Şiiri zihnileştiren bir ifade tarzı
Divan Edebiyatı'nda 17. ve 18. yüzyıllarda tesirini gösteren, hayal ve kelime oyunlarına, edebî sanatları alışılmışın dışında kullanmaya, mazmunları uzak manâları ile şiire dâhil etmeye dayanan ve böylece şiiri zihnileştiren bir ifade tarzı.
Giriş Tarihi: 05.06.2018
17:56
Güncelleme Tarihi: 05.06.2018
18:01
ŞAİRLERİN DUYGULARINA KÖTÜMSERLİKLE KARIŞMIŞ HÜZÜN
Bu duygu, o devrin getirdiği hayal kırıklığı, başarısızlık ve beklentilerin boşa çıkmasından kaynaklanmaktadır. Istırap, şairlerin duygularına kötümserlikle karışmış hüzün katmaktaydı ve bu kötümserlik devrin birçok şairinde görülen bir özellikti. Bununla birlikte ıstırabın üç kaynaktan beslenerek şiire girdiğini söylemek mümkündür: Bunlardan birincisi Sebk-i Hindî'nin temel özelliği olması, ikincisi şairlerin yaşadığı devrin sosyal, ekonomik ve siyasi şartlarının oldukça ağır olması, üçüncü ve en önemlisi ise özellikle Türk şiirinde bu dönem şairlerinin birçoğunun kişiliğinden kaynaklanan sorunlardır.
Başta Nailî olmak üzere Şehrî ve Fehim gibi şairlerin kişilikleri ve yaşamak sorunda kaldıkları hayat, onların ruh dünyaları üzerinde oldukça derin izler meydana getirmiş, bu durum onları tıpkı Fuzulî gibi birer "Istırap Şairi" olarak anılma noktasına getirmiştir. Istırap daha çok gazel nazım şeklinde işlenen bir tema olarak kabul edilmiş olsa da örneğin Şehrî'nin bir kasidesinde ve bir tercî-bendinde bol miktarda ıstırap yüklü beyitler bulunmaktadır. Bu durum Sebk-i Hindî'nin diğer şairleri için de geçerlidir.
MÜBALAĞA YÜKLÜ ŞİİRLER
Sebk-i Hindî'de mübalağanın aşırı derecede kullanıldığı bilinen bir gerçekliktir. Bu üslubun temsilcileri aşırı muhayyileye yöneldikleri için, dile getirdikleri duygu, düşünce ve hayallerde ister istemez çok belirgin bir şekilde aşırı mübalağa kendisini göstermiştir.
Ayrıca şairlerin büyük bir çoğunluğu Sebk-i Hindî'nin temel özelliklerinden olan ıstırabı anlatmak için mübalağa sanatını kullanmaya yönelmişler ve hatta bu konuda ifrat derecesinde şiirler söylemişlerdir. Bu arada şiirde sözden ziyade anlam derinliğine önem verilince, hayaller geniş ve derin ifade tarzı da ağırlaşmış; sonuçta mübalağa yüklü şiirler, şiirin okuyucu zihninde canlandırılmasını engellemiş ve anlaşılamamasına neden olmuştur.
TASAVVUFUN KONU OLARAK ELE ALINMASI
Đran'da ve Hindistan'da İslâm mutasavvıfların çabaları sayesinde yayıldığı için, bu bölgelerde İslâm'ın şer'î ve fıkhî yönünden çok, tasavvufî yönü öne çıkmıştı.