Şehirlerin sembolü olmayı başaran dünyaca ünlü 25 yapı
Dünyanın en ünlü şehir simgeleri, birçok gezginin rotasında yer alıyor. Kimi zamansa sadece bu sembol yapıları görmek için yola çıkılıyor. Mimari güzellikleri ve tarihi yaşanmışlıkları ile şehrin ikonları olmuş yapıların kaç tanesini biliyorsunuz? Dünyanın dört bir yanından ünlü şehirlerin sembolü haline gelen 25 yapıyı sizler için derledik.
Giriş Tarihi: 10.07.2019
13:28
Güncelleme Tarihi: 12.10.2019
15:26
Hindistan'ın Agra şehrinde 17'inci yüzyılda inşa edilen Tac Mahal, İslâm türbe mimarisinin en nadide eseridir. Tac Mahal, Babür İmparatorluğu'nun altıncı hükümdarı Şah Cihan'ın, büyük bir sevgiyle bağlı olduğu eşi Ercümend Bânû Begüm'ün 17 Zilkade 1040 yılında genç yaşta vefatının ardından inşa edildi.
Türbenin Ocak 1632'de başlayan inşası, yirmi iki yıl sürdü; çevre düzenlemesi ve diğer bölümleriyle birlikte tamamlanması 1654 yılında mümkün oldu. Kaynaklarda Şah Cihan'ın "nâyâb, latif, acayip ve garip" bir eser yaptırmayı amaç edindiği yazılır.
Dünyanın dört bir yanından birçok mimar Tac Mahal'i inşa etmek için birbirleriyle yarıştı. Tüm projeler incelendi, ancak içlerinden birinin estetik mimarisi, diğer eserlerin önüne geçti. O eser, dünyanın gelmiş geçmiş en iyi mimarı Mimar Sinan'ın öğrencisi Muhammed İsa Efendi (Üstâd Îsâ)'nindi.
Muhammed Îsâ Efendi, Osmanlı asıllı bir mimarın öncülüğündeki heyet tarafından hazırlanan plân ve maketler, Şah Cihan'ın direktifleriyle binaya aksettirildi. Tac Mahal'in kubbesinin inşası için, yine kubbe üstâdı olarak tanınan Mimar Sinan'ın öğrencilerinden, İstanbullu İsmail Efendi çağrılmıştı. Ana türbe binası ve külliyenin diğer bölümlerinde bulunan ayetler, Osmanlı tebaasından olduğu bilinen Hattat Settâr Han tarafından yazıldı.
Yapıya şekil veren aslında Şah Cihan'ın bizzat kendisiydi. Kaynaklara göre inşasında 20 bin kişi görev yaptı. Kemer araları, kitabeler ve sandukaların üzeri zümrüt, yakut, pırlanta, iri inciler ve diğer kıymetli taşlarla bezelidir.
2007 yılında açıklanan Dünyanın Yeni Yedi Harikası listesinde yer alan Tac Mahal, her yıl 3 milyon turist tarafından ziyaret ediliyor.
Bitirildiği tarihten itibaren, ilk 5 yılını dik durarak geçiren, 3. katının tamamlanmasından sonra, güneye doğru eğilmeye başlayan Pisa Kulesi, Mucizeler Meydanı olarak bilinen Piazza dei Miracoli'de, aslında şehir katedralinin çan kulesi olarak yapılsa da ondan ayrı olarak, 1173'te inşa edildi.
Yapımına 1173'te başlanan ve inşası 199 yıl süren kulenin, savaş nedeniyle tam 1 yüzyıl ara verilen inşaatı ancak 1272'de devam edebildi. Bulunduğu temelin yumuşak zeminindeki çökmeden dolayı eğilen Pisa Kulesi, halen her yıl milimetrenin onda yedisi kadar, yani 100 yılda 0,7 cm eğilmeye devam ediyor.
Dipnot: Galileo'nun düşme kanunlarını ispat etmek için milli gurur sembolü olarak kabul edilen Pisa Kulesi'nden faydalandığı biliniyor.
Keops Piramidi, Khufu Piramidi ya da Büyük Piramit; günümüzde Mısır'ın başkenti Kahire'nin bir parçası olan Gize'yi çevreleyen antik "Gize mezar kenti"nde bulunan üç anıtsal piramitten en eski ve en büyük olanıdır.
Keops Piramidinin yüksekliği 138 metredir. Tepeden 10 metre kadar aşınmıştır. Bazıları 10-15 ton ağırlığında olan 2.300.000 adet blok taşın üst üste yığılmasıyla oluşturulmuştur. Bir kenarı 227 metre olan dörtgen tabanı 50.524 metrekarelik bir alanı kaplar.
Sidney Opera Evi, Sidney'in sembolü ve 20. yüzyılın en ünlü yapılarından biridir. Danimarkalı ünlü mimar Jørn Utzon bu eseriyle 2003 Pritzker Mimarlık Ödülünü kazanmıştır. UNESCO tarafından 2007 yılında Dünya Mirasları Listesine eklenmiştir.
1959'da Sydney'e bir opera binası yapmak için düzenlenen tasarım yarışmasına 32 ülkeden 222 kişi katıldı. Kazanan neredeyse hiç tanınmayan, 40'lı yaşlarında Hollandalı bir mimar, Joern Utzon oldu.
Diğer yarışmacıların çoğu gibi binanın yapılacağı yeri hiç görmeden, fotoğraflara bakarak çalışmıştı. Tasarımı, kısmen Sydney'in eşsiz güzellikteki limanında duran yatların yelkenlerinden, kısmen de Meksika'da gördüğü Maya ve Aztek tapınaklarından ilham almıştı.
Ürdün'de yer alan Petra Antik Kenti'nin geçmişi MÖ 400 yılına dayanıyor. Petra Antik Kenti, MÖ 400 ila M.S. 106 yılları arasında Nebatilerin başkentiydi. Nebatiler, Fırat ırmağından Kızıldeniz'e değin uzanan ve Suriye ile Arabistan arasındaki sınır bölgesini de kapsayan halktı. Deprem ve ekonomik sıkıntılar ortaya çıkınca, Petra ışıltısını kaybedip zaman içinde unutuldu.
Gizemli bir şekilde yüzyıllarca unutulan Petra Antik Kenti, 1812 yılında İsviçreli gezgin Johann Burckhardt tarafından tekrar keşfedildi.
100 kilometre alana yayılan Petra Antik Kenti'nin ilk yapım amacı halen sırrını koruyor. Ancak son araştırmalar Petra'daki El-Hazne altında gizli bir bölüm olduğunu, burada kral mezarlarının yer aldığını kesin bir biçimde ortaya koydu.
Petra Antik Kent'teki tiyatro, tapınak, yerleşim alanı gibi tüm yapılar kireç taşından oyma olarak inşa edilmiştir. Blok kaya parçalarına oyulan tapınak, amfi tiyatro, mezarlar ve rölyefler Petra Antik Kenti'nin karakteristik özellikleridir.
2007 yılında açıklanan Dünyanın Yeni Yedi Harikası listesinde, Petra Antik Kenti de yer aldı. Petra Antik Kenti, 1985 yılından bu yana UNESCO Dünya Kültürel Mirası listesinde koruma altında bulunuyor.