Sait Faik ve arkadaşları okuldan niçin sürgün edildi?
Bu, bir sürgün hikayesi aslında. 1925 yılında İstanbul Erkek Lisesi onuncu sınıf öğrencilerinden birinin Arapça hocasının minderine iğne koymasıyla başlıyor. "Alt tarafı öğretmene yapılan bir şaka." diyebilirsiniz. Ancak mesele basını günlerce meşgul eden bir olaya dönüşüyor, Sait Faik ve arkadaşlarının sürgün edilmesine yol açıyor. Liseli bir grup genç hayatlarının en büyük utançlarıyla yüzleşiyor. İlk hikayelerini bu sürgünle yazacak olan Sait Faik, süreçte yaşadıklarıyla edebiyat dünyasının en ilginç okul anısını da sizinle paylaşıyor.
Giriş Tarihi: 22.06.2019
10:52
Güncelleme Tarihi: 22.06.2019
11:18
Mekteplerde zapt ve raptı ihlal eden, fena ahlaklı çocuklar varsa, eğer bazen bir talebe, başka bir suretle tecziyesi kâfi gelmeyecek ağır bir cürm işlerse, tatbik edilecek muamele, onu istikbalin, serseri, hırsız, katil hazırlayan korkunç ümitsizliklerine atmak değil, bilakis terbiye ve ıslah etmektir
(…) Bunun içindir ki tard cezasını ortadan kaldırmak, umumi mektepler dâhilinde ıslah hali kabil olmayan yahut ağır cürümler işleyen talebeye mahsus ıslahhaneler vücuda getirmek lazımdır. Bahusus bu milletin yetişen zekâları, hatta okuma yazma bilenleri o kadar azdır ki bunların içinden ara sıra birkaç tanesini, gayr-i kabil-i tamir ceza ile sokağa fırlatmak ve artık onlarla hiç meşgul olmamak çok ağır bir mesuliyet-i ictimaiyedir. Hırsızlar, katiller için bile ıslah-ı hâl edecek ve onları daha uslu olarak tekrar hayata çıkaracak bir hapishane vardır."
ŞAKAYI CUMHURBAŞKANI MUSTAFA KEMAL DE DUYDU
Basında bu tür münakaşalar devam ederken, Sait Faik ve arkadaşları ise Millî Eğitim Bakanlığı'nı bilgilendirmek, kendilerini aklamak için aralarından iki kişiyi seçerek Ankara'ya gönderirler.
Gazetelerin hadiseyi alevlendirmesiyle büyüyen "çuvaldız olayı" Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal'in TBMM'nin açılış konuşmasına bile "Mekteplerimizde inzibatın hayat-ı maarifin en lâ-büdd esasıdır." diye yansıyacaktır.
Arapça Hocası Salih Bey'e yapılan şakanın failleri ise henüz bulunamamış, hiçbir öğrenci suçlamaları kabul etmediği gibi aksine bu işi yapanın başkası olduğunu iddia etmişlerdir. Cumhuriyet gazetesi, bu sırada Sait Faik ve arkadaşlarına "Bir Mertlik Vazifesi" başlığı ile çağrıda bulunarak suçlu veya suçluların ortaya çıkarılmasını ister:
"Tahkikat devam ediyor. Fakat İstanbul Lisesi'nde Arabî mualliminin iskemlesine çuvaldız koyan yaramaz çocukların kim olduğu bir türlü meydana çıkarılamıyor. Bu yüzden de elliye karib genç sokaklarda sürünüyorlar. Belki de tahsilden mahrum kalacaklar. Bu vaziyette hâcenin iskemlesine çuvaldız koyan yaramazın ve yaramazların uhdesine bir mertlik vazifesi tevcih ediyor ki o da çuvaldız vak'asının kahramanı veya kahramanları kendileri olduğunu söyleyerek itiraf-ı kusur etmek ve bi-günah arkadaşlarının tahsiline mani olmamaktır. O yaramaz gençler, bu mertliği gösterecek olurlarsa mektep idaresi değilse bile efkâr-ı umumiye kendilerini affedecektir. Çünkü Türk gençliğine yaraşan ve şeref veren bir mertlik göstermiş olacaklardır. Yaramazlık affedilir, fakat namertlik asla..."
Ancak ne bu çağrı ne de Millî Eğitim Bakanlığı müfettişlerinin yaptıkları soruşturmalar sonuç vermeyince, Sait Faik ve arkadaşlarının İstanbul Erkek Lisesi ile ilişkisi kesilir ve İstanbul dışındaki liselere tabiri caizse sürgün edilirler.
ANNESİNİN ANLATTIĞI SAİT FAİK
Sürgün edilen kafile arasında yer alan Sait Faik'in bu olayda parmağı var mı yok mu, henüz bilmiyoruz. Ancak Sait Faik'in, "yaramaz, haşarı, arkadaşlarıyla devamlı çatışan ve kavgacı" bir çocukluk geçirdiği göz önüne alındığında hadisenin elebaşısı olma ihtimali yüksek gibi görülüyor. Üstelik annesi Makbule Hanım kendisiyle yapılan bir röportajda, Sait Faik'in yaramazlığını şöyle anlatmaktadır:
"Oğlumuz garip bir ruhlu çocuktu. Yaramazlığından ötürü ondan yaka silkiyorduk."