Türk edebiyatının sürgün kalemleri
İnsanın iradesi dışında istemediği bir coğrafyada yaşamaya mecbur edilmesidir sürgün. Adem ile Havva'nın cennetten dünyaya sürgünü nasıl bütün insanlığın kaderini etkilemişse sürgün cezaları da muhatap şair ve yazarların hayatlarını, kaderlerini, eserlerini ve hatta ailelerinin istikballerini bile etkiledi. Niyazi Mısri'den Mehmet Âkif'e sürgüne gönderilen yazarlar ve şairleri sizler için derledik.
Giriş Tarihi: 12.11.2018
16:29
Güncelleme Tarihi: 12.11.2018
17:56
AYAĞINDA ZİNCİRLE VEFAT ETTİ
Niyazi Mısrî'nin yaşadığı dönem, ülkede isyanların sürdüğü, rüşvet ve iltimasın yaygınlaştığı ve sadrazamlığa getirilen devlet adamlarının başarısız olduğu, yozlaşmanın devletin bütün kademelerine sirayet ettiği bir dönemdi. Niyazi Mısrî de 'derman aradım derdime, derdim bana derman imiş ' diyerek bütün bu olanlara seyirci kalamadı.
Sürgünde geçen zor günlerinde bazen aç kalıp yemeğine koydukları zehirlerden dolayı içinin dışının vurulmuş koyun gibi şişti. Zehrin tesiriyle şaşkın bir vaziyette dolaşıp bu sebeple zaman zaman konuşma ve yazmada sıkıntı çekti. Limni Hâkimi'nin kendisini bir konuşma sırasında "sus bire edepsiz" diye azarlanıp halk içinde hakaret edildi. Düşmanları tarafından yüzüne tükürüldü, Fıtratının ehl-i dünya ile konuşmaktan hazzetmediği için tekrar yemeğine yılan zehri konuldu. Gece yarısı düşmanları çan çalarak kendisini uyutmayıp rahatsız ettiler. Bu sebeplerden ötürü yazı yazarken sürekli imlâ hatası yaptı.
Limni Adası'nda kalmakta olduğu camiinin mihrabında, seccadesi üzerinde kıbleye yönelik iken Hakk'a yürüdü. Ayağında bukağı olduğu ve kendisinin bukağı ile birlikte defnedilmesini vasiyet ettiği rivayet edilir. Mezar taşında da mezkûr zincirin resmi bulunur.
MEHMET AKİF ERSOY (1873-1936)
Memleketine ihanet etmiş bir adam gibi muamele görmeye tahammül edemeyerek gönüllü sürgüne gitti Türkiye'nin "milli şairi" Mehmet Akif Ersoy. Bu araştırılmadı, neden gönüllü sürgün istediği hiç sorgulanmadı. Milli şair hayatının son günlerini de sürgünde geçirdi.
"ŞEYH SAİD SENİN DERGİNİ OKUYORMUŞ!"
İstiklal Marşı şairi Mehmet Akif; Milli Mücadele kazanıldıktan sonra Atatürk'e karşı sert ve şiddetli muhalif olanların arasında yer alan Ali Şükrü Bey gibi isimlerle yakın arkadaşlığı ve bu muhalif isimlerin bazılarının adının Atatürk'e suikast planlarına karışması nedeniyle şüpheli durumuna düşmesinden sonra polis ve istihbarat takibine alındı. Bu durum Akif'i üzüyor ve rahatsız ediyordu. Bu koşulların hüküm sürdüğü yıllarda Akif'in kurucusu ve yazarı bulunduğu Sebilürreşad dergisi "Şeyh Said, Sebilürreşad okuyormuş, isyana senin dergin de sebep oldu . " denerek kapatıldı ve sahibi Eşref Edip, Fergana da yakalanarak istiklal Mahkemeleri tarafından idamla yargılanmak üzere tutuklandı. Peşindeki "polis hafiyesi" ile gezmekten sıkılan Mehmet Akif, 52 yaşındayken Mısır'a gitmeye karar verdi. Gidişinde emekli maaşının bağlanmamasından doğan geçim sıkıntısı ve hükümetin muhalif kabul ettiği birçok fikir ve siyaset adamı arasında kendisinin de polis takibine alınmasının ağırına gitmiş olması önemli rol oynadı.
İSTANBUL'UN CAMİLERİNİ GÖRÜNCE AĞLADI!
11 yıl Mısır'da Türk dili ve edebiyatı dersleri verdi. 63 yaşında çok hastayken, vefat etmesine yakın İstanbul'a dönmeye karar verdi. Vapur, Çanakkale'den geçerken İstanbul'un camilerini görünce ağlamaya başladı .
KENDİ VATANINDA VEFASIZLIĞA UĞRADI
Milli Mücadelenin önderlerinden Mehmet Akif Ersoy, kendi vatanında şüpheli muamelesi görüyordu. Kendi vatanında böyle bir vefasızlığa maruz kalmanın burukluğuyla İstanbul'a geldikten 5 ay sonra vefat etti.