İslam tarihinin unutulmaz konuşmaları
İslam tarihi içinde bulunan önemli dönüm noktaları, dinin yayılmasında ve siyasi güç kazanılmasında büyük rol oynamıştır. Hicret, Endülüs'ün fethi, Malazgirt zaferi bunlara örnektir. Bu önemli olaylar gerçekleşmeden önce Müslümanlar önemli konuşmalara şahitlik etmiştir. Sizce Tarık bin Ziyad Endülüs'ün fethinden önce hangi konuşmayı yapmıştır? Sultan Alparslan hitabetiyle Müslümanların kalplerini nasıl kuvvetlendirmiştir? Peki, Fatih Sultan Mehmet İstanbul'u fetheden orduyu nasıl hazırlamıştır?
Giriş Tarihi: 25.11.2020
14:32
Güncelleme Tarihi: 27.02.2021
12:38
📌 Alparslan, Malazgirt'te savaş meydanında Cuma namazı sonrasında konuşmasına şöyle başladı:
➡ "Ya Rabbi! Seni kendime vekil yapıyor, azametin karşısında yüzümü yere sürüyor ve senin uğrunda savaşıyorum. Ya Rabbi! Niyetim halistir, bana yardım et, sözlerimde hilaf varsa beni kahret. Ey Askerlerim! Eğer şehit olursam bu beyaz elbise kefenim olsun. O zaman ruhum göklere çıkacaktır. Benden sonra Melikşah'ı tahta çıkarınız ve ona bağlı kalınız. Zaferi kazanırsak istikbal bizimdir.
➡ Biz ne kadar az olursak olalım, onlar ne kadar çok olurlarsa olsunlar, bütün Müslümanların minberlerde bizim için dua ettikleri şu saatte kendimi düşman üzerine atmak istiyorum. Ya muzaffer olur, gayeme ulaşırım; ya şehit olarak cennete giderim . Sizlerden beni takip etmeyi tercih edenler takip etsin. Ayrılmayı tercih edenler gitsinler. Burada emreden sultan ve emredilen asker yoktur. Zira bugün ancak ben de sizlerden biriyim, sizlerle birlikte savaşan gaziyim. Beni takip edenler ve nefislerini ulu Tanrı'ya adayanlardan şehit olanlar cennete, sağ kalanlar ise ganimete kavuşacaklardır."
İslam'ın ilk diplomatı Amr ibn Ümeyye kimdir?
➡ Zekvan bin Abdülkays ile birlikte Mekke'ye geldiğinde Hz. Muhammed'in onlara Kur'an'dan ayetler okuması üzerine Zekvan ile birlikte Müslüman oldu. Müslüman olduktan sonra kavmine dönüