Hindistan’da İslamiyet nasıl engellenmeye çalışıldı?
Köklü bir tarihî geçmişi olan, yaklaşık bin farklı lehçenin konuşulduğu ve yüzlerce dinî inancın yaşandığı Hindistan'da, İslamiyet Hinduizm'den sonra ikinci en büyük din. Ülke, Müslüman azınlıklar hususunda farklı bir tecrübeye sahiptir. Yaklaşık 70 yıl geçmesine rağmen Hindistan'da kalmayı tercih eden Müslümanlar, bugün hâlâ hayatın her alanında haksızlıklara uğruyor. Kültürel kimliklerine yönelik tehditlere karşı mücadele eden Hindistan Müslümanlarına Tac Mahal Türbesi 'nde vakit namazların kılınması da yasaklandı.
Giriş Tarihi: 05.11.2018
17:01
Güncelleme Tarihi: 05.11.2018
17:05
Hindistan'daki ilk cami olan Cheraman Juma Mescidi , bölgenin ilk Müslüman'ı olarak şereflenen Cheraman Perumal Bhaskara Ravi Varma tarafından 629'da Karala'da inşa edilmiştir. İslam, öncelikle ülkenin kıyı bölgelerindeki kasaba ve şehirlerde yayılmaya başlamıştır. Sonrasında bölgeye sırasıyla Emeviler, Abbasiler ve Moğollar hâkim olmuş ve 1600'lü yıllara kadar özellikle Delhi ve Gujarat'ta farklı İslam devletleri kurulmuştur.
Bugün Hindular İslam'ın bu topraklara geliş sürecinin kılıç zoruyla olduğunu öne sürüp Müslümanlar tarafından Budistlere ve Hindulara katliam yapıldığını, tapınaklarının ve ilim merkezlerinin yakılıp yıkıldığını iddia etseler de İran'ın Arap İslam devleti kontrolüne girmesinin ardından, İslam'ın daha doğudaki Hindistan'da yine İslam devletleri eliyle ve tüccarlar vasıtasıyla yayıldığı tarihsel bir gerçektir.
Hindistan'da Hindu inanç ve geleneklerine göre halkı dört sınıfa ayıran bir kast sistemi hâkimdir. Listenin en tepesinde ruhani sınıf olan Brahmalar, ikinci sırada bürokrat ve askerlerin oluşturduğu Keşteriler, üçüncü sınıfta tacirlerin ve çiftçilerin teşkil ettiği Vişyular ve dördüncü olarak da dünyadaki varlık sebeplerinin sadece diğer üç sınıfa hizmet etmek olduğuna inanılan Şudralar bulunmaktadır.
1600'lü yıllarda başlayan İngiliz nüfuzu, Hindistan'a 1857 yılında bütünüyle hâkim oldu. İngiliz sömürgesi haline gelen topraklar Hristiyanlaştırılmaya, İslamiyet de toplumsal hayatta saf dışı bırakılmaya çalışıldı. Müslümanların mal varlıklarına el konuldu, işçi ve memur olarak çalışanlar işlerinden uzaklaştırıldı ve Müslüman toplum büyük bir ekonomik kriz içine itildi.
Ayrıca İslami eğitim veren okullar kapatılarak Müslümanların eğitim hakları da gasp edildi. Müslümanların siyasal gücünün çöküşü ile birlikte, bölgenin sosyal dokusunu oluşturan yapılar arasındaki denge de bozuldu. Özellikle İngiliz sömürge döneminde toplumun karşıt unsurları birbirine düşman hale getirildi. Böyle bir ortam içinde Müslümanlar , bağımsızlık öncesi İngiliz yönetiminin kendileri üzerindeki emellerine ve zulümlerine karşı koymak için Tarikat-i Muhammed Hareketi (Syed Ahmed Barelwi), Faraizi Hareketi, Deoband Hareketi, Tebliğ Hareketi (Maulana İlyas), Aligarh Hareketi (Syed Ahmad Khan) ve Tulu-i İslam,Camaat-i İslami, Camiatu'l-Ulema ve Ahrar-i İslam gibi İslami hareketler etrafında toplanmaya başladı.