Savaşın tüm gerçekliğini gösteren 13 kitap
Stefan Zweig'in dediği gibi, ''Birisi barışı başlatmalı, tıpkı savaşı başlattığı gibi…" Savaşların sebep olduğu acıları anlatmak için düşünen ve üreten insanlar, savaşın yıkımını gösteren filmler çekip, kitaplar yazdı. Çünkü savaşa savaşla karşılık vermek düşünen insanların yapabileceği türden bir şey değildi. Sanat, her zaman savaşı değil; barışın getirdiği güzellikleri göstermek için var oldu. Hiçbir adlandırmaya sığamayacak kadar yıkıcı olan savaş gerçeğini anlatan 13 kitabı sizler için derledik.
Giriş Tarihi: 21.11.2018
10:13
Güncelleme Tarihi: 21.11.2018
12:09
Çanlar Kimin İçin Çalıyor - Ernest Hemingway
Ormanda, çamların iğne yapraklarıyla kaplanmış kahverengi toprağa yüzükoyun uzanmış; çenesini, kavuşturduğu kollarına dayamıştı. Çam ağaçlarının tepelerinde, yükseklerde bir yel estirip duruyordu. Uzandığı yerden hafif bir eğimle inen dağın yamacı, aşağılarda alabildiğine dikleşiyordu. Geçit boyunca dolana dolana giden yolun yağlı karasını bile görebiliyordu yattığı yerden. Yolun kıyısında bir ırmak vardı; geçidin aşağısında, akarsuyun yanı başındaki hızarı; büğetten, yaz güneşi altında dökülen apak suları da görebiliyordu.
Kitabı incelemek ve satın almak için tıklayınız…
Erik Ağacı - Ellen Marie Wiseman
''Büyükannemin söylediği en güzel sözdü bu. Çünkü kökün ne kadar güçlü olursa vereceğin meyve de o kadar güzel olur. Ancak benim meyve verecek dallarımı daha on yedi yaşındayken kırdılar. Dün ile bugün arasında öyle çok fark var ki... Isaac ile erik ağaçlarının arasında koşturup, birlikte büyüdüğümüz küçük Alman köyüne rüzgârlı tepeden baktığımız günler çok mu geride kaldı şimdi?''
1938 yılının sonbaharı, neden savaşı beraberinde getirdi ki? Sürekli kulağımda yankılanan bomba ve siren seslerini kim silecek? Ailem ve ben sığınağa tam vaktinde gidebilecek miyiz düşüncesinden ne zaman kurtulacağım peki?
Neyi özlüyorum biliyor musunuz? Isaac ile birlikte yumuşacık ekmek üzerine sürüp yediğimiz erik reçelinin tadını. O erik reçeli benim çocukluğum, hayallerim ve umutlarımdı. Ah Isaac... İnançlarımız yüzünden bu savaş bizi ayırsa da kalbimdeki seni nasıl alacaklar? Ben, Christine Bölz, her neredeysen orada senin yanındayım. Seni seviyorum, sevgilim ve senden hiç vazgeçmeyeceğim.
''Ardımda Kalanlar'' ile gönülleri fetheden Ellen Marie Wiseman, bu kez Erik Ağacı ile okuyucularıyla buluşuyor. Annesinin hayatına dayanan hikâye cesareti, kurtuluşu, kalp kırıklıklarını ve aşkla uyanan umudu müthiş bir gerçeklikle anlatıyor.
Kitabı incelemek ve satın almak için tıklayınız…
Madde 22 bugüne kadar okuduğunuz hiçbir romana benzemiyor. Kendine has bir mantığı, bambaşka karakterleri var. Joseph Heller'ın acı gerçekleri sipsivri bir alayla iğnelediği bu 20. yüzyıl klasiğini okurken savaşı, yaşamın acımasızlığını, iktidarın yeri geldiğinde nasıl bir canavara dönüştüğünü görüp kimi zaman korkacak kimi zaman kahkahalar atacaksınız. İkinci Dünya Savaşı sırasında Amerikan ordusunda bombardıman pilotu olarak görev yapan Yossarian'ın öyküsü, çivisi çıkmış bir dünyanın küçücük bir modelidir aslında. Okurken bugün dünyada yaşananlarla kitaptaki öykü arasındaki bağlantıyı kurup aslında ne kadar absürd, çılgın, ürkütücü ve kin dolu bir dünyada yaşadığınızı fark edeceksiniz.
"Tek bir açmaz vardı, o da Madde 22. Bu madde, insanın gerçek ve yakın tehlike karşısında kendi güvenliği için endişelenmesinin zihnin rasyonel bir süreci olduğunu belirtiyordu. Orr deliydi ve uçuştan men edilebilirdi. Tek yapması gereken uçuştan men edilmesini talep etmekti; ve bunu yapar yapmaz, deli olmadığı anlaşılacaktı ve başka görevlerde uçması gerekecekti. Orr'un başka görevlerde uçması için deli olması gerekirdi, aklı başında olsa uçmazdı; ama aklı başındaysa uçmak zorundaydı. Uçarsa deli demekti ve uçmak zorunda değildi; ama uçmak istemiyorsa aklı başındaydı ve uçmak zorundaydı. Madde 22'deki bu şartın mutlak basitliği Yossarian'ı derinden etkiledi. Saygıyla ıslık çaldı."
Kitabı incelemek ve satın almak için tıklayınız…
Güneş İmparatorluğu - J. G. Ballard
J.G. Ballard'ın otobiyografik romanı Güneş İmparatorluğu, yazarın çocukluğunda bizzat deneyimlediği İkinci Dünya Savaşı'nı ve o yılların Şanghay'ını yine bir çocuğun gözünden anlatıyor. Uzun süre savaşın dışında kalan Şanghay'daki yabancılar kolonisi, Japonya'nın Pearl Harbor saldırısıyla birlikte kendini şiddet döngüsünün ortasında bulur. Gösterişli bir malikânede yaşamaya alışkın küçük Jim, savaşın kaosu içinde anne ve babasından ayrı düşer. Önce işgal altındaki Şanghay sokaklarında, sonra da kentin dışındaki toplama kampında yaşamını sürdürmeye çalışır.
Uçaklara meraklı ve Japon askerlerine hayran olan Jim, savaş koşullarında hayatta kalabilecek ve ailesine kavuşabilecek midir? İlk başta her şeyi bir oyun gibi gören ama giderek masumiyetini kaybeden Jim aracılığıyla Ballard, savaşın korkunçluğunu, ölümün ve vahşetin sıradanlığını, teslimiyet ile yaşama tutunma arasındaki çizgiyi ustalıkla satırlara döküyor.
Kitabı incelemek ve satın almak için tıklayınız…
Garp Cephesinde Yeni Bir Şey Yok - Erich Maria Remarque
Savaşın incittiği insanlara bir ses veren Erich Maria Remarque, bize hatırlattıklarıyla her zaman el üstünde tutulması gereken bir yazardır. Savaşın dehşetini, beraberinde getirdiği yıkımı, insanoğlunu birbirine nasıl yabancılaştırdığını birinci ağızdan, çarpıcı bir şekilde dile getiren Remarque, savaşla ilgili bildiğimizi sandığımız gerçekleri sorgulamamızı sağlarken, edebiyatın ne kadar güçlü ve ölümsüz bir kaynak olabileceğini de bir kez daha kanıtladı.
Remarque'ın, Birinci Dünya Savaşı'ndaki bir grup askerin hikâyesini on dokuz yaşındaki bir çocuğun gözlerinden anlattığı Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok, yayımlandığı günden bu yana, devamı niteliğinde olan Dönüş Yolu'yla birlikte tüm dünyada büyük ilgi görmeye devam etmektedir. Canlı çarpışma sahnelerinin yanı sıra savaşın abesliğinin ve askerlerin ıssızlığının vurgulandığı cephe arkası bölümleriyle de okuru içine hapseden bir romandır.
Kitabı incelemek ve satın almak için tıklayınız…