İnce bir sanat "minyatür"
Detayları ince ince işlenen, renkleri, yaldızları ve muhteşem ayrıntılarıyla insanı hayrete düşüren bir sanattır, minyatür... Aynı zamanda bir görsel belge olma özelliği de taşıyan minyatürler, yapıldıkları dönemin sosyal, kültürel ve siyasi hususları hakkında bilgi verirler. Geçmişten günümüze varlığını sürdüren bu sanat, medeniyetimizin zarif bir izdüşümü. Gelin, birlikte bu güzel sanatı tanıyalım...
Giriş Tarihi: 30.07.2022
15:16
Güncelleme Tarihi: 01.08.2022
12:58
💠 Levni, Osmanlı minyatür sanatında bir dönüm noktasıdır. Kendine özgü bir üslup geliştirmiş, geleneksel üslubun dışına çıkmıştır.
💠 Minyatür sanatına derinliği ve perspektifi getirmiştir. Yapay, yaldızlı ve canlı renkler yerine daha doğal renkler kullanmayı tercih etmiştir.
Genç kızların çeyizi: Alaca Cami
💠 19. yüzyılın başlarında hazırlanan kıyafet albümleri ve sefâretnâmede yer alan resimlerdeki üç boyutlu tarz, sulu boya teknikleri ve tek figür çalışmaları , geleneksel Osmanlı minyatürünün sona ermesine yol açar.
💠 Bu dönemde Osmanlı Sarayı'nın hizmetinde bulunan Refail ve Kostantin Kapıdağlı gibi ressamlar tuval üzerine yaptıkları padişah portrelerinin dışında kâğıt üzerine de çalışan son sanatçılardır.
💠 19. yüzyıl başlarında yenileşme hareketleriyle minyatürde de Batı resim sanatının etkileri görülür. On sekizinci yüzyılın ortasından itibaren Osmanlı minyatürü daha çok kıyafet albümleri ve padişah portreleri yle devam etmiştir. Enderunlu Fâzı l'ın çeşitli ülkelerin güzelliklerini anlatan Hûbannâme ve Zenannâme'sinin minyatürlü kopyalarında çeşitli kadın ve erkek tiplerinin yerel kıyafetleriyle resmedildiği görülür.
Türkistan başlıkları
Günümüzde minyatür sanatı
💠 Minyatür zamanla yerini çağdaş resme bıraksa da geleneksel bir sanatımız olarak varlığını sürdürmeye devam ediyor. Konuyla ilgili VAV TV'de Ustalar programında konuşan minyatür sanatçısı Taner Alakuş , minyatür sanatının 7. yüzyıldan günümüze gelmiş rafine bir sanat olduğunu ifade eder.
Minyatür sanatının dünyanın içini görmek, bulutları yere indirmek, gökyüzünü altınla bezemek olarak tanımlayan Alakuş bu sanattan;
"Bazen küçücük bir at, kocaman bir insan olur. Binalar minicik olur, dev gibi adamlar minik olur, binalar dev olur. Sanki çok enteresan bir perdenin içinde farklı bir hayal dünyası yaşıyor gibi olursunuz. İnanılmaz bir zenginliği var ve önü son derece açık. Ne kadar kurallı gözükse de bence son derece kuralsız ve yapmakla bitmeyecek, tükenmeyecek bir sanat..." şeklinde bahseder.
Öğrencilerine, "önce kendi sanatınızı öğrenin" diyen Alakuş, geleneksel sanatların akademide okuyan öğrenciler için çok önemli bir bölüm olduğunu, belirtir.
Programın tamamını izlemek için tıklayın