Arama

Yahya Kemal'in Üsküp'ten başlayan mektep hikayesi

Türk İslâm terbiyesi, bütün Orta Çağ kültürleri gibi ritüellerini, merasimlerini, gelenek hâline getirdiği davranış biçimlerini dine göre şekillendirmiş, bu anlamda hayatın bütün dönüm noktalarını, doğumdan başlayarak, yerli bir İslâm yorumuyla renklendirmiş, inceltmiştir. Mektebe gitmek, mektepli olmak, okumak-yazmak da böylesi bir inanç ve hayat üslubunun ilk adımını ifade ediyordu. Edebiyatımızın büyük ismi Yahya Kemal de mektebe bu usullerle başlamıştı. Üsküp'ten İstanbul'a eğitim kültürünün yansımasını sizler için derledik.

Zaten kendisi de söyler:

"Annem beni bir gün kucağına aldı. Gözleri yaşlıydı. Okşamaya başladı. Bir şey söylemek istiyor, lâkin üzülmeyeyim diye söylemekten korkuyordu. Nihayet söyledi: 'Seni Yeni Mekteb'e başlatacağız, korkma, sıkılma, orada çocuklarla oyun oynarsın; koşar, güler eğlenirsin' dedi.

Fena hâlde üzüldüm. Evden, annemin yanından her gün ayrılacaktım; hiç bilmediğim bir âleme girecektim. İçime ilk defa ateş gibi bir ayrılık derdi düştü. Anneme yalvardım. Bu fikirden vazgeçmesini söyledim. Zavallı kadın, gözyaşlarını büsbütün saklayamıyordu. Beni avutmaya çalışıyordu."

  • 10
  • 24

Maceranın bundan sonrası bildik, tanıdıktır. Bütün ağlamalara, yalvarmalara rağmen mektebe başlanacak, hem de eski usul merasimle başlanacaktı. Evvelâ harem… Büyükanne Âdile Hanım'ın eli öpülecek ve bir altın bahşiş alınacak, anne ve teyzelerle vedalaşılacak; sonra "erkek ve adam" olmanın ilk aşaması olan selâmlık dairesine geçilecek, 'Âmân Yarabbi! Minderlerde çepeçevre, kimisi bağdaş kurmuş, kimisi diz çökmüş birçok insan ortasında kal'ınacaktı. Sonra Hoca Sabri Efendi'nin önünde diz çökülecek, kalem ilk kez tutulacak, yeşil kâğıda öğretmenin yardımıyla "yamru yumru" bir kelime yazılacak, üzerine toz şeker dökülmüş bu kelimenin mürekkebi yalanacaktı. Sonra hemen havaya kalkan eller, dualar, maşallah'lar!

  • 11
  • 24

Mektebin birinci ve ikinci muallimleri, bu belâlı eşiği daha önce atlamak zorunda kalmış ama artık usta olmuş talebeyle beraber, zavallı nev-niyaz'ı konaktan ayıracak, biri biten hemen diğeri başlayan ilâhîler eşliğinde Yeni Mekteb'e götüreceklerdi. Yahya Kemal, merasimin, alayın bu kısımlarını fevkalâde "maruz" ve "mahkûm" birisinin diliyle anlatır.

  • 12
  • 24

Bu annesine âşık çocuk, hiçbir şeyin tam farkında ve hiçbir fiilinin sahibi değildir. Kişinin kendisi için yapılan bütün merasimlerde olduğu gibi güya merkezde fakat aslında tamamen dışındadır: "… Benim kılıfımı boynuma geçirdiler. Divitimi kuşağıma yerleştirdiler, dışarıya çıkardılar. Yeni Mekteb'in iki hocasıyla birlikte bir arabaya bindirdiler vs."

  • 13
  • 24

Yahya Kemal bu ritüelden oldukça sıkılmış, korkmuştur. Nitekim bir akşam önce, sonraları çok da iyi anmayacağı babasına yalvarmış, "Allah aşkına beni mektebe veriniz, fakat uşakla gönderiniz. Çocuklar yarın alayla, ilâhîlerle gelmesinler, istemiyorum." demiş fakat "Olmaz, bu eski âdettir." cevabı almıştır. Aşırı hassas ve tepkisiz annesinin ölümünü biraz da babasının fenalıklarına bağlayan şairi anneden ilk kez, hem de biraz zorla ayıran da gene İbrahim Naci Bey olmuş olur.

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN