
Fikir öyküde nasıl yer almalı?
Özdenören, güdümlü sanatı hoş karşılamadığını ifade eder. Öyküyü salt tebliğ aracı olarak görmemiştir. Siyasal düşüncenin öyküde yedirilmesiyle ilgili düşüncelerini ise Yazı İmge ve Gerçeklik isimli eserinde şu şekilde ifade eder:
"Bir lise öğrencisi olarak, o tarihlerin ve halen sıradan herkesin paylaştığı orta malı siyasal görüşleri kabullenmiş biri sıfatıyla kaleme aldığım yazılar da, her şeye rağmen, 'meselesi olmak'ın anlamını hissettiriyordu. Fakat ben, bu anlamdaki siyasanın öyküyü berbat edeceğini düşünüyordum. Öyküyü örselemeden siyasanın öyküye nasıl yedirilebileceğini öğrenebilmem için fırınlar dolusu ekmek yemem gerekecekmiş meğer!"