Arama

Kuşların mütercimi Türkçe aşığı Gülşehri’den beyitler

14. yüzyıl şairlerimizden olan Gülşehri, Arapça ve Farsçanın hakim olduğu bir dönemde Türk dilinin savunuculuğunu yapmış ve en bilinen eseri Mantıku't-Tayr'ı Türkçe yazmıştı. Devrindeki birçok şairin, Türkçenin Arapça ve Farsça'ya nisbetle kaba ve ifade bakımından kabiliyetsiz olduğu yolundaki görüşlerinin aksine fikir yürüten hemen hemen tek şair Gülşehri'ydi. Ayıca mutasavvıf bir şair olan Gülşehri, Feridüddin-i Attar, Mevlana Celaleddin Rumi ve Senai gibi isimlerin etkisiyle eserlerini kaleme aldı. Şairin, Yunus Emre'den sonra zamanının duyguca kuvvetli olduğu kadar usta bir şairi olarak da çağdaşları arasında önemli bir yer tuttuğunda şüphe yoktur. İşte Türkçenin devrindeki en büyük hamisi Gülşehri'den beyitler…

"Gülün döküldüğünü eşideli
Çıkıptır gözümüzden bağ u bostan"

Edişeli: İşittiğimizden beri
Bağ u bostan: Bağ ve bahçe

Gülün döküldüğünü işittiğimizden beri, gözümüzden bağ ve bahçeler çıkmıştır (düşmüştür).

  • 10
  • 15

"Bu ne oddur ki tütününden oldu
Bizim ciğerlerimiz külli biryan"

Od: Ateş
Tütün: Dumanı
Külli: Bütün, hep
Büryan: Yakmak, kavurmak

Bu nasıl bir ateştir ki dumanından ciğerlerimizin hepsi yandı.

  • 11
  • 15

"Cihan sakalımıza güler ü biz
Bir oğlancık gibi peyveste giryan"

Peyveste: Daima
Giryan: Ağlayan

Cihan sakalarımıza güler ve biz küçük bir oğlan çocuğu gibi daima ağlarız.

  • 12
  • 15

"Müselmanlık iline varalım kim
Bulunmaya bu kâfirlerde iman"

Müselmanlık: Müslümanlık

Müslüman şehirlere varalım zira bu kafirlerde iman bulunmaz.

  • 13
  • 15

"Taş altun olmağa mümkündür illâ
Buların tevbesine yoktur imkân"

Taşın altın olması mümkündür fakat bu kafirlerin tövbe etmesine imkan yoktur.

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN