İslam coğrafyasının vazgeçilmez sanat alanı hüsnü hat çeşitleri
İslâm yazıları için kullanılan bir tâbir olan hüsnü hat, kelime olarak güzel yazı anlamına gelir. Harflerin ideal ölçüsünün bulunması, kalem hâkimiyeti ve harflerin satıra dizilmesindeki kudret ve kuvvet, Osmanlı hat mektebinin önemli hususiyetlerindendi. Öyle ki; "Kur'an Mekke'de nâzil oldu, Mısır'da okundu, İstanbul'da yazıldı" sözü bir hakkın tesliminden başka bir şey değildir. Sizin için, İslam'ın yaygınlık kazanmasından sonra kısa sürede çeşitlenen yazı sanatı 'hüsnü hat'ın çeşitlerini kısaca derledik.
Giriş Tarihi: 02.01.2019
16:02
Güncelleme Tarihi: 02.01.2019
16:05
Özellikle Kur'an yazımında kullanılan Muhakkak, harflerin belirgin olduğu ancak giriftlikten uzak bir stile sahiptir. Muhakkak kelimesinin sözlük anlamı, muhkem, muntazam, şüpheli bir yeri kalmamış, sağlam söz ve sağlam dokunmuş kumaş demektir. Bu yazının kalem genişliği 2,5 – 3 mm olup harflerin de yazılırken hiçbir fedakârlık yapılmaz. Daha doğrusu kalemin bütün hakkı verilir. Muhakkak yazının görünüş itibarıyla kufî'den ilk çıkan yazı olduğu anlaşılmaktadır. Kufî'den sonra geliştirildiği tahmin edilen Muhakkak yazı biçiminin boyutu büyükçedir. Bu özelliği onun 16'ncı yüzyıldan sonraki kullanımını azaltmıştır.
Bu yazıda dik harflerin boyları ile sin, şın, sad, dad ve fe gibi çanaklı tabir edilen harflerin sola doğru uzayan kısımları sülüs yazıya nispetle daha uzun olduğu gibi dönüş noktaları veya yerleri de sertçe bir manzara arz etmektedir. Ayrıca çanaklı harfler sülüs'tekiler kadar derin değildir. Bu yazı bilhassa Kur'anların yazılmasında kullanılmıştır.
Reyhanî için muhakkakın küçük yazılışı denilebilir. Aynen muhakkakın kurallarına bağlı olup onun küçük yazılan şekli olarak tabir edilir. Reyhan çiçeğine benzediği için bu ismi aldığı düşünülür. Bu ifadeye göre reyhanî, reyhanımsı demektir. Sülüs için nesih ne ise, muhakkak için de reyhanî aynı nispettedir. Muhakkak gibi fazla yer kapladığından nesih karşısında varlığını fazla sürdürememiştir. Muhakkak gibi Reyhanî de Kur'an yazımında kullanılmıştır.
Bu iki yazı, sayfada fazla yer tuttuğu ve birçok harfi sülüse benzediği için bilhassa XVI. yüzyıldan itibaren revaçtan düşmüş ve yavaş yavaş yerini sülüs ve nesihe bırakmıştır. Gerçi reyhanî, muhakkaka nispetle biraz daha uzun ömürlü olmuş ve kısa konulara ve bazı vakfiyelerin şurasına burasına yazılmışsa da nesih karşısında fazla direnememiştir.
Sülüsün lügat manası üçte bir demektir. Bu adın nereden geldiği konusunda çeşitli rivayetler mevcuttur. Bu rivayetlerin içinde en uygun olanı, harflerinin üçte iki kısmında düzlük , üçte bir kısmında meyil hakim olduğu görüşüdür. Hakikaten bu yazıda muhakkaka nispetle yuvarlak kısımlar fazladır. Ayrıca harflerinin boyları ve genişlikleri biraz küçük olduğu gibi sin, sad ve kaf gibi çanak şeklindeki harflerinin de daha derin ve kısa olduğunu görüyoruz. Sülüs, muhakkaka nispetle daha tatlı ve yumuşak bir görünüme sahiptir. Ümmü'l-hutût (yazıların anası) denen sülüs, her çeşit gaye için (levha, kitap başlığı gibi) Emeviler'in son devrinden itibaren kullanılmaya başlamış, XVI. yüzyıldan itibaren de bütün İslam dünyasında muhakkakın yerini almıştır.
İslam coğrafyasında genişçe kullanılmış bu yazı türü sülüse çok benzer; genişliği sülüsün üçte biri kadardır. Nesih'in sözlük anlamı "bir şeyi kaldırmak, onun yerine başka bir şey koymak " demektir. Neden bu adı aldığı hususunda çeşitli görüşler vardır. Kufî'yi Kur'an yazmak mevkiinden resmen kaldırıp onun yerini aldığı; Kur'an nüshalarını teksir etmekte veya kitapların istinsahında kullanmak üzere ortaya konulduğu veya sülüs'ün üçte ikisini nesh (ortadan kaldırmak) ve üçte birini ibka (bırakma) ettiği için bu adı aldığı ileri sürülmektedir.
Nesih'te, sülüs harfleri üçte bir ufalmış olmakla beraber, tam sülüs değil, fakat onu andıran bir hususiyet vardır. Yani harfleri sülüsünkinden az-çok ayrı özelliklere sahip olsa da ikisi arasında sıkı bir alaka ve yakınlık vardır. Bu yazı kitapların yazılmasında kullanılmıştır.
Sözlük anlamı "bir şeyi vaki ettirmek, oldurmak ve tesir etmek" olan tevki, sülüsün kurallarıyla yazılan bir yazıdır; hatta ölçü itibariyle onun biraz küçüğü ve adeta fazla özen gösterilmeden yazılan şeklidir. En belirgin özelliği, birleşmeyen elif, re ve vav gibi harflerin yazıda birbirine bağlanabilmesidir. Eskiden halife ve vezirlerin mektuplarının bu yazı ile yazılmasından dolayı bu adı almıştır. Tevkî, aynı zamanda padişahların buyruklarının üzerine yazılan daha doğrusu çekilen nişanın yani tuğranın adıdır. Ayrıca hüccetlere yazılan hâkim imzalarına da tevkî denmekteydi. Böylece bu tevkîlerin yazıldıkları yazıya da bu ad verildi. Hatta eskiden muahedeler, süferanameler (elçinin itimadnameleri) ve devlet mukavelenameleri gibi resmi yazıların da bu hat cinsiyle yazılması adetti.