Arama

Doğu Türkistan'da neler oluyor?

Doğu Türkistan, uzun yıllardır Türk dünyasının kanayan yarası... Çin'in, uyguladığı baskı ve zulmü günden güne artıyor ve buradaki Uygur Türkleri vatanlarından başka ülkelere göç etmek zorunda kalıyor. Çin zulmünün en yakın tanıklarından biri olan Münevver Özuygur ile Doğu Türkistan'daki Çin zulmünü ve İslam karşıtlığının geldiği noktayı konuştuk.

Sümeyye Gedizli: İkna odalarına alındınız mı?

Münevver Özuygur:

◼ Ben çalıştığım yerin ikna odalarında kaldım.1996 yılında başörtü taktım, o yıllarda Doğu Türkistan'da çok ünlü bir gazeteciydim. Beni gazetecilerle beraber Çin'in Askeri Müzesi'ne götürdüler. Ben şunu görmüştüm, Çin Müzesi'nde Çin'in maketi vardı, fakat o makette Doğu Türkistan yoktu. Sınıf arkadaşlarım olan Çinliler bana "bak bak! Sen bizden değilsin bak, sen burada yoksun" dediler.

Sümeyye Gedizli: Şincan ne demek?

Münevver Özuygur:

"Şincan" demek "yeni kazanılmış topraklar" demek. "Sen burada yoksun, siz bizden değilseniz, siz yabancısınız, başka ülkeden geldiniz, pasaportunuz var mı?" diye benimle dalga geçmeye başladılar. Ben de onlara "ben sizden değilim" diye cevap verdim, o beni çok etkiledi çünkü koskoca Çin maketinin içinde Doğu Türkistan yoktu. Bu, 1994'te yaşanan olaylardan yalnızca biri.

Uygur Türklerine uygulanan Barın Katliamı nasıl gerçekleşti?

Sümeyye Gedizli: Tesettüre girdiğinizde, Çin yönetimi bunu nasıl karşıladı?

Münevver Özuygur:

◼ Ben başörtü taktım, başörtü taktıktan sonra başörtünün etkisi çok oldu. Pekin'de okuyan bir gazetecinin başörtü takıp da kendi kimliğini değiştirmesi onlar için çok büyük bir olaydı yani çok büyük bir mağlubiyetti. "Nasıl olur senin gibi bir gazeteci başörtü taktı, bu şekilde bizim karşımıza geçti?" Aslında ben onların karşısındayım farkında değillerdi. Günlerce ikna odalarına aldılar beni, caydırmaya çalıştılar, ailemin şeceresini çıkardılar. "Siz zaten böyle bir aileymişsiniz" diye tehdit ettiler ama hiçbir şekilde ikna olmadım. Fakat orada benimle birlikte çalışan 40 Uygur ağabeyimi işten çıkarmakla tehdit ettiler. Ondan sonra başımı sadece arkadan bağlamak zorunda kaldım. Her gün ağlıyordum her günü sabah işe giderken ayna bakarak çok ağlıyordum. "Ya Rabbim senin rızan için başörtü taktım ama Çin'in baskısıyla senin düşmanının baskısıyla ben başörtümü arkadan takmak zorunda kaldım" diye ağlıyordum, her gün ağlıyordum ve işe gidiyordum. İşten çıkarken başörtümü önden bağlıyordum.

Çin'de İslam ve Huiler

Sümeyye Gedizli: Çin zulmünden nasıl kaçtınız? Ne gibi zorluklar ile karşılaştınız?

Münevver Özuygur:

◼ Başörtü baskılarından sonra kaçmak için plan yapmaya başladım. Birkaç kez başarısız kaçış girişiminde bulundum. Üçüncü girişimde ise Allah (CC) yardım etti ve 1998 yılında çok zor şartlarla ancak Pakistan'a kaçabildim. Özellikle benim gibi gazetecilerin kaçması onlar için büyük bir tehlikeydi. Ben kaçtıktan 6 ay sonra, kırmızı bültende benim adımı haberlere çıkardılar, "büyük bir terörist" diye.

