İslam dünyasının insanlığa armağan ettiği 20 keşif
Endülüs'ün en büyük tıp doktoru olan Zehrâvî'nin, 30 ciltten oluşan "Kitab el-Tasrif" adlı tıp kitabı ile cerrahi tarihinin birçok ilkini keşfettiğini biliyor muydunuz? Ya da El İdrisî'nin Kristof Kolomb'un Amerika'yı keşfetmeden çok önce, Avrupa, Asya ve Kuzey Afrika'yı gösteren bir harita çizdiğini? Sizler için İslam dünyasının insanlığa armağan ettiği 20 keşfi derledik.
Giriş Tarihi: 31.01.2019
09:39
Güncelleme Tarihi: 31.01.2019
12:59
Suriye ve Kudüs Kalelerinin düşmana geçit vermeyen tasarımı, yuvarlak kule, ok mazgalı, barbakan, serkendaz, parapet ve kale mazgalı gibi kilit unsurlarıyla Batı'da taklit edilmeye başlandı.
Haçlılar 12. yüzyılda Selahaddin Eyyubi karşısında çok önemli savaşları kaybetmeden önce, Hristiyan askeri kulelerinin çoğu kare şeklindeydi. Selahaddin Eyyubi'nin yuvarlak kulelerini gören Haçlılar, yandan gelecek saldırılara davetiye çıkaran kare şeklindeki kule tasarımının en iyi seçim olmadığını anladılar.
Kral II. Roger, İdrisi'den bir harita yapmasını istedi. 'Roger'in Kitabı' adında yetmiş haritalık bir atlas hazırlayan İdrisi, Müslümanlara Dünya'nın yuvarlak olduğunu gösterdi. Ayrıca İdrisi, bu hususu vurgulamak için dünya küresi yaptı.
İdrisi, Dünya'nın çevresini 22,900 mil olarak hesapladı. Dünyanın çevresinin ekvator noktasında 24,902 mil olduğu düşünülürse, İdrisi bu hesaplamasında fazla yanılmamıştı.
Toledo ve Kurtuba camilerinde Gotik kaburgalı tonozlar Avrupalı mimar ve banilere ilham kaynağı oldu ve Romanesk ve Gotik hareketlerinde kullanıldı.
Müslümanlar, kaburgalı tonozu Hristiyan katedrallerinde ve kiliselerinde boy göstermesinden en az 150 yıl önce bilmekteydi. Kurtuba Camiisi'nin kaburgalarından ilham alan Avrupalı mimarlar ve onların hamileri, bu formu uygulayarak Romanesk ve Gotik hareketlerini başlattılar.
At nalına benzeyen bu kemer ilk kez Şam'daki Emevi Ulu Camisinde kullanıldı. İngiltere'de Mağribi kemeri olarak bilinen bu kemer, Viktorya döneminde çok popüler hale geldi ve özellikler demiryolu istasyonu girişlerinde kullanıldı.
Avrupa topraklarındaki ilk örneği, yapımı 756 yılında başlayan ve kırk yıl süren Kurtuba Ulu Camisi'nde görülür.
Bilimsel faaliyetleriyle dolup taşan bu akademi, Müslüman bilginlerin kaymak tabakasını bir araya toplamış olan dört nesil halifenin eseridir. Sosyal bilimlerin ve fen bilimlerinin araştırılmasında eşsiz bir merkez olan bu kurumda, dünyanın dört yanından bilgiler bir araya getirilerek geliştirildi.
Dârülhikme, gelişim aşamalarına göre iki farklı isimle tanındı. Tek bir salon görünümünde olduğu Harun Reşid döneminde Beytülhikme olarak adlandırılan bu akademi, Memun döneminde daha büyük bir enstitü haline almasıyla Dârülhikme olarak anılmaya başlandı. Aslında her iki isimde ''hikmet evi'' anlamına gelir.