Ünlü yazarların yaşamlarının kıyısında dolanacağınız 10 günlük
Günlükler, deneme türüne yakınlıklarıyla düşüncelerin açık ve serbest olarak ifade edildiği edebi türler arasındadır. Edebiyat dünyasından aşina olduğumuz şahsiyetlerin kaleminden çıkmış günü gününe yazılan günlükler, tüm gerçekliğiyle yazarların yaşamını yansıtan birer ayna olarak karşımızda dururlar. Eserlerini hayranlıkla okuduğumuz yazarların yaşamlarının kıyılarında dolanmaya ne dersiniz? İşte ünlü yazarların eserlerine ve özel yaşantılarına ışık tutacak 10 günlük...
Giriş Tarihi: 02.06.2020
16:36
Güncelleme Tarihi: 06.07.2020
17:03
"Odamda günlerdir yalnızım, ziyanı yok dünyada da yıllarca yalnız değil miydim?"
"Durumum bir mutsuzluk durumu değil, ama mutluluk da değil, umursamazlık da, güçsüzlük de, yorgunluk da, başka bir şey de değil. Peki ne? Bunu bilemeyişim, sanırım yazma yeteneksizliğimden kaynaklanıyor."
KATHERINE MANSFIELD- BİR HÜZÜN GÜNCESİ
Kısa öykünün bir edebiyat türü olarak yerleşmesine benzersiz katkılarda bulunan Katherine Mansfield'in hayatı da öyküleri gibi kısa olmuştur. Yaşamının son yıllarında tüberküloza yenik düşen Mansfield, bu dünyadan otuz beş yaşında göçmüştür.
Virginia Wolf, Katherine Mansfield'in öldüğünü duyunca, Günce'sine şöyle yazmıştır: "Yazışını kıskanıyordum; şimdiye dek kıskandığım tek yazış."
Ölümünden sonra yayınlanan Bir Hüzün Güncesi i simli günlüğü, yazarın otuz beş yıl süren kısacık yaşamının, 1904'ten 1922'ye uzanan çok önemli bir kesitini kapsıyor. Mansfield, hayat ve ölüm arasında mücadele ettiği dönemlerde güncesine kendisine biraz daha yaşam ve yazacak güç bağışlasın diye Allah'a yakardığını yazmıştır. Dünya edebiyatından bir kuyrukluyıldız gibi geçip giden Mansfield, ardında daha uzun yıllar okunacak birbirinden güzel öyküler bırakmıştır.
Kitabı incelemek ve satın almak için tıklayınız.
"Sabahın dördünde kalktım, o zamandan beri trafik gürültüsünden başka bir şey işitmedim. Duyduğum tek şey, kırlara, ormana, bahçelere, ilkbahar orkestrasının korosuna büyük bir özlem."
"Odama ilkbahar dolmuş gibiydi, ama kolu kanadı kırılmış, kirlenmiş, alçak sesle –çok alçak sesle- şarkı söyleyen bir ilkbahar."
"Buruk bir şey istiyorum, rasgele bir duygu değil bu, çünkü çevremdeki insanlarda da aynı ruh durumunun ayrımına varıyorum. Sanki tümü de aşık olmuşlar, sonra aşkın dışında kalmışlar da, şimdi oyalanacak yeni bir şey arıyorlarmış gibi."
ALBERT CAMUS- YOLCULUK GÜNLÜKLERİ
Yolculuk Günlükleri , Albert Camus'ün (1913-1960) İkinci Dünya Savaşından hemen sonra, 1946 yılı Mayıs ayında Amerika Birleşik Devletleri'ne, 1949 yılı Haziran-Ağustos ayları arasında Güney Amerika ülkelerine yaptığı gezilerde tuttuğu notları kapsamaktadır.
Camus ilk yolculuğunda otuz üç yaşında henüz yeterince tanınmamış; ikincisinde ise otuz altı yaşında ve ünlenmeye başlamış bir yazardır. Öznel ve nesnel koşullar nedeniyle, iki günlüğün havası birbirine pek benzememektedir.Birinci yolculukta Camus, ABD'ye kimi zaman hayran kimi zaman eleştirel gözlerle bakan, Yeni Dünya'yı anlamaya ve değerlendirmeye çalışan bir gazeteci kimliğindedir. Bir taraftan da başta Veba olmak üzere gelecekte kaleme alacağı eserleri tasarlamaktadır. Güney Amerika'ya gidişindeyse artık resmi makamlarca davet edilmiş dünya çapında bir yazardır. Bu günlüklerde hasta bedeni, daralan soluğuyla, yorgunluk ve sıkıntılarıyla boğuşan, insanlardan uzak durmaya çalışan bir Camus'yle karşılaşıyoruz.
Kitapta sunulan iki defterin ortak ve çok ilginç yönü ise, Camus'nün iç dünyasını açmaktan öte yazarın ham notlardan, işlenmiş eserlere nasıl geçiş yaptığını görme şansı vermesidir. Nesnel dünyanın, bu dünyadan kaynaklanan duygu ve düşüncelerinin edebiyata dönüşümüne tanık olmak bir hayli dikkat çekicidir.
Kitabı incelemek ve satın almak için tıklayınız.
"Ey, bütün yıldızların salındığı ve gemi direklerinin üzerinde kaydığı gecelerin tatlılığı ve içimdeki şu sessizlik, en sonunda beni her şeyden kurtaran şu sessizlik."
"İnsanlar, doğal görünmek için harcadığım çabayı sezselerdi, en azından gülümsemeye çalışırlardı."
"İnsanlara özgü iştahım, çağlama merakım ile kendimi şu unutuluş denizlerine, ölümün büyüsüne benzeyen şu ölçüsüz sessizliklere denk kılma arzusu arasında sürekli parçalanıp durdum. İki kez canlanan intihar düşüncesi. Sürekli denize bakarken ikinci kez şakaklarıma korkunç bir yanma yükseliyor. İnsanın canına nasıl kıydığını şimdi anladığımı sanıyorum."