◼ Ülkemden çıkarken şöyle bir olay yaşadım. Pasaportumuza damga bastılar ve "gidebilirsin" dediler. Bir arkadaşımla 15 günlüğüne, düğünü gidiyoruz diye çıktık. Valizlerin bırakıldığı ve alındığı yerde Çin polis, "yanında paran varsa çıkabilirsin" dedi "benim param yok" dedim. "Paran olmazsa çıkamazsın" dedi. Ben de "azıcık var" dedim. "Ama orada düğüne katılacağım benim geri gelmem lazım." "Paranın hepsini çıkar" dedi. Ne varsa hepsini kuruşu kuruşuna çıkarmak zorunda kaldım. Polis, "gitme" dediğinde gidemeyecektim çünkü. Kaçmadan bir ay önce Pekin - Urumçi içinde kendi evime, annemin evine bile gidemedim. Ellerine delil geçmediği için çevremdeki herkes yakalanmıştı. Çember çok hızlı bir şekilde daralmaya başlamıştı. Erkekler, "biz burada kalırız ama siz kalamazsınız" dediler, birçok kadın ve çocuğun çıkmasını sağladılar. Ben vatanımdan ayrılmayı hiç istemiyordum ama ağlaya ağlaya mecbur çıktım.

Sümeyye Gedizli: Doğu Türkistan'da Çin zulmü ne zaman başladı?

Münevver Özuygur:

◼ 26 sene oldu ben Doğu Türkistan'ı, vatanımı bir gün bile unutamadım ve çok özlüyorum. Akrabalarım hepsinden habersizim. Doğu Türkistan'da olan zulmü anlamak için Çinlileri tanımak lazım. Doğu Türkistan'daki zulüm, 1949'ta başladı. 1943-1933 yılları arasında Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti kuruldu. Çin ve Rusya, Orta Asya'daki bir Türk birliğinden korktuğu için bir araya geldiler ve Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti'ni yıktılar. Aynı yıl, Doğu Türkistan'ın bağımsızlığı, dış işlerinde Çin' bağlı olmak koşuluyla kabul edildi. Bizim önderlerimiz Çin yönetimine inandı. Çin'in başındaki Mao Zedung, "masadaki çalışmalarımızın devamını Pekin'de yürütelim" diyerek bizim önderlerimizi Pekin'e çağırdı. Doğu Türkistan Cumhuriyeti'ndeki tüm rehberlerimizi uçağa bindirdiler ve iki saat sonra uçağı düşürdüler, tüm rehberlerimiz öldü. Onun için 1949 yılında Mao, Doğu Türkistan'ı tamamen işgal etti.

Sümeyye Gedizli: Wuhan'daki olayın arkasında ne vardı?

Münevver Özuygur:

◼ Korona olayı başladığında haberlerde, uçaklardan askerler inmişti. Askerin ne işi vardı Wuhan'da? Covid-19 olayında asker ne yapabilirdi ki? Doktorların gelmesi gerekiyordu değil mi? Wuhan'daki tüm insanları evlere hapsettiler ve hepsini içeride öldürdüler. Bir video vardı gördünüz mü? "Wuhan cayu, Wuhan cayu" diye bağırıyorlardı. Wuhan cayu, "biz baş eğmeyeceğiz!" "Baş eğmeyeceğiz" diyenlerin hepsini evde öldürdüler. Bahaneleri Covid-19 idi. Covid-19 olan - olmayan, Çin yanlısı herkesi uçağa bindirdiler bir süre sonra başka ülkelere dağıttılar hatta Doğu Türkistan'a getirdiler. "Wuhan'dan gidiyoruz" diye mesaj atan Çinliler vardı ama bu olayları bilmeyenler, "ne oluyor?" diye tepki gösteriyorlardı. Bizim gibi Çin'in gerçek yüzünü bilen insanlar, yaşananların bir oyun olduğunun farkındaydı. Çünkü Wuhan'da büyük bir ayaklanma için hazırlanıyordu.

Ramazan ayında Doğu Türkistan'da neler oluyor?

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN