Sezai Karakoç'a göre şair kimdir, şiir neye denir?
Sezai Karakoç, şiir anlayışı üzerine oldukça derin fikirler öne sürmüş bir edebiyatçımızdır. Poetikasının önemli kısmını şiir ve şairliğe ayırır. İkinci Yeni'nin diğer kalemlerinin aksine şaire büyük görevler yükler. Karakoç, şairin kim, şiirin ise ne olduğu soruları etrafında kendi şiirinin kalbine giden yolun da ipuçlarını verir. Sizler için Karakoç'un şiirlerinin anlamını, şairler arasındaki duruşunu ve hayata bakış açısını inceledik.
Şairi, tarihe ve doğaya karşı direnen "kalbî öz" olarak algılayan Karakoç, şairin bir gönül adamı olduğuna inanır ve ondan bu sorumluluğunun bilincinde eserler vermesini ister. Bu durumda şairin temel görevi, toplumun liderliğine soyunarak insanın hayatına anlam kazandırmak olmalıdır.
Karakoç, şairin topluma karşı sorumluluğunu yerine getirebilmesi için çok yönlü bir kişiliğe sahip ve değişik meziyetlere haiz olmasını önemser ve bu bağlamda şu kapsamlı tanıma ulaşır:
"Eserin yapısını kurarken mimar, tasvirleri ve portreleriyle ressam, natürmortlarıyla ressam, dildeki çizgileri, damarları ve kelimelerin renklerini kullanırken ressam, doğadaki ve dildeki, söz ve kelimelerdeki musikilerden özel sesler yakalarken ve onlardan öz sesler üretirken musiki adamı, bestekâr ve yaşarken veli, kahraman, önder, bilgin ya da sıradan adam; zanaatçı ve sanatçı. Fakat her şeyden ve hepsinden önce şair ve hep şair ve en sonda da şairdir."
Karakoç şairin farklı sanat ve bilim dallarına vâkıf olması gerektiğine inanır. Şairi birçok bilim ve sanat dalının birikimini kişiliğinde sentezleyen kişi olarak konumlandıran Karakoç, ondan mevcut varlığı, somut nesneyi yeni baştan yoğurmasını ve nesnenin özündeki tözü açığa çıkarmasını, yeni çağrışımlar türetmesini ister.
Bir bakıma şairin "yaratıcı" olmasını isteyen Karakoç, bu işe soyunan şaire bazı tavsiyelerde bulunmayı da ihmal etmez. Nitekim Karakoç'a göre nesnenin, varlığın özündeki ruhu göstermeye çalışan şairin maddî-somut gerçekliğe takılmaması ve zahirî dünyanın tuzaklarına düşmemesi gerekir. Çünkü şair, hayattan ve tabiattan daha güçlü bir hayatı isterken ve hep istediği hayatı ortaya koymaya çalışırken yaşanan hayat ona karşı çıkacak, bu karşılıklı direnişten, çekişmeden ve gerilimden de şairin trajedisi doğacaktır.
Karakoç, şairin, hayatın önüne çıkardığı güçlük ve sıkıntılardan daha güçlü olması gerektiğinin altını çizer. Şairi, sürekli bir kavganın içinde kaldığını unutmaması konusunda uyaran Sezai Karakoç, şairin hem kavga hem de barış adamı olduğunu, insanlarla ve insanlıkla gereğinde en yüce ve sarp savaşı yaptığı gibi en özverili barışı da imzalayacağını belirtir.