Arama

Şairlere dair bir tezkire: Meşairü’ş-Şuara

Dönemin ünlü isimleri her zaman halkın merak ettiği insanlardı. Edebiyatta da bu durum geçerliliğini yitirmedi. Şairlerin biyografilerinin derlendiği tezkireler, Osmanlı dönemi edebiyatına dair önemli bilgi kaynaklarıydı. Meşairü'ş-Şuara, Anadolu sahasında sunulan tezkirelerin en önde geleniydi ve ebced hesabıyla tertiplendi. Bir başka özelliğiyle sadece şairler tezkiresi olarak sayılmayan eser, devrin sosyal hayatını canlı bir üslupla dile getiren değerli bir kaynaktı.

  • 16
  • 22
Şairlere dair bir tezkire: Meşairü’ş-Şuara

"Monlâ kâzî-askerliği zemânında Mısr'a giderken ve Sultân Selîm ile Karaman diyârında yanaşup musâhabet iderken gird-bâd peydâ olur. Hünkâr-ı merhûm Karaman diyârınun gird-bâdı çokdur acebâ bir hikmeti var mı ve akl ü naklde mûcib-i illeti var mı dir. Monlâ cevâb virüp hikmet budur ki Konya Karamandandur ve Konya Hazret-i Monla'nun merkad-i mübâreki olmağla mehbiti envâr-ı pertevidür. Ol mülâbese ile her deşt ü tağı ve taş u toprağı bile semâ ider Mevlevîdür dir."

🔹 Kemalpaşazâde Ahmed, Sultan Selim ile Mısır'a giderken Karaman diyarında bir şiddetli rüzgar, kasırga meydana gelir. Merhum Sultan Selim, "Karaman diyarının kasırgası çoktur, bunun bir hikmeti var mı?" diye sorunca şair: "Konya Karaman'dandır. Hazreti Mevlânâ'nın mübarek kabri orada olduğu için dağı taşı toprağı semâ etmektedir, Mevlevî'dir." der.

  • 17
  • 22
Şairlere dair bir tezkire: Meşairü’ş-Şuara

Devlet büyükleriyle ilgili mizahi unsurlarda kelime seçiminin özenli olduğu, o dönemde dikkat edilmesi gereken unsurlar arasındadır. Latifeler arasında ince bir mizah anlayışı sezilmektedir.

"Hacdan geldükden sonra sâ'ir menâsıbdan ferâğat ve amâ'ir-i selâtîn tevliyetlerine hidmet itmişdür. Burusa'da Kabluca ve İstanbul'da Ayasofya evkafına tevliyet itmişdür. Ol vakt Kırkçeşme kurbında mescid ü mülâzımına süknâ olmağçün hücerât binâ itmişdür. Revânî mescidi dimekle ma'rûf mescidi etrâfını ol ihyâ itmişdür. Hattâ ol mescid binâ olurken Sultân Selîm merhum yoldan geçüp giderken bu mescid kimindür diyü sormışlar Revânî kulunuzundur didüklerinde hoş Ayasofya'sın hoş yılda bir mescid toğurursın diyü latîfe itmişdür."

🔹 Revânî, hacdan geldikten sonra farklı işleri bırakmış; önce Bursa'da Kaplıca sonra İstanbul'da Ayasofya vakıflarına bakmaya başlamıştır.

🔹 Kırkçeşme yakınında kendisi bir hücre yapmıştır. Bu mescit yapılırken yoldan geçen Sultan Selim: "Bu mescit kimindir?" diye sormuş. Şair: "Revânî kulunuzundur" dediğinde Sultan Selim: "Hoş Ayasofyasın yılda bir mescit doğurursun" diyerek latîfe etmiştir. Böylece şairin Ayasofya mütevelliliğinden iyi gelir aldığını belirtmek istemiştir.

  • 18
  • 22

"Merhûmun kibriyâsından menkûldür ki mevâlî-i asrın birisi Süpürge Şüca' dimekle ma'rûf imiş, bir gün merhûma varur çendân iltifât itmez. Yârân kâzî-asker süpürgenün yüzine bakmadı dirler. Zarîfün biri göğe bakmadı dirler. Zarîfün biri göğe bakmakdan eli degmez süpürgeyi kanda görsündir"

🔹 Süpürge Şüca adıyla tanınan asrın âlimlerinden biri Hâtemî'nin yanına gelir. Ancak Hâtemî ona fazla iltifât etmez. Dostları "kazasker süpürgenin yüzüne bakmadı" derler. Zarif kişilerden biri "göğe bakmadı" der. Gene zarif bir kişi "göğe bakmaktan eli varmaz; süpürgeyi ne zaman görsün" der. Bu nüktede kişinin lakabı üzerinden gönderilme yapılmaktadır.

  • 19
  • 22
Âşık Çelebi kimdir?
Âşık Çelebi kimdir?

🔹 Âşık Çelebi, 1520 yılında Prizren'de doğdu. Asıl adı Pîr Mehmed'dir. Dedesinin babası Mehmed Nattâ, XIV. yüzyılın sonunda Emîr Sultan ile Bursa'ya gelerek yerleşmiş bir seyyid ailesindendir.

🔹 Âşık Çelebi'nin Rumeli'de doğduğunu ve çocukluğunu bu çok sevdiği yerlerde geçirdiğini, hayatı hakkında geniş bilgiler edindiğimiz tezkiresinden öğrenmekteyiz.

🔹 Eğitimini devrin önde gelen ilim adamlarından Sürûrî, Taşköprizâde, Arapzâde Abdülbâki Efendi, Ebüssuûd, Emîr Gîsû Efendi ve Muhyiddîn-i Fenârî'nin yanında tamamlayan Âşık Çelebi, dedesi Müeyyedzâde ve babasının arkadaşları sayesinde geniş bir çevre edindi.

  • 20
  • 22

🔹 Nesirde olduğu kadar nazımda da maharet sahibi olan Âşık Çelebi'nin rindmeşrep, hoşsohbet, arkadaş canlısı, vefakâr ve zeki şahsiyetinin yanı sıra çok keskin bir gözlemci de olduğu, ünlü eseri Meşâirü'ş-şuarâ'da açıkça görülür. Mahlas olarak Âşık adını seçmesi ise onun güzellere düşkünlüğünü ve hayata bağlılığını göstermektedir.

🔹 Türkçe'den başka Arapça ve Farsça'yı da çok iyi bilen Âşık Çelebi asıl şöhretini, klasik edebiyatımızın gerçekten en önemli ve güvenilir kaynaklarından biri olan tezkiresiyle yapmıştır. Tezkiresinde kullandığı süslü nesir üslûbu da ayrıca eserin bir özelliğini teşkil etmektedir. Arkadaşlarını, eğlence yerlerini, hatta kişilerin özel hayatı ile ilgili ayrıntıları öylesine güzel bir dille anlatır ki canlı tasvirleriyle okuyucuyu âdeta çizdiği tablonun içine çeker. Nesrine göre nazmı oldukça basittir.

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN