İstanbul tarihinde iz bırakmış 10 motif
Sekiz köşeli yıldızın sekiz cenneti simgelediğini biliyor muydunuz? Ya da mühr-i süleyman motifini Barbaros Hayrettin Paşa'nın gemilerinde bayrak olarak kullandığını. İşte İstanbul tarihinde iz bırakmış 10 motifi sizler için derledik.
Giriş Tarihi: 21.05.2019
17:17
Güncelleme Tarihi: 28.05.2019
16:53
Türk tezyini sanatlarının ana motiflerinden biri olan hatayi, çiçeklerin dikine kesitinin stilize çizilmesiyle oluşmuştur. Tezhip, çini ve halı gibi sanatlarda kullanılan motiflerin mihenk taşlarından biridir. İsminden de anlaşılacağı gibi köken itibariyle "Hata", "Hatay", "Hıtay, "Huten" isimlerinden dolayı için dolayı Türkistan'a bağlanır. Geleneksel sanatlarımızdaki motiflerin tarihçesine göre, Timur'un ölümünden sonra hem hattat hem de müzehhib olan Baysungur Mirza, Herat'taki sarayında kurduğu sanat atölyesinde eşsiz eserler hazırlatır. Gıyaseddin isminde bir sanatkârı da yeni motifler bulması Orta Asya içlerine gönderir. Hata kentinden getirilen motife, bu şehre ait olduğu anlamında "hatayi" adı verilir. Orta Asya'dan İran yoluyla Anadolu'ya ulaşan motifin en yaygın kullanımı Osmanlılar devrinde oldu. Bu motif her asırda başka özellikler kazanmış ve sanatçıların kendine has üslupları ile yeniden yorumlanmıştır.
Günümüzde sanat anlayışı içinde klasik dönemin kurallarına bağlı olarak gelişen geleneksel sanatlarımızda temel motiflerden olan hatayi, merkez bir noktaya teğet iç içe gemmiş halkalara anatomik olarak yerleştirilmiş olan yapraklardan oluşan motiftir. Hatayi motifi, oval iç daire içinde merkezden çıkan yönlü yaprak kesiti ve yine oval dairesel çizginin dışına sarılan ve aynı merkez noktadan çıkan kat kat yaprak kesitleri oluşmaktadır.
Hatayi motifi Anadolu coğrafyasında Selçuklular ve Beylikler döneminde kullanılmış olsa da motifin yoğun kullanımı Osmanlı İmparatorluğu döneminde olmuştur. Türk sanatının vazgeçilmez unsurlarından olan bu motif, Fatih Sultan Mehmed'in İstanbul'u fethiyle beraber Osmanlı sanatında da yaygın biçimde görülür. Baba Nakkaş üslubundaki hatayi motifleri, yumuşak hatlarda yer yer kıvrılmış olarak tezhipten çiniye tüm sanat dallarında kullanıldı.
16. yüzyılda saray başnakkaşı olan Şahkulu'nun oluşturduğu sazyolu üslubunda ise Baba Nakkaş'tan tamamen farklı çok detaylı hatayiler yer alır. Şahkulu'nun eserleri başta olmak üzere Topkapı Sarayı Sünnet Odasın giriş kapısının iki yanında yer alan dört çini panoda, Kadırga Sokullu Mehmed Paşa Camii ve Tophane Kılıç Ali Paşa Camii gibi İstanbul'daki birçok camide ve Topkapı Sarayı'nda bulunan çeşitli kaftanlarda, sazyolu tarzında yapılmış hatayi örneklerini görmek mümkündür. Hatayi motifleri özellikle çinilerde uygulanan alanların büyük olmasından dolayı çeşitlendirilmiş ve detaylandırılmıştır. Rüstem Paşa Camii, Sultan Ahmed Camii, Üsküdar Atik Valide Camii ve Topkapı Sarayı gibi İstanbul'un birçok tarihi mekân çinilerinde bu motifin en güzel örneklerini görebiliriz. Şehzadebaşı Camii'nin mermer minberinde olduğu gibi hatayi motifi, mermer, taş, kalem işi, çini, dokuma ve kitap sanatlarında da en çok kullanılan motiflerdendir.
Eski Türk inancında "ay" ve "güneş" kutsal sayılır, ilahi bir güç kabul edilirdi. Güneş dişiliği, ay ise erkekliği temsil ederdi. Orta Asya'da Türk hükümdarları için kullanılan " güneş ile ayın tahta geçirdiği Türk hakanları" cümlesi, güneş ve aya verilen önemi gösterir. Ay yıldızın kökeni, sanat tarihçileri tarafından Babil ve Sümer medeniyetlerine dayandırılmakta, ayın hilalle temsil edildiği, güneşin de yaydığı ışınsal şekilden dolayı yıldızla sembolleştirildiği belirtilir. Bu iki sembol, hemen hemen her coğrafyada kullanıldı. Arap yarımadasında ve Mezopotamya'ya hâkim olan Babillerin kralları Samas güneş, Sin ay ve İstar yılız ile temsil edildi. En yaygın olanı ise Sin yani hilaldi. Dolayısıyla İslam'ın kurulduğu ve geliştiği coğrafyada bu motife yabancı değildi. Orta Asya'da hilal formunu kullanan Türk kavimleri, İslam'ın kabulünden sonra da bu motifi kullanmaya devam etti. Hatta hilal, İslam'ın öncülüğünü yapan devletlerin bayrağında yer aldı.