Sezai Karakoç’un Hızırla yolculuğu: “Hızırla Kırk Saat”
Ahmet Yesevi'den Yunus Emre'ye Mevlana'dan divan şairlerine kadar pek çok ismin kaleminde şekillenen Hızır imgesi, edebiyatımızda kendisine önemli bir yer edindi. Geleneğin özünden faydalanan Sezai Karakoç, yazdığı Hızırla Kırk Saat başlıklı şiiriyle bu imgeye yepyeni bir boyut getirdi. Peki, Hızırla Kırk Saat şiirinin hikayesi neydi? Üstat, Hızırla yolculuğa çıktığı bu şiirde modern döneme dair hangi eleştirilerde bulundu?
Giriş Tarihi: 19.09.2020
16:43
Güncelleme Tarihi: 05.02.2023
10:32
MODERN EDEBİYATTA YEPYENİ BİR HIZIR İMGESİ
Edebiyatın yenileşme döneminde klasik özelliklerini kaybeden Hızır imgesi sadece deyimlerdeki varlığı ile edebî eserlerde yer almıştır.
📚 Fakat külliyata bedel bir istisna vardır ki geleneksel özün modern edebiyata nasıl tatbik edilebileceğinin en güzel örneğidir. Üstad Sezai Karakoç'un Hızırla Kırk Saat isimli eseri, çağların kalıplarına sığmayan yeni fakat niteliklerini kaybetmeyen bir Hızır imgesi ortaya koyar.
İslami geleneğin en gür sesi; Sezai Karakoç
📚 Karakoç'un 1967 'de yayımladığı Hızırla Kırk Saat adlı şiir kitabı, Hızır'ın dini ve efsanevi özelliklerini alegorik olarak yeni bir anlayışla kaleme aldığı eseridir.
📚 Kitap bazı bölümlerinde Hızır'ın konuşturulduğu dikkate değer bir eser dir. Sezai Karakoç, kırk bölümlük bu eserde söz gelimi Hızırla bir yolculuğa çıkar…
İsmet Özel, Sezai Karakoç ve Rasim Özdenören'den unutulmaz alıntılarla İslam
"Ey yeşil sarıklı ulu hocalar bunu bana öğretmediniz Bu kesik dansa karşı bana bir şey öğretmediniz Kadının üstün olduğu ama mutlu olmadığı Günlere geldim bunu bana öğretmediniz Hükümdarın hükümdarlığı için halka yalvardığı Ama yine de eşsiz zulümler işlediği vakitlere erdim Bunu bana söylemediniz İnsanlar havada uçtu ama yerde öldüler Bunu bana öğretmediniz Kardeşim İbrahim bana mermer putları Nasıl devireceğimi öğretmişti Ben de gün geçmez ki birini patlatmayayım Ama siz kağıttakileri ve kelimelerdekini ve sözlerdekini
nasıl sileceğimi öğretmediniz
Bir kentten daha geçtim Buğdayları yakıyorlardı Yedikleri pirinçti Birbirlerine açılan borular gibi üfürüyorlardı Sonra birbirlerinden borular gibi çıkıyorlardı Pirinçler gibi çoğalıyorlardı Atlarını yalnız atlarını cana yakın buldum Öpüp çıkıp gittim yelelerini"
📚 Bilhassa kitaptaki bu şiir, Hızırla yapılan tüm yolculuğun özeti gibidir.
HIZIRLA KIRK SAAT ŞİİRİNİN YAZILIŞ ÖYKÜSÜ
📚 Sezai Karakoç hatıralarında Hızırla Kırk Saat şiirinin nasıl yazıldığını şöyle anlatır:
"Hızırla Kırk Saat adlı, kırk bölümlü şiirimi 1967 yılı Mayıs ve Haziran aylarında, Yenikapı'da, deniz kenarında, kayalıklar arasındaki bir kır kahvesinde yazdım. Aşağı yukarı, kırk gün, akşamüzeri, bir iki saat, orda, deniz dalgalarının kıyıya çarpma seslerini dinleyerek ve her seferinde şiirin bir bölümünü yazarak kitabı tamamladım. Zaten, bu yüzdendir ki şiire Hızırla Kırk Saat ismini verdim: Sanki orada Hızır'a randevu vermiştim de her gidişimde, bu randevunun verimi ve armağanı olarak bir bölümle döndüm"
Sezai Karakoç'un Lili şiirinin öyküsü
📚 Bir düşünür olarak getirdiği tutarlı eleştirilerle tanınan Sezai Karakoç'un Hızırla Kırk Saat şiiri, bir modernizm eleştirisi olarak karşımıza çıkmaktadır.