Arama

  • Anasayfa
  • Galeri
  • Edebiyat
  • “Süleymaniye’de Bayram Sabahı’’ şiiri özelinde Yahya Kemal’in edebi kimliği

“Süleymaniye’de Bayram Sabahı’’ şiiri özelinde Yahya Kemal’in edebi kimliği

Şiir ve nesir yazılarında kendine özgü bir dil ve edebiyat ortaya koyan Yahya Kemal, edebiyatımızın güzide simalarından biridir. Şiirlerinde pek çok farklı konuya değinen usta şairin "Süleymaniye'de Bayram Sabahı'' adlı şiiri, yoğun milli ve manevi duygular barındırır. Onun edebi kimliğini de anlamamıza yardımcı olacak bu eser, coşkulu bir anlatımla yazılmıştır.

💠 Yahya Kemal'in bu üslubunun ve edebi kimliğinin en iyi okunduğu şiirlerinden birisi de "Süleymaniye'de Bayram Sabahı" şiiridir. Yoğun milli duygular barındıran bu nadide şiir, her mısrasında insana farklı ufuklar açarak, okuyucuyu geniş deryalarda seyeran ettirir.

💠 Oldukça sade ve yerinde kelimeler kullanarak insanı pek çok farklı hissin hissedarı eden Yahya Kemal, şiirinde adeta okuyucunun kalbine dokunur. Yoğun bir şekilde kullandığı coşkunluk ifadeleriyle değil sadece bayram vakitlerinde, bu vakitlerin dışındaki zamanlarda da sanki bayrammış hissini okuyucuda uyandırmayı başarır.

Yahya Kemal'in en sevilen 10 şiiri

  • 4
  • 10
"Süleymaniye’de Bayram Sabahı" şiiri
Süleymaniye’de Bayram Sabahı şiiri

💠 Artarak gönlümün aydınlığı her sâniyede,
Bir mehâbetli sabâh oldu Süleymâniye'de.
Kendi gök kubbemiz altında bu bayram saati,
Dokuz asrında bütün halkı, bütün memleketi
Yer yer aksettiriyor mâvileşen manzaradan,
Kalkıyor tozlu zaman perdesi her ân aradan.
Gecenin bitmeğe yüz tuttuğu andan beridir,
Duyulan gökte kanad, yerde ayak sesleridir.
Bir geliş var!... Ne mübârek, ne garîb alem bu!...
Hava boydan boya binlerce hayâletle dolu...
Her ufuktan bu geliş eski seferlerdendir;
O seferlerle açılmış nice yerlerdendir.
Bu sükûnette karıştıkça karanlıkla ışık

Yürüyor, durmadan, insan ve hayâlet karışık;
Kimi gökten, kimi yerden üşüşüp her kapıya,
Giriyor, birbiri ardınca, ilâhî yapıya.
Tanrının mâbedi her bir tarafından doluyor,
Bu saatlerde Süleymâniye târih oluyor.

Şiirin birinci kısmı...

Yahya Kemal kimdir?

💠 Yahya Kemal, okurlarına yüksek bir bayram coşkusunu hissettirerek başladığı bu mısralarda, insanı Süleymaniye'nin eşsiz bayram merasiminden alarak mazinin derinlerine kadar götürür. Bayram mutluluğunu tüm ülkeye teşmil ederken mavileşen manzara tabiri ile de huzur duygusunun doruk noktalarında olduğunu haber verir.

💠 Ayrıcı bu satırlarla yazar, insanı zamanın fevkine çıkarır. Okuyucuyu zaferlerle dolu mazide, Anadolu'nun kapılarının dokuz asır kadar önce açıldığı vakitlere götürür, tarihin meydanlarında dolaştırır, yeni bir bayramı da orada yaşatır.

Yahya Kemal'den yüzleri gülümsetecek 10 nükte

💠 Ordu-milletlerin en çok döğüşen, en sarpı
Adamış sevdiği Allah`ına bir böyle yapı.
En güzel mâbedi olsun diye en son dînin
Budur öz şekli hayâl ettiği mîmârînin.
Görebilsin diye sonsuzluğu her yerden iyi,
Seçmiş İstanbul`un ufkunda bu kudsî tepeyi;
Taşımış harcını gâzîleri, serdârıyle,
Taşı yenmiş nice bin işçisi, mîmâriyle.
Hür ve engin vatanın hem gece, hem gündüzüne,
Uhrevî bir kapı açmış buradan gökyüzüne,
Ta ki geçsin ezelî rahmete ruh orduları…
Bir neferdir, bu zafer mâbedinin mîmârı.

Şiirin ikinci kısmı...

💠 Bu mısralarla artık Süleymaniye'nin mimari özelliklerine kısmen atıfta bulunan Yahya Kemal, eşsiz eserin satırlarla manevi silüetini çizmeye başlar. Süleymaniye'de Mimar Sinan'ın ortaya koyduğu mimari üslubun İslam dininin ve bu toprakların bugüne dek aradığı, zaman zaman bazı yapılarla çok yaklaştığı ancak tam anlamıyla ulaşamadığı o ideal, hayal edilen mimari olduğu iddiasında bulunur.

💠 Taş zahiren katılığın, sertliğin bir unsuru iken Mimar Sinan'ın eseriyle o katılığı ruhun maneviyatına çevirebildiği algısı şiirin mısralarında münderiçtir. Esasında bu satırlarda ulu mabette çalışan işçilerin de ehemmiyetine bir gönderme vardır.

💠Rivayet olunduğuna göre Süleymaniye'nin inşasında vazifeli olan işçiler bu yapı için abdestsiz taş dahi kaldırmazlar. Böylece Peygamber Efendimiz'in (SAV) emri ve izni ile inşa edildiği söylenilen bu yapı, maddi dünyada inşa edildiği gibi manevi hisler içerisinde, ruh aleminde inşa edilir.

Dipnot: Şairin bu mısralarından bağımsız olarak mimari yapılarda hissedilen manevi duyguların oluşmasında zamanın, muhitin, işçinin, mimarın, taşa eli değen çırağın, yapının gelirinin geldiği akarın, helal veya haram kaynaklı olup olmadığının etkisi büyüktür. Zira yapılar maddi eserler olmalarının yanı sıra manevi miras özelliği de taşırlar. Eli değen ustanın maneviyatından, kalemi çizen mimarın duasına kadar en ufak şeyler yapının insan ruhunda uyandırdığı manevi hissi etkiler. Bugün Üsküdar gibi maneviyatı yüksek yerlere giden insanların huzurlu, kalben müferrah hissetmesinin sebeplerinden birisi de budur.

Yahya Kemal'i derinden sarsan olay: Hırka-i Saadet'i ziyareti

💠 Ulu mâbed! Seni ancak bu sabah anlıyorum;
Ben de bir vârisin olmakla bugün mağrûrum;
Bir zaman hendeseden âbide zannettimdi;
Kubben altında bu cumhûra bakarken şimdi,
Senelerden beri rüyâda görüp özlediğim
Cedlerin mağfiret iklîmine girmiş gibiyim.
Dili bir, gönlü bir, îmânî bir insan yığını
Görüyor varlığının bir yere toplandığını;
Büyük Allah`ı anarken bir ağızdan herkes
Nice bin dalgalı Tekbîr oluyor tek bir ses;
Yükselen bir nakaratın büyüyen velvelesi,
Nice tuğlarla karışmış nice bin at yelesi!

Gördüm ön safta oturmuş nefer esvaplı biri
Dinliyor vecd ile tekrar alınan Tekbîr`i
Ne kadar saf idi sîmâsı bu mü`min neferin!
Kimdi? Bânisi mi, mîmârı mı ulvî eserin?
Ta Malazgirt ovasından yürüyen Türkoğlu
Bu nefer miydi? Derin gözleri yaşlarla dolu,
Yüzü dünyâda yiğit yüzlerinin en güzeli,
Çok büyük bir iş görmekle yorulmuş belli;
Hem büyük yurdu kuran hem koruyan kudretimiz
Her zaman varlığımız, hem kanımız hem etimiz;
Vatanın hem yaşayan vârisi hem sâhibi o,
Görünür halka bu günlerde teselli gibi o,
Hem bu toprakta bugün, bizde kalan her yerde,
Hem de çoktan beri kaybettiğimiz yerlerde.

Şiirin üçüncü kısmı...

💠 Şairin buradaki his ve edebi ifadesini Yahya Kemal'in kendi mısraları şu şekilde anlatır:

"Milliyetimizin en büyük abidesi olan Süleymaniye'de kaderin her cihetten mehîb ve güzel tecellisini görmemek muhaldir. Mimar Sinan gibi bir dâhî kemal yaşında olmasaydı bu eser vücut bulmazdı; lakin bânîsi Süleyman gibi fâtih ve zengin bir padişah, o mimara, bir şaheseri yaratmanın hudutsuz imkânlarını vermeseydi bu eser yine vücut bulmazdı. Genişleye genişleye, yüksele yüksele gitmiş uzun bir istilâ tarihinin gene kemal devrinde, bu sanat mucizesinin zuhur edişi de insanı ne kadar düşündürür."

Mehib: Heybetli, azametli, korkunç

Yahya Kemal'in hüzünlü Ramazan anısı

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN