Sosyal izolasyonda okuyabileceğiniz 10 şiir ve şiir kitabı
Şiir, edebiyatımızın en kadim türlerinden biridir. Sözcüklerle güzel biçimler kurma sanatı olarak tanımlanan şiir, her dönemde duygularımıza ve düşüncelerimize hitap eder. Öyle ki İbn Sina söz ustalarını şöyle tanımlar "Şairler söz sultanlarıdır; hekimler saltanatlarını vücut üzerinde kurarlar; şairlerin dil güzelliği ruha zevk verir; hekimlerin öz verileri hastaları iyileştirir." Karantina günlerinde geçmişten günümüze okuyabileceğiniz 10 şiir ve şiir kitabını sizler için derledik.
Giriş Tarihi: 26.04.2020
15:14
Güncelleme Tarihi: 26.04.2020
15:57
Mevlana Celaleddin Rumi, Mesnevi
Mevlana Celaleddin Rumi kimdir?
Mevlana, 30 Eylül 1207'de, günümüzde Afganistan'ın kuzeyinde bulunan Belh şehrinde dünyaya geldi. Asıl ismi Celaleddin Muhammed olan büyük düşünürün annesi Mümine Hatun, babası "Sultanü'l-ulema" yani "Alimler sultanı" diye tanınan Bahaeddin Veled, ağabeyi Alaaddin Muhammed ve kız kardeşi Fatıma Hatun'dur.
Hazreti Mevlana, Horasan'ın büyük alimlerinden olan Bahaeddin Veled ve ailesiyle, bazı siyasi olaylar ve yaklaşmakta olan Moğol istilası nedeniyle Belh'ten ayrıldı. Yolculuk sırasında Nişabur şehrinde görüştükleri büyük sufi Ferüdüddin-i Attar, Mevlana'ya bir kitabını hediye etti ve Bahaeddin Veled'e "Bu çocuğu aziz tut. Çok geçmeyecek, dünyadaki aşıkların gönüllerine ateş salacak." dedi. Konya'ya gelene dek Mekke, Medine, Şam, Erzincan, Anadolu'nun muhtelif şehirleri ve son olarak da Karaman'da bir süre yaşadı.
İlahi aşka adanmış bir ömür
Belh'ten Konya'ya uzanan yolculuk boyunca konakladıkları yerlerde çeşitli alimlerden dersler alan Mevlana, Seyyid Burhaneddin'in isteği üzerine Halep ve Şam'da tahsil gördü. Seyyid Burhaneddin 9 yıllık eğitim sürecinin ardından Mevlana'ya halkı irşad ve öğretimle meşgul olması gerektiğini belirtti. Mevlana, 1240 yılından itibaren Konya'da dini ilimleri öğretmeye ve halkı irşad etmeye başladı.
Mevlana'nın 25 bin beyitlik mesnevisinin ilk 18 beytini, bizzat Mevlana Celaleddin Rumi kaleme aldı . Geri kalan beyitler ise Mevlana'nın, Hüsameddin Çelebi'ye yazdırdığı beyitlerdir.
Mevlana'nın Mesnevi-i Şerif'inin ilk 18 beyiti
Mesnevî-i Şerif'in özünün bu ilk 18 beyitte olduğu söylenir. Hüsameddin Çelebi, Mevlana Celaleddin Rumi'nin söylediklerinin kaybolmaması için kaleme almak ister. O da sarığının kenarından kâğıt çıkarır ve "Senin gönlüne düşen bizim de gönlümüze düşmüştür " der. Mevlevi büyükleri ebcet hesabına göre on sekiz rakamının "Hay" esmasına karşılık geldiğini söyler. Bu sayı aynı zamanda 18 bin aleme işaret eder.
Kitabı satın almak ve incelemek için tıklayın
Bişnev in ney çün hikâyet mîküned Ez cüdâyîhâ şikâyet mîküned
Kez neyistân tâ merâ bübrîdeend Ez nefîrem merd ü zen nâlîde end
Sîne hâhem şerha şerha ez firâk Tâ bigûyem şerh-i derd-i iştiyâk
Dinle, bu ney neler hikâyet eder, ayrılıklardan nasıl şikâyet eder. Beni kamışlıktan kestiklerinden beri feryâdımdan erkek ve kadın müteessir olmakta ve inlemektedir. İştiyâk derdini şerh edebilmem için, ayrılık acılarıyla şerha şerhâ olmuş bir kalp isterim.
Hafız-ı Şirazi, Hafız Divanı
Hafız-ı Şirazi kimdir?
Fars edebiyatının en büyük şairi sayılan, "Hodâ-yi şi'r" mertebesine çıkarılan Şemseddin Muhammed Hâce Hafız-ı Şirâzi geriye bıraktığı rindane ve lirik şiirleriyle bir çok şairi etkilemiş, şiirin, şairliğin rehberi olmuştur. Şiirlerinde Hâcû-yi Kirmânî'den, Sadî'den, Selman'dan, Zahîr-i Fâryâbî'den, Nizâmî-i Gencevî'den, Fahreddin-i Irâkî'den, Hayyam'dan etkilenmiştir.
Hafız-ı Şirazi'nin divanından beyitler
Hafız-ı Şirazi, İran edebiyatının en büyük şairlerinden biri olarak kabul edilir. Divanı da Türkiye'de Mesnevi ve Gülistan'dan sonra en çok okunan Farsça eserdir. Öyle ki, eski dönemdeki insanlar, Hafız-ı Şirazi'nin divanından rastgele bir sayfa açıp karşılarına çıkan beyiti okurlardı.
Kitabı incelemek ve satın almak için tıklayın
Ey Hâfız, düşmüyorsa dilinden dua, Kur'an, Çekilmişken fakr köşesine, halvete, Gerçekleşecek arzuların; üzülme
Üzülme, Hafız-ı Şirazi
Sadi Şirazi kimdir?
Sadi, 1184 yılında döneminin ilim ve kültür merkezlerinden biri olan Şiraz'da dünyaya geldi. Asıl adı bilinmeyen Sadi'nin babası, atabek Sa'd bin Zengî'nin hizmetinde bulunduğu için bu mahlası kullandı. İlk tahlisini Şiraz'da yapan Sadi, Moğol istilasından sonra Bağdat'a göç etti. Tahsiline Nizamiye Medreselerinde devam etti. Bağdat Müstansıriyye Medresesi'nde hocalık yapan İbnü'l-Cevzî ile Bostan'da kendisinden söz ettiği Şehâbeddin es-Sühreverdî'den etkilendi.
Bağdat'ta devrin önemli âlimlerinden eğitim alan Sadi , sonraki yıllarını seyahat ile geçirdi. Otuz-kırk yıl sürecek olan yolculuğunda Ortadoğu , Arabistan ve Mısır'ı dolaştı. Sadi, Şam'da iken Haçlılara karşı Türk-İslam ordularında savaştı. Haçlılara esir düşen Sadi, yıllarca ağır istihkâm işlerinde çalıştırıldı. Sadi'nin bilgisine hayran kalan Suriyeli bir tacir, onu fidye ile satın alarak esaretten kurtardı.
Doğu edebiyatına büyük etkisi olan Sadi, mesnevi türünün üstadı kabul edilir. Onun eserlerinde kullandığı, toplumun düşünce ve isteklerine tercüman olan özlü sözleri atasözü haline gelerek günümüze kadar kullanılageldi. Uzun yıllar süren seyahatlerinde edindiği pek çok tecrübeyi İslami edebî eserleri arasında büyük bir şöhrete sahip Bostan ile Gülistan'da aktardı.
Sadi Şirazi'den alıntılar
Sadi, şiirde özellikle gazelleriyle şöhret buldu. Gazeli, bugünkü müstakil edebi şekil haline getiren o oldu. Gazellerinde tasvirleri canlı ve duygularını rahatça ifade etti. Medresede elde ettiği bilgileri, seyahatleri sırasında uğradığı muhtelif merkezlerdeki âlimlerle sohbet, tecrübe ve görgüsünün mahsulü olan malzemeyi, eserlerinde kullandı.
Sadi Şirazi, İran'da gazeli müstakil bir edebi şekil haline getirmesi yanında, yeni bir nesir üslubunun da sahibi sayılır. O, biri sade sayılan, biri resmi haberleşmede kullanılan ve diğeri cümle sonları kafiyeli olan nesir tarzlarını da bulmuştu.
Kitabı incelemek ve satın almak için tıklayın