Şairlere dair bir tezkire: Meşairü’ş-Şuara
Dönemin ünlü isimleri her zaman halkın merak ettiği insanlardı. Edebiyatta da bu durum geçerliliğini yitirmedi. Şairlerin biyografilerinin derlendiği tezkireler, Osmanlı dönemi edebiyatına dair önemli bilgi kaynaklarıydı. Meşairü'ş-Şuara, Anadolu sahasında sunulan tezkirelerin en önde geleniydi ve ebced hesabıyla tertiplendi. Bir başka özelliğiyle sadece şairler tezkiresi olarak sayılmayan eser, devrin sosyal hayatını canlı bir üslupla dile getiren değerli bir kaynaktı.
Giriş Tarihi: 31.07.2019
17:12
Güncelleme Tarihi: 12.07.2022
10:22
"Merhûmun kibriyâsından menkûldür ki mevâlî-i asrın birisi Süpürge Şüca' dimekle ma'rûf imiş, bir gün merhûma varur çendân iltifât itmez. Yârân kâzî-asker süpürgenün yüzine bakmadı dirler. Zarîfün biri göğe bakmadı dirler. Zarîfün biri göğe bakmakdan eli degmez süpürgeyi kanda görsündir"
🔹 Süpürge Şüca adıyla tanınan asrın âlimlerinden biri Hâtemî'nin yanına gelir. Ancak Hâtemî ona fazla iltifât etmez. Dostları "kazasker süpürgenin yüzüne bakmadı" derler. Zarif kişilerden biri "göğe bakmadı " der. Gene zarif bir kişi "göğe bakmaktan eli varmaz; süpürgeyi ne zaman görsün" der. Bu nüktede kişinin lakabı üzerinden gönderilme yapılmaktadır.
🔹 Âşık Çelebi, 1520 yılında Prizren'de doğdu. Asıl adı Pîr Mehmed'dir. Dedesinin babası Mehmed Nattâ , XIV. yüzyılın sonunda Emîr Sultan ile Bursa'ya gelerek yerleşmiş bir seyyid ailesindendir.
🔹 Âşık Çelebi'nin Rumeli'de doğduğunu ve çocukluğunu bu çok sevdiği yerlerde geçirdiğini, hayatı hakkında geniş bilgiler edindiğimiz tezkiresinden öğrenmekteyiz.
🔹 Eğitimini devrin önde gelen ilim adamlarından Sürûrî, Taşköprizâde, Arapzâde Abdülbâki Efendi, Ebüssuûd, Emîr Gîsû Efendi ve Muhyiddîn-i Fenârî 'nin yanında tamamlayan Âşık Çelebi, dedesi Müeyyedzâde ve babasının arkadaşları sayesinde geniş bir çevre edindi.
🔹 Nesirde olduğu kadar nazımda da maharet sahibi olan Âşık Çelebi'nin rindmeşrep, hoşsohbet, arkadaş canlısı, vefakâr ve zeki şahsiyetinin yanı sıra çok keskin bir gözlemci de olduğu, ünlü eseri Meşâirü'ş-şuarâ'da açıkça görülür. Mahlas olarak Âşık adını seçmesi ise onun güzellere düşkünlüğünü ve hayata bağlılığını göstermektedir.
🔹 Türkçe'den başka Arapça ve Farsça' yı da çok iyi bilen Âşık Çelebi asıl şöhretini, klasik edebiyatımızın gerçekten en önemli ve güvenilir kaynaklarından biri olan tezkiresiyle yapmıştır. Tezkiresinde kullandığı süslü nesir üslûbu da ayrıca eserin bir özelliğini teşkil etmektedir. Arkadaşlarını, eğlence yerlerini, hatta kişilerin özel hayatı ile ilgili ayrıntıları öylesine güzel bir dille anlatır ki canlı tasvirleriyle okuyucuyu âdeta çizdiği tablonun içine çeker. Nesrine göre nazmı oldukça basittir.
🔹 Kâtiplikten kadılığa biçok devlet görevinde yer alan Âşık Çelebi, Üsküp'te zâtülcenp hastalığına yakalandı ve 979 Şâban sonlarında vefat etti.
🔹 Evliya Çelebi, Âşık Çelebi'nin mezar taşında Cinânî tarafından yazılan, "Âşık sefer eyledi cihândan" tarih mısraının yazılı olduğunu kaydeder.
🔹 Âşık Çelebi 'nin bilinen belli başlı eserleri şunlardır:
➡ Tercüme-i Ravzatü'ş-şühedâ ➡ Tercüme-i Şekāiku'n-nu'mâniyye ➡ Tercümetü't-Tibri'l-mesbûk fî nasîhati'l-mülûk ➡ Şerh-i Ehâdîs-i Erbaîn ➡ Tercüme-i Ravzü'l-ahyâr ➡ Mi'râcü'l-eyâle ve minhâcü'l-adâle ➡ Zeylü'ş-Şekâʾik ➡ Sigetvarnâme ➡ Şehrengîz-i Bursa ➡ Meşâirü'ş-şuarâ ➡ Divan