Sezai Karakoç’un gözünden Mehmet Akif’in şiiri
"Türk edebiyatında, Akif kadar, hayatı şiire ve şiiri hayata sokmuş şair yoktur." cümlesiyle tanımlar Sezai Karakoç, Akif'in şiirlerini. Büyük bir şairin bir diğer büyük şairi tanımlaması ve konumlandırma biçimi, şairler arasındaki etkileşimin en önemli göstergelerinden biridir. Ünlü edebiyatçıların birbirleri hakkındaki görüşleri okuyucu için de her zaman dikkat çekici olmuştur. Milli şairimizin doğum yıl dönümü sebebiyle usta şairimiz Sezai Karakoç'un gözünden, Akif şiirinin niteliklerini siz Fikriyat okurları için inceledik.
Giriş Tarihi: 20.12.2019
12:16
Güncelleme Tarihi: 20.12.2019
18:38
Fransız realistleri, realizmi yalnızca bir sanat tekniği olarak kullanırlar. Bu tekniği kullanırken Akif'te olduğu gibi toplumu değiştirme ve dönüştürme çabaları yer almaz. Akif'in şiirinde realizm bir amaç değil araçtır. Topluma ulaşılırken gidilen yolda yalnızca bir araç…
"Yani Akif'in şiirini şöyle tablolaştırabiliriz: şehri, insanı, sokağı, kahvesi, bütün sefaletiyle bir toplumun, şark ülkelerinin acı manzaraları ve bunu bir taraftan delip öbür taraftan geçen ve bir projektör aydınlığında gösteren bir gün ışığı, yani İslam".
Akif'teki realizmin belirleyicisi de yine İslam'dır. Karakoç'a göre Akif'in şiirini kuran İslam ve realitedir… Bu iki kelimenin Akif'in bütün şiir anlayışının özeti olduğunu düşünür.
Akif’in şiiri nelerden etkilendi?
Karakoç'a göre Akif'in şiirinin etkilendiği mecralar şunlardır:
Klasik kültür ve Sadi'de mükemmel örneğini bulan ve ahlaki bir sonucu hedef tutan Doğu manzum hikayeciliği O günün sanat okulları içinde birinci planda bulunan Batı realizmi İslam ideali Tarihin en trajik günlerini yaşayan bir devlet ve bir millet Realiteye objektif ve tahlili bakma alışkanlığını veren müsbet bilgiler tahsili
Akif neden aruz veznini kullandı?
Edebiyatımızda o dönemlerde halk şiiri dışında kullanılan vezin aruz vezniydi. Aynı zamanda Karakoç' göre İslam edebiyatının müşterek vezni olmasından dolayı, İslam davasına gönül vermiş şairlerin de bu vezni kullanmasından tabii bir durum yoktur. Akif'in yaşadığı yıllarda hece vezni henüz olgunluğuna ulaşmamıştı. Hece vezni İstiklal Savaşı başlangıcında ve Anadolu'nun ortaya çıkışıyla edebiyatımızda gelişmişi bir vezin türüdür.
Akif'in edebiyatımızda en önemli özelliklerinden biri de aruz veznini Türkçeye en iyi uyarlayan şair olmasıdır. Aruz Türk edebiyatında Akif'le realist bir çizgiye ulaşabilmiştir.
"Aruz Akif'le birlikte şiirimizin öz malı olmuştur."
Akif şiirinin toplumsal çizgisi
Akif şiiri bir nevi "günlük" olsa da anlatım biçimi şiir özelliğini şekillendirir. Bir "ben" etrafında toplanan bir günlük değil, koskoca bir toplumun günlüğüdür bu…
Sezai Karakoç nehir ve toplum hayatını bağdaştırarak bir benzetme yapar. Bir nehir nasıl belli durumlarda durgun veya çalkantılıysa, toplumun da yaşadığı durumlar da bunun gibidir. Toplumu direk yansıtan Akif'in şiirleri de bu nehirleri andırır. Toplumun yaşadığı hadiselere göre kimi zaman durgun, kimi zaman dalgalı ve coşar gibidir. Karakoç, Akif'in şiirlerini nehirlerin durumuna benzetir. Ülkenin yaşadığı bütün toplumsal, siyasal, ekonomik ve savaş koşullarına göre Akif'in şiiri, nehirlerin aldığı haller gibi şekillenmiştir.
Mehmet Akif'in Veda Hutbesi'ne dair şiiri neden yazmadığını öğrenmek için tıklayabilirsiniz.
"-Korkma Cehennem olsa gelen, göğsümüzde söndürürüz; Bu yol ki Hak yoludur, dönme bilmeyiz, yürürüz!"
Sezai Karakoç’un Safahat’ı vasıflandırması
Sezai, "Bir cemiyetin muayyen bir devrini ifade eden" Safahat'ı sosyolojik olarak şu şekilde vasıflandırmıştır:
1.Birinci Safahat ( Genel sosyolojik çizgiler- Denemeler)
2.İkinci Safahat (Süleymaniye Kürsüsünde ) Spekülatif yapı şiirleri
3. Üçüncü safahat, doktrin şiir ( Hakkın Sesleri). Değer hükümleri.
4. Dördüncü Safahat (Fatih Kürsüsünde) siyasi yapı (Kadro)
5. Beşinci Safahat( Hatıralar), karşılaştırmalı tarih – sosyolojik çizgiler
6. Altıncı Safahat (Asım), tarihi destansı yapı, savaş sosyolojisi, potansiyel halinde gelecek zaman.
7. Yedinci Safahat (Gölgeler) Metafizik.
Sezai Karakoç Safahat'ın bölümlerine bu açıdan bakıldığında cemiyetin belli başlı vasıflarla ve temel bir perspektifle tanıtılabileceğini ifade eder