“Süleymaniye’de Bayram Sabahı’’ şiiri özelinde Yahya Kemal’in edebi kimliği
Şiir ve nesir yazılarında kendine özgü bir dil ve edebiyat ortaya koyan Yahya Kemal, edebiyatımızın güzide simalarından biridir. Şiirlerinde pek çok farklı konuya değinen usta şairin "Süleymaniye'de Bayram Sabahı'' adlı şiiri, yoğun milli ve manevi duygular barındırır. Onun edebi kimliğini de anlamamıza yardımcı olacak bu eser, coşkulu bir anlatımla yazılmıştır.
Giriş Tarihi: 03.05.2022
14:38
Güncelleme Tarihi: 30.09.2022
15:50
💠 Ordu-milletlerin en çok döğüşen, en sarpı Adamış sevdiği Allah`ına bir böyle yapı. En güzel mâbedi olsun diye en son dînin Budur öz şekli hayâl ettiği mîmârînin. Görebilsin diye sonsuzluğu her yerden iyi, Seçmiş İstanbul`un ufkunda bu kudsî tepeyi; Taşımış harcını gâzîleri, serdârıyle, Taşı yenmiş nice bin işçisi, mîmâriyle. Hür ve engin vatanın hem gece, hem gündüzüne, Uhrevî bir kapı açmış buradan gökyüzüne, Ta ki geçsin ezelî rahmete ruh orduları… Bir neferdir, bu zafer mâbedinin mîmârı.
Şiirin ikinci kısmı...
💠 Bu mısralarla artık Süleymaniye'nin mimari özelliklerine kısmen atıfta bulunan Yahya Kemal, eşsiz eserin satırlarla manevi silüetini çizmeye başlar. Süleymaniye'de Mimar Sinan'ın ortaya koyduğu mimari üslubun İslam dininin ve bu toprakların bugüne dek aradığı, zaman zaman bazı yapılarla çok yaklaştığı ancak tam anlamıyla ulaşamadığı o ideal, hayal edilen mimari olduğu iddiasında bulunur.
💠 Taş zahiren katılığın, sertliğin bir unsuru iken Mimar Sinan'ın eseriyle o katılığı ruhun maneviyatına çevirebildiği algısı şiirin mısralarında münderiçtir. Esasında bu satırlarda ulu mabette çalışan işçilerin de ehemmiyetine bir gönderme vardır.
💠Rivayet olunduğuna göre Süleymaniye'nin inşasında vazifeli olan işçiler bu yapı için abdestsiz taş dahi kaldırmazlar. Böylece Peygamber Efendimiz'in (SAV) emri ve izni ile inşa edildiği söylenilen bu yapı, maddi dünyada inşa edildiği gibi manevi hisler içerisinde, ruh aleminde inşa edilir.
Dipnot: Şairin bu mısralarından bağımsız olarak mimari yapılarda hissedilen manevi duyguların oluşmasında zamanın, muhitin, işçinin, mimarın, taşa eli değen çırağın, yapının gelirinin geldiği akarın, helal veya haram kaynaklı olup olmadığının etkisi büyüktür. Zira yapılar maddi eserler olmalarının yanı sıra manevi miras özelliği de taşırlar. Eli değen ustanın maneviyatından, kalemi çizen mimarın duasına kadar en ufak şeyler yapının insan ruhunda uyandırdığı manevi hissi etkiler. Bugün Üsküdar gibi maneviyatı yüksek yerlere giden insanların huzurlu, kalben müferrah hissetmesinin sebeplerinden birisi de budur.
Yahya Kemal'i derinden sarsan olay: Hırka-i Saadet'i ziyareti
💠 Ulu mâbed! Seni ancak bu sabah anlıyorum; Ben de bir vârisin olmakla bugün mağrûrum; Bir zaman hendeseden âbide zannettimdi; Kubben altında bu cumhûra bakarken şimdi, Senelerden beri rüyâda görüp özlediğim Cedlerin mağfiret iklîmine girmiş gibiyim. Dili bir, gönlü bir, îmânî bir insan yığını Görüyor varlığının bir yere toplandığını; Büyük Allah`ı anarken bir ağızdan herkes Nice bin dalgalı Tekbîr oluyor tek bir ses; Yükselen bir nakaratın büyüyen velvelesi, Nice tuğlarla karışmış nice bin at yelesi!
Gördüm ön safta oturmuş nefer esvaplı biri Dinliyor vecd ile tekrar alınan Tekbîr`i Ne kadar saf idi sîmâsı bu mü`min neferin! Kimdi? Bânisi mi, mîmârı mı ulvî eserin? Ta Malazgirt ovasından yürüyen Türkoğlu Bu nefer miydi? Derin gözleri yaşlarla dolu, Yüzü dünyâda yiğit yüzlerinin en güzeli, Çok büyük bir iş görmekle yorulmuş belli; Hem büyük yurdu kuran hem koruyan kudretimiz Her zaman varlığımız, hem kanımız hem etimiz; Vatanın hem yaşayan vârisi hem sâhibi o, Görünür halka bu günlerde teselli gibi o, Hem bu toprakta bugün, bizde kalan her yerde, Hem de çoktan beri kaybettiğimiz yerlerde.
Şiirin üçüncü kısmı...
💠 Şairin buradaki his ve edebi ifadesini Yahya Kemal'in kendi mısraları şu şekilde anlatır:
"Milliyetimizin en büyük abidesi olan Süleymaniye'de kaderin her cihetten mehîb ve güzel tecellisini görmemek muhaldir. Mimar Sinan gibi bir dâhî kemal yaşında olmasaydı bu eser vücut bulmazdı; lakin bânîsi Süleyman gibi fâtih ve zengin bir padişah, o mimara, bir şaheseri yaratmanın hudutsuz imkânlarını vermeseydi bu eser yine vücut bulmazdı. Genişleye genişleye, yüksele yüksele gitmiş uzun bir istilâ tarihinin gene kemal devrinde, bu sanat mucizesinin zuhur edişi de insanı ne kadar düşündürür."
Mehib: Heybetli, azametli, korkunç
Yahya Kemal'in hüzünlü Ramazan anısı
💠 Karşı dağlarda tutuşmuş gibi gül bahçeleri, Koyu bir kırmızılık gökten ayırmakta yeri. Gökte top sesleri var, belli, derinden derine; Belki yüzlerce şehir sesleniyor birbirine. Çok yakından mı bu sesler, çok uzaklardan mı? Üsküdar`dan mı? Hisar`dan mı? Kavaklar`dan mı? Bursa`dan, Konya`dan, İzmir`den, uzaktan uzağa, Çarpıyor birbiri ardınca o dağdan bu dağa; Şimdi her merhaleden, ta Bâyezîd`den, Van`dan, Aynı top sesleri bir bir geliyor her yandan. Ne kadar duygulu, engin ve mübârek bu seher! Kadın erkek ve çocuk, gönlü dolanlar, yer yer, Dinliyor hepsi büyük hâtırâlar rüzgârını, Çaldıran topları ardınca Mohaç toplarını.
Şiirin dördüncü kısmı...
Yahya Kemal'in en çok sevilen 20 şiiri
💠 Milli duyguları ve kelimeleri yoğun bir şekilde hissettiğimiz bu satırlarda Yahya Kemal, bir tarihsel bir özet yaparak okuyucuyu yerlerden yerlere, zaferlerden zafere, seferlerden sabahlara doğru dolaştırır. Geçmiş zamanın insanları ile günümüz insanı arasında güçlü bir iletişim kurar.
💠 Yahya Kemal'in birbirinden farklı yöre ve insanlara sahip pek çok mekandan bahsetmesi, vatani hislerle milli bir ruhu toplum temelinde tesis etmeye gayret ettiğinin en bariz göstergesidir.
Bir tefekkürün arasından İstanbul'u gören Yahya Kemal'in ütopik kurguları
💠 Gökte top sesleri, bir bir, nerelerden geliyor? Mutlaka her biri bir başka zaferden geliyor: Kosova`dan, Niğbolu`dan, Varna`dan, İstanbul`dan.. Anıyor her biri bir vak`ayı heybetle bu an; Belgrad`dan mı? Budin, Eğri ve Uyvar`dan mı? Son hudutlarda yücelmiş sıra dağlardan mı?
Deniz ufkunda bu top sesleri nerden geliyor? Barbaros, belki, donanmayla seferden geliyor!.. Adalar`dan mı? Tunus`dan m, Cezayir`den mi? Hür ufuklarda donanmış iki yüz pâre gemi Yeni doğmus aya baktıkları yerden geliyor; O mübârek gemiler hangi seherden geliyor?
Ulu mâbedde karıştım vatanın birliğine. Çok şükür Allah'a, gördüm, bu saatlerde yine Yaşayanlarla beraber bulunan ervâhı.
Doludur gönlüm ışıklarla bu bayram sabahı.
Şiirin beşinci kısmı...
💠 Yahya Kemal Beyatlı ile ilgili şöyle bir hadise anlatılır:
"Yahya Kemal, Madrid'de sefir-i kebîr/büyükelçi iken İspanyollar, Türkiye'nin nüfusunu sorarlar. 200 milyonuz der. Gerçekteyse henüz 20 milyondayızdır. Soranlar şaşırırlar. Nasıl olur? Büyük şair, üstün tarih idrakiyle cevap verir, biz Türkler, ölülerimizle birlikte yaşarız..."
💠 Usta yazarın bu sözlerinden ne kadar büyük bir vatan sevgisine sahip olduğu anlaşılır. Yahya Kemal'in geçmişe olan bağlılığı ve geçmişten kopamayışı "Süleymaniye'de Bayram Sabahı" şiirinde görüldüğü üzere net bir şekilde okunur.
Yahya Kemal ve yanlış anlaşılmayla oluşan sanat anlayışı