Türkiye'nin en kara gecesinin tanıkları anlatıyor
15 Temmuz darbe girişimi sadece Türkiye ve Türk halkı için değil, bütün bölge, hatta dünya için tarihi bir olaydır. Türk milletinin gücünü kestiremeyen hain darbe girişimcileri, kanlı gecede büyük bir bozguna uğratıldı. Bu bozgunun kahramanları, Türkiye'nin birçok kentinde vatan hainlerine karşı direnmek için sokağa çıkan, gözü pek yiğitlerdi… Türk milletinin, Türkiye'nin unutulmaz kahramanları o gece yaşadıklarını anlattı…
Giriş Tarihi: 14.07.2018
13:18
Güncelleme Tarihi: 14.07.2018
13:36
"İNSANIMIZA ATEŞ EDENLER, KESİNLİKLE TÜRK ASKERİ DEĞİLDİ"
İnsanlara ateş edenlerin kesinlikle Türk askeri olmadığını ifade eden Özgün, "Bizim insanımıza köprüde veya diğer yerlerde ateş edenler, kesinlikle Türk askeri değildi. Çünkü Türk askeri merhametlidir, şereflidir, yaşatmak için vardır. Türk askeri, öldürmek için yoktur. Onlar, o şerefli üniformayı çalan, bu milletin askeri olmayan, siyonistlere, emperyalistlere ruhunu satmış FETÖ mensuplarıydı. Bu milletin gerçek askeri Ömer Halisdemir'dir. El Bab'ta, Fırat Kalkanı'nda tarih yazandır. Bizim askerimiz onlardır. Eren Bülbül'dür, Yasin Börü'dür bu milletin evladı." diye konuştu.
Boğaziçi Köprüsü'ndeki silah seslerinin hala kulağında olduğunu dile getiren Özgün, şöyle devam etti:
"O makineli tüfeğin kırma kolunun çekildiğini anda ilk aklıma gelen oğlum oldu. Ama kendime şunu dedim; 'Evladım babasız yaşar ama her zaman babasıyla gurur duyacak'. Çünkü emperyalist güçlerin, siyonistlerin işgal etmeye kalkıştıkları vatan için susturmak istedikleri ezanımız, indirmek istedikleri bayrağımız için babası şehit olacaktı. O gün bizde geri dönüş düşüncesi yoktu. Arkadaşlarımızla birlikte ölmeyi bekliyorduk. Düşünsenize ateş ediyorlar ve insanlar kurşuna yürüyor. Şehadete, Rabb'ine yürüyor. Böyle bir şey olabilir mi?"
"EMPERYALİST HÂKİMİYETİNİN SONA ERDİĞİ GÜN"
Sabaha karşı Nurettin Baransel Kışlası'na gittiklerini, emniyet müdürünün kışlanın önünün kapatılması gerektiğini söylediğini ifade eden Özgün, "Millet o gün kışlanın önüne gitmeseydi ölü sayısı artardı. Çünkü köprüdeki ve kışladaki askerler birbirleriyle iletişim halindeydi." dedi.
Kışladaki komutanlardan birinin agresif tavırlar sergilediğini, "Bu mücadele kolay kolay bitmeyecek. Köprüdeki komutanımız şehit edildi." dediğini aktaran Özgün, "O anda ben onun yakasına saldırdım ve 'Ne şehidinden bahsediyorsun? İmansızlara ruhunu satmış, bu millete, bu vatana, bu bayrağa saldıran, savaş açan nasıl şehit olur?' dedim. Meğer o da onlardanmış. O arada emniyet müdürümüzün talimatıyla beni uzaklaştırdılar." diyerek o anı anlattı.
Yusuf Özgün , "15 Temmuz'u, bu topraklarda emperyalist hakimiyetinin sona erdiği gün, bir milletin yeniden dirilişi, küfrün yıkılışı, hakkın galip geldiği gün olarak görüyorum. O gece bir kesimin destanı değildi. O gece, 81 milyon aziz Türk milletinin destanıydı." diyerek sözlerini tamamladı.
DARBE GECESİ TANKIN ÖNÜNE YATAN METİN DOĞAN
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz'daki darbe girişimine tepki göstererek, Atatürk Havalimanı'nda bir tankın önüne yatan Metin Doğan , "15 Temmuz benim için çok sevdiğiniz bir şey uğruna gözünüzü kırpmadan canınızı vermeyi ifade ediyor." dedi.
Metin Doğan'ın Atatürk Havalimanı'nda bir tankın önüne yattığı kareler, 15 Temmuz'un en çok akıllarda kalan o anlarından biri oldu.
Matematik öğretmeni olan Metin Doğan, İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi 5. sınıf öğrencisi. Aynı zamanda 3 ayrı üniversitede açık öğretim fakültesine de devam eden Doğan, aikido, boks ve kungfu sporlarıyla yakından ilgileniyor.
15 Temmuz gecesi yaşadıklarını 64 şehirde düzenlenen 459 seminerde aktaran Doğan, 5-8 yaş arasındaki çocuklara da "kahraman olmanın yolları"nı anlatıyor.
Darbe girişimi sonrası fotoğraf ve görüntüleri sosyal medyada, televizyon ve gazetelerde çokça yayınlanan Doğan, "tankın önüne yatan adam" olarak tanınır hale geldi.
"AKLIMA GEZİ OLAYLARI GELDİ"
15 Temmuz'dan önceki günlük hayatında televizyon izlemeyen, gazete okumayan, sosyal medyayı takip etmeyen Metin Doğan, darbe girişimini spor salonundan çıktıktan sonra bindiği otobüsteki konuşmalardan duydu.
Otobüsteki insanların tepkilerine ve sevinmelerine anlam veremeyen Doğan'ın, tedirginliği daha da arttı. Doğan, evine vardıktan sonra yaşadıklarını şöyle anlattı:
"Televizyonu açtığımda, otobüste konuşulanların gerçek olduğunu gördüm. Bu insanların sevinç çığlıkları atarak dışarı çıkmalarından endişe ettim. Aklıma Gezi Olayları geldi. Eğer onlar dışarı çıkarsa, Gezi Olayları gibi olmayacağını düşündüm. Gezi Olayları'nda sessiz kalan bir çoğunluk vardı. Onlar sessiz kalmayacak, onlar da çıkacak diye düşündüm.
Bir anda yüz binlerce insanın öleceğini Allah bana hissettirdi. O an, televizyonda izlediğim tankın paletlerinin altında birinin ezildiğini insanlar görürse, hiçbir şey düşünmeden hızlı bir şekilde dışarı çıkarlar diye düşündüm. Buna karar verdiğim anda hiçbir şey düşünmeden hızlı bir şekilde evden çıktım. Kendi kişisel aracım yoktu, taksiler de durmuyordu. Bir tane motosikletli çıktı karşıma ondan rica ettim ve beni hızlı bir şekilde havaalanına götürdü."
"MOTOSİKLETİ GASBETMEYİ DÜŞÜNDÜM"
Bugüne kadar hiç kimseyi gasp etmediğini ama motosikleti gasp etmeyi bile düşündüğünü ifade eden Doğan, sözlerine şöyle devam etti:
"(Allah rızası için beni havaalanına götürür müsün?) dedim. O da bir saniye bile düşünmeden 'Atla abi götüreyim' dedi. Yollar kapanmıştı, trafik durmuştu ama motosikletli olduğumuz için aralardan gidebildik. Havaalanına yaklaşınca tankları, askeri görünce motosikletli çocuğa kenara çekmesini söyledim. Amaç beni oraya götürmesiydi. Onun canına bir şey olmaması gerekiyordu. Ona bir şey vermek istedim. Motoru eskiydi. Kendisi de öğrenciydi, yakıtı az kalmıştı.
Cebimdeki tüm parayı çıkardım. Avucumun içinde saklayarak meblağı göstermeden 'Sen beni Allah rızası için getirdin ama bununla kendine benzin alır mısın' dedim. O avucuma bakmadı bile. 'Yok abi sen öyle dediğin için getirdim, almam' dedi. Sonra arkamı dönüp tankları, askerleri gösterdim. 'Kardeşim ben sana söylemedim yolda ama ben buraya ölmeye geldim, büyük ihtimalle de öleceğim. Bu para artık benim işime yaramaz. Almıyorsan yere atacağım' dedim. Çocuk da at dedi. O an korkmaya başladı ve motosikletin yönünü değiştirip gitti."