Sezai Karakoç'a göre şair kimdir, şiir neye denir?
Sezai Karakoç, şiir anlayışı üzerine oldukça derin fikirler öne sürmüş bir edebiyatçımızdır. Poetikasının önemli kısmını şiir ve şairliğe ayırır. İkinci Yeni'nin diğer kalemlerinin aksine şaire büyük görevler yükler. Karakoç, şairin kim, şiirin ise ne olduğu soruları etrafında kendi şiirinin kalbine giden yolun da ipuçlarını verir. Sizler için Karakoç'un şiirlerinin anlamını, şairler arasındaki duruşunu ve hayata bakış açısını inceledik.
Oysa şairi anlamak bu kadar kolay değildir. Şairin trajedisi de toplumun kendisini anlayamadığı bu noktada doğar. Her şeye rağmen şair, yılgınlığa kapılmamalı ve sürekli umutlu olmalıdır. Çünkü şair "bir yorum dehası, bir açıklama furyasıdır. Anlatmalı, anlatmalı, bin ayrıntıyla görünüşe aldanmamalarını dünya yurttaşlarına aynı yerden söylemelidir." Şairin topluma bıkmadan anlatacağı elbette bütün insanlığın aynı yerden gelip aynı yere gidecek olan ortak hikâyesidir. Karakoç'a göre toplumun biraz düşünürse kavrayabileceği bu ilahî ve derunî gerçeği hatırlatmak şairin görevidir.
Bütün bu tartışmaların encamına bakarak Karakoç'un politik-angaje bir şair profili önerdiği düşüncesine kapılmamak gerekir. Nitekim şairin politik kaygılardan uzaklaşması gerektiğine inanan Karakoç, onu politik söylemin tuzaklarına karşı uyarır. Sezai Karakoç'a göre şair "çağın propaganda ağına takılmamalı, onun kurbanı da olmamalıdır. Propagandanın unutturamayacağı bir yerinden yakalamalı(dır) sanatını."
Karakoç, bu noktada şairin şairlik sınırları içerisinde kalmasını ister. Nitekim "(ş)airliğini, şiirini olanca içtenlikle alkışlayan toplum, nedense onun da bir insan, bir toplum önderi olma hakkını tanımak istemez. O ancak şairdir ve şair kalmalıdır, bunun dışına çıktı mı sınırını aşmış olur."
Sezai Karakoç, şairi tanımlamaya, vasıflarını belirlemeye çalışırken "büyük şairler" diye bir tabir de kullanır. Karakoç'un idealindeki şair tipini ifade eden bu "büyük şair" imgesinin önemli özellikleri şunlardır: "Büyük şairler, edebî sanatları ve imajı ölçülü kullan(ırlar), oranda ipin ucunu kaçır(mazlar). Ya da en azından bunları dengeleyerek şiirin esas özü olan lirizm, poetik akış, insan psikolojisini derinden ve kalıcı yanından izleme, Allah önünde samimi yaşam ve şahsî deneyim sahibi olma gibi ilkelerle temel planlarını yaratımlarına geniş bir ölçüde kat(arlar)."
Öte taraftan Allah önünde samimi bir hayat süren şairin aynı zamanda ahlâkî açıdan da tutarlı bir kişiliğe sahip olması gerekir. Bu ahlâk da şairin davranışlarına sinmeli, şiirlerine yansımalıdır. Çünkü Karakoç'a göre, "şairlerin biyografilerinde anlatılan serüvenlerle sınırlamamalı şairin ahlâkını. Şairin ahlâkı şiirindedir, bazen susmasındandır. Davranışlarının özünde gizlidir."