Arama
Çağımızın Matrakçı Nasuh’u Nusret Çolpan’ın minyatürlerinde İstanbul
Hepimiz resimlenmiş kitapları karıştırmayı severiz değil mi? Peki, günümüz teknolojisi yok iken, çağlar öncesinde kitaplara nasıl resim yapılırdı? Hemen söyleyelim: Minyatür sanatı ile. Minyatür öncelikle dini kitaplarda anlatımı güçlendirmek için kullanıldı. Sonra ise hikaye ve şiir kitaplarında da büyük oranda kullanılmaya başlandı. Cumhuriyet'in ilk yıllarında atıl kalan, unutulmaya yüz tutan minyatür sanatını geleneksel ve modern çizgide buluşturup 2000'lere taşıyan Nusret Çolpan, bu sanatı kitap sayfalarından tablolara, çinilerle duvarlara taşıdı. Böylece hayatımıza gök mavisi nakışları işledi.
🔹Nakkaşhanede tanıştığı dostu Semih İrteş ile Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesine giren Çolpan'ı mimarlık eğitimi alması sanatı için de önemli bir adım olur. "Eğer okumazsan yeteneğini kullanırlar." diyerek onu mimarlığı yönlendiren de Süheyl Ünver hocanın ta kendisidir.
🔹Hayatına hem mimar hem de minyatür sanatçısı olarak devam eden Nusret Çolpan ardında birçok öğrenci ve eser bırakarak 2008 yılında vefat eder.
Nusret Çolpan'ın Sanatı
🔹Nusret Çolpan'ın sanatına yön veren en büyük etkenlerden birisi hiç kuşkusuz İstanbul sevgisidir.
🔹Bandırma'da resim yaparken dahi İstanbul'u kartpostallardan görüp tahta kaşıkların üzerine işlemesi, daha İstanbul'a gelmeden rüyasında İstanbul semalarında uçarak İstanbul'u gezdiğini görmesi ve minyatürlerinde en çok İstanbul'u işlemesi bunu kanıtlar niteliktedir.
🔹İstanbul özelinde bu meseleye eğildiğimizde mimari eğitimi sonrası İstanbul'u yeniden nakışladığında bu tarzda yaptığı ilk eseri Kız kulesi olmuş sonrasında da defalarca Kız Kulesi'ni resmetmiştir.
🔹Çolpan'ın Kız Kulesi'nden sonra işlediği öne çıkan yapılar: Süleymaniye, Galata, Rumeli ve Anadolu Hisarı, Topkapı Sarayı, Ayasofya ve Sultanahmet'tir. Diğer temaları ise deniz, gökyüzü, gece gündüz, bahar, kış, bulutlar, tabiat dokusu ve ağaçlardır.
🔹Nusret Çolpan eserlerinde özellikle İstanbul ile ilgili tarihi konuları da işler. Minyatürlerinde mutlaka gerçek bir senaryo varlığını sürdürür. Sanatçı, ele aldığı mekânın ekolojik özelliklerine de dikkat eder.