Arama

Sait Faik ve arkadaşları okuldan niçin sürgün edildi?

Bu, bir sürgün hikayesi aslında. 1925 yılında İstanbul Erkek Lisesi onuncu sınıf öğrencilerinden birinin Arapça hocasının minderine iğne koymasıyla başlıyor. "Alt tarafı öğretmene yapılan bir şaka." diyebilirsiniz. Ancak mesele basını günlerce meşgul eden bir olaya dönüşüyor, Sait Faik ve arkadaşlarının sürgün edilmesine yol açıyor. Liseli bir grup genç hayatlarının en büyük utançlarıyla yüzleşiyor. İlk hikayelerini bu sürgünle yazacak olan Sait Faik, süreçte yaşadıklarıyla edebiyat dünyasının en ilginç okul anısını da sizinle paylaşıyor.

  • 26
  • 31

Bursa Erkek Lisesi gerçekten Sait Faik için tam anlamayla hayatının dönemeçlerinden biri olmuştur. Lisenin onuncu sınıfındayken Edebiyat Öğretmeni Mustafa Mümtaz Bey'in ödev olarak yazdırdığı "İpekli Mendil" hocası tarafından çok beğenilmiş ve sınıfta yüksek sesle okunmuştu. Dahası Mustafa Mümtaz Bey, imlâ kurallarına dikkat etmesi için uyardığı Sait Faik'i, gelecekte iyi bir hikâyeci olacağını söyleyerek cesaretlendirmişti.

Annesinin belirttiği gibi okumakta gözü olmayan Sait Faik, lisenin onuncu sınıfında kalmış ancak ne hikmetse 1928 yılında ite kaka liseyi bitirebilmişti: "… Yarı nankörlük, yarı korkaklığımdan lisenin onuncu sınıfında çakınca hiçbir şey olmamaya karar vermiş; ama neden gene onuncu sınıfı bir daha okumuştum, bilmem."

  • 27
  • 31
ÖĞRENİMİNİ YARIM BIRAKTI
ÖĞRENİMİNİ YARIM BIRAKTI

Liseden sonra, edebiyata merak sarmış ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesine 949 numaralı öğrenci olarak kaydını yaptırmıştı. Edebiyat Fakültesi'ne ancak üç yıl kadar tahammül edebilen Sait Faik, 1930 başlarında üniversite tahsilini yarım bırakacaktır. Babasının tüccar, annesinin hariciyeci olması için hayaller kurduğu Sait Faik, avare hayattan vazgeçmeyince Lozan'a iktisat eğitimi için gönderilir. Fakat burada da dikiş tutturamayarak eğitimini yarıda bırakarak 1934 yılında Türkiye'ye dönecektir.

  • 28
  • 31

Sait Faik'in okuyamaması en çok da babasını üzmüşe benziyor. Doğrusu, Mehmet Faik Bey kendinden sonra oğlunun işleri devralmasını istemiş ve Balıkpazarı'nda küçük bir büro bile açmıştı. Samet Ağaoğlu, Sait Faik'in bu durumunu Aşina Yüzler de şöyle anlatmaktadır:

  • 29
  • 31

"Okumaması babasının büyük derdi oldu. Başka bir kaygı da beraberinde belirdi. Oğlu kendinden sonra bırakacağı malları ve işi yürütmeye hevesli görünmüyor. O halde bu gezmeden, kitaptan, yazıdan başını kaldırmayan genci, ticaret hayhuyuna zorla itmeli. Hikâyecinin ismi böylece, Balıkpazarı'na küçük bir büronun tabelasına komisyoncu olarak yazıldı. Baba için hazin bir deneme, oğlu için bir perdelik komedya!

  • 30
  • 31

Büro, sabahtan akşama ticaretten başka her konuda bol bol gevezelik eden arkadaşlarının buluşma yeri. Müşteriler geliyor, şunu bunu istiyorlardı. Bunlarla mı uğraşacak? Hepsini rakip komşulara yollayarak bir dakikalığına kestiği sohbete yine dalıyor. Akşamları da kepenk erkenden iniyor, bir solukta Beyoğlu. Birkaç ay geçmeden ismi tabeladan silindi, perde, bazı iç organlar hasta, sinirler yorgun kapandı."

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN