Sezai Karakoç’un Lili şiirinin öyküsü
"Edebiyat Yazıları" kitabında, "Sanat tutumum, dünya görüşümün bir bölümünden başka bir şey değildir." diyen Sezai Karakoç, edebiyatımızın öncü şahsiyetleri arasında yer alır. Yine aynı eserinde şiirini, "Benim şiirim, aşk, hürriyet, yaşayış ve ölüm gibi varolmanın dinamitlendiği noktalardaki trajik espriyi, irrasyonele ve absürde bulanmış (MUTLAK) ı zaptetmektir." diyerek tanıtır. Peki, Karakoç'un gönüllerde taht kuran şiirlerinden birinde yer alan "Lili" aslında kimdi? Şiirin ortaya çıkışındaki öyküye dair bilgileri derledik.
Giriş Tarihi: 06.12.2019
09:28
Güncelleme Tarihi: 26.11.2021
17:41
Fransa'nın küçük bir kasabasında yaşayan Lili on altı yaşında saf, temiz ve insanlara güveni sonsuz olan bir kızdır. Babasının ölümünün ardından tanıdıklarının yanında çalışmak için şehre taşınır. Şehirde sirkte çalışan Marcus adında bir sihirbazla tanışır ve burada garson olarak çalışmaya başlar. Lili, Marcus'a aşık olur, onu izlemekten doğru düzgün çalışamaz ve ilk akşam işine son verilir. Marcus'un aşkıyla büyülenen Lili, eskiden dansçı olan fakat savaşta sakatlandığı için sirkte kukla oynatmaya mecbur kalmış Pool'un kendisine aşık olduğundan habersizdir.
Sezai Karakoç'un kaleminden en kapsamlı üçleme
"Bu kuklaların kukla olmadığı besbelli Ne söyledilerse tıpıtıpına gerçek besbelli …. Kuklalar titremesin ne yapsın Adam konuşmasını bilmezse ne yapsın"
Pool’un perdeler arkasındaki aşkı
Pool iyi bir insan olmasına rağmen Lili'nin gözünde sert mizaçlı ve ciddidir. İşten atılınca intihar etmeye karar veren Lili'yi Pool kurtarır. İntihar kararını verdiği esnada perdenin arkasından görülen kukla, Pool'un ta kendisidir. Ve Pool'un oynattığı kukla ile konuşmaya başlayan Lili, sirkteki seyircilerin de ilgisini çeker, yeniden işe alınır. Böylece her akşam Lili, oynatanın Pool olduğundan habersiz bir şekilde seyircilerin karşısında kuklalarla konuşur.
"Altın saçlarını yana atışı yok mu Lilinin Lilinin yağdan kıl çekercesine inanışı Lilinin yağdan kıl çekercesine yaşayışı yok mu
…..
Kuklaların kukla olmadığı besbelli Lilinin çekip gideceği besbelli Lilinin dönüp geleceği besbelli"
“Bizi öpmeden mi gideceksin Lili”
Bu arada Lili, Marcus'u hâlâ sevmeye devam eder. Fakat bir gün Marcus'un evli olduğunu öğrenince sirki terk etmeye karar verir. Tam da bu sıralarda Pool ile birlikte yaptıkları gösteriyle ilgili bir iş teklifi alır fakat bu işi tek başına yapması mümkün değildir. O esnada perde arkasından kuklalar belirir ve Lili'ye "Bize veda etmeden mi gideceksin? Bizi de yanında götür Lili!"diye yalvarırlar.
"-Bizi bırakıp nereye gidiyorsun Lili Demek bizi bırakıp gidiyorsun Lili
…. Sen daima güzeller güzelini bulursun Lili Sen istesen de taş yürekli olamazsın Sen daima güzeller güzeli olursun Lili Demek gideceksin arkana dönüp bakmayacaksın Hangi kuş hangi şafakta ölecek görmeyeceksin"
Kukla arkadaşlarından olan tilki Lili'ye kürkünü verir. Sezai Karakoç'un şiirinde ise şu şekilde geçer: "Öyleyse al bu kürkü bu veda kürkünü Lili Tüyleri şiirler olan bu mahcup kürkü Sen daima Sultanlar Sultanı olursun Lili Demek sen gidiyorsun Lili Bizi öpmeden mi gideceksin Lili"
Gitmeden evvel kuklaların titrediğini fark eden Lili perdeyi kaldırır ve karşısında Pool'u görür. Her akşam konuştuğu ve dertleştiği kuklanın aslında Pool olduğunu anlayan Lili ona, "Sen nesin, duygularını kaybeden bir canavar mı?" diye bağırır. Sirki terk eden Lili, yol boyunca sakin kaldığı anlarda düşünür, aslında sevdiği adamın her akşam konuştuğu, o çok sevdiği kuklaları oynatan Pool olduğunu anlar. Özellikle gördüğü bir rüya sonucu bu sevgisine kesin olarak kanaat getiren Lili, koşarak sirke doğru yol a lır. Lili tüm masumiyeti ve çocuksuluğuyla kapıda duran Pool'a sarılır ve film sona ere r. Sezai Karakoç ise bu sahneyi dizelerine şu şekilde taşımıştır: