Türkiye'nin roman haritası
Edebiyata yön veren yazarların çoğu yaşadığı şehrin kültüründen, tarihinden ve dokusundan etkilenir. Okuduğumuz romanların kahramanları ve hikâyeleri kadar, yaşadıkları yerler de bizleri sarıp sarmalar. Edebiyatımızda en çok mesken tutan mekân ise İstanbul olarak bilinir. Burada başlayıp şekillenen roman sevdasında en büyük etken, yayınevlerinin, gazetelerin ve matbaaların burada olmasıdır. Anadolu'yu ise daha çok Milli Mücadele ve Erken Cumhuriyet anlatıları ve sonrasında köy romanlarında görmek mümkün.
Giriş Tarihi: 28.12.2018
15:43
Güncelleme Tarihi: 28.12.2018
17:52
AFYON; Alinin Biri, Fahri Erdinç, 1958
Fahri Erdinç'in yayımlanan ilk romanı 'Alinin Biri', 1958 yılında Sofya'da yayımlanır. Erdinç, eserin sonuna tarih ve yer (Ekim 1957, Sofya) belirtir. İlk baskısı 1958 yılında Sofya'da yapılan "Alinin Biri" isimli romanın Türkiye'deki ilk baskısı 1979 yılında çıkar. Türkiye tarihinden bir kesit sunan Fahri Erdinç , ülkemizin tarihsel gelişim içindeki gerçekliğini; emekçi köylünün toprak özlemini öne çıkarır. Romanda, sıradan bir Anadolu insanı olan Ali'nin öyküsü anlatılır.
Nerde yatar Mehmetçik? Burda mı? Hayır, Mehmetçik kırda yatar. Mapusta yatar… Türk gibi kuvvetli, aslan gibi müthiş mi Mehmet? Evet, toprağından eloğlunu kovan her millet gibi kuvvetli, dişisini koruyan her mahlûk gibi aslan Mehmet… Kahramandır, alamıyacağı kale yoktur Mehmedin değil mi? Elbette! Sen ona yalnız iki tayın ver ve gösteriver alınacak kaleyi! Ama umudu esir bulunsun o kalede Mehmedin. Mehmet ölürse de umut ölmez. Ne ettiyse umudu etmiştir zaten ona. Asker doğduğundan değil, insan doğduğundan. İnsan doğar da asker ölür Mehmet. Dirisi gazi, ölüsü şehit. Sonra Mehmeti nutuklara geçirenler yaşayıverirler onun yerine. Bir taş dikerler de tepenin üzerine, burada yatıyor derler, kalbimizde yatıyor derler. Mehmet taşın altında yatar. Yüreciği taş kesilmiştir, amma o yüreğin içinde yine umudu yatar. Umudu da ne ki? Ne olsun. Artık en nihayet tüfek çatılacak, desinler. Bu dolaklar, bu kanlı ruba, bu kabalak atılacak desinler. Mehmet nice yıllar çözmediği dolakları çıkarsın. Kuş olup uçsun köye, o viran haneye varsın. Viran olsun ama bacasından duman eksik olmasın. Aşına bir daha felek ağu katmasın. Yarı ömrü geçmesin gurbet elde, yarı ömür mapuslarda yatmasın. Yordam Yayınları, 2007, s. 32.
Fahri Erdinç, Türk edebiyatının toplumcu gerçekçi geleneğinden gelir. Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatında, kenarda kalmış ve unutulmaya yüz tutmuş bir yazardır. 40 Kuşağı olarak anılan edebiyatçılar arasında, sanat yaşamı Sabahattin Ali ve Nâzım Hikmet'le usta-çırak ilişkisi içinde gelişen, öykü ve roman alanında verdiği ürünlerle edebiyat tarihinde yer edinmiştir. Özellikle üretken çağında Bulgaristan'a yerleşmesi Türk edebiyatında adına fazla rastlanılmamasına neden olur.
Alinin Biri, kitabını incelemek ve satın almak için tıklayın.
AĞRI; Mahmudo ile Hazel, Ömer Polat, 1973
Mahmudo ile Hazel' de üretim ilişkilerinin gelişmesiyle başlayan toplumsal değişimler, iki insanın öyküsüyle birlikte anlatılır.
Yaz boyu didinip duran Saragöl insanı, güz gelince doğaya teslim olur: Güze kadar dirliğini toplayamayan yandı demektir. Yanıp kavruldu demektir. Ölmez. Ölmekten beter yaşar. Güz yağmurlarının dalından amansız kış bastırır. O zaman bir mahpusluk çöker Saragölün üstüne. Tam yedi ay. Dile kolay. Umut tezeğe kalır. Saragöl insanı hayvanıyla kapanır içeri. İnsan – tezek, hayvan – saman. İşte budur Saragöl. Kış biter, bahar gelir. Bahara tezek de biter, saman da. İnsanla hayvansa tükenmez, azalır. Yaza binlerce ağıt, binlerce acıyla girerler. Umutsuz, yılgın. Başlar hayın toprakla delice bir uğraşı. O eker, toprak vermez. Yağmur gider bilinmeyen yerlere. Murat. Hayın Murat, vefasız Murat. Akar gider Saragöl ovasından. Yanına, yöresine damlasını kaptırmaz. Yeminlidir yüzyıllardan bu yana. Yar Yayınları,1973, s. 27.
Ömer Polat kimdir?
Ömer Polat Türk yazar. 1943 yılında Ağrı'nın Tutak ilçesine bağlı Sincan Köyü'nde doğdu. Erzurum Atatürk Üniversitesi Alman Dili ve Edebiyatı Bölümünde okudu. Bir süre Ankara'da bir ortaokulda Almanca öğretmenliği yaptı. Şimdi Almanya'da bağımsız yazardır.
Mahmudo ile Hazel, kitabı incelemek ve satın almak için tıklayın.
ANKARA; Ankara, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, 1934
Ankara, Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun 1934 yılında yayımlanmış olan bir romanıdır. Roman üç bölümden oluşur; birinci bölüm: Kurtuluş Savaşı; ikinci bölüm: Cumhuriyetin kuruluş yılları; üçüncü bölüm: Cumhuriyet sonrasının 14 ve 20. yılları…
"Burası: 1921'de Ankara'nın yanı başında akan bir dere kenarıdır. 1921 Ankarası. Hanımefendi, dört beş yıl sonra, bu basit cümle, size Kitab-ı Mukaddes'ten bir satır gibi gelecek, ve buna karışmış olmak size, hayatınızın yegane manası gibi görünecek. Genç adamın sesi, perde perde yükseliyordu. Selma Hanım'ın yanında oturan hanımlar hayretle kulak kabartmaya başladılar. Konuşan da bunun farkına vardı. Sesini yavaşlattı:
"Ankara; yalnız bu değil," dedi. "Ankara, bizim için emsalsiz bir "energi" mektebi olmuştur. Sarp, yalçın ve çetin Ankara, içinde her rahattan mahrum olduğumuz, içinde zahmet, meşakkat çektiğimiz Ankara, bize sabrı, tahammülü ve inkişafımıza engel bütün zıt kuvvetlerle geceli gündüzlü çarpışmayı öğretiyor, sert bir örs gibi irademizi durmaksızın dövüyor, Nietzsche'nin dediği gibi burada "muttasıl kahramanca ve tehlikeyle yaşıyoruz". Bundan güzel hayat olur mu? Dünyanın hangi noktası buradan daha enteresandır?" İletişim Yayınları, 2009, s. 81.
Yakup Kadri Karaosmanoğlu kimdir?
Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Türk yazar ve diplomat. Roman, öykü ve makaleleri ile Türk toplumunun Tanzimat'tan bu yana geçirdiği değişiklikleri anlatmış bir yazardır. romanlarında Batılılaşma özentilerini eleştirerek Anadolu gerçekliğinin değerini anlatan önemli yazarlarımızdan biridir. 27 Mart 1889'da Kahire'de doğan Yakup Kadri, ilköğrenimine ailesiyle birlikte gittiği Manisa'da başladı. 1903'te İzmir İdadisi'ne girdi. Babasının ölümünden sonra annesiyle yine Mısır'a döndü, öğrenimini İskenderiye'deki bir Fransız okulunda tamamladı. 1908'de başladığı İstanbul Hukuk Mektebi'ni bitirmedi. 1909'da arkadaşı Şehabettin Süleyman aracılığıyla Fecr-i Âti topluluğuna katıldı. 1916'da tedavi olmak için gittiği İsviçre'de üç yıl kadar kaldı. İstanbul'a döndüğünde İkdam gazetesi yazarı olarak Millî Mücadele'yi destekleyen yazılar kaleme aldı. 1923 yılında Mardin, 1931'de Manisa milletvekili oldu. Bir yandan gazeteciliğini ve roman yazarlığını sürdürdü.
Ankara kitabı incelemek ve satın almak için tıklayın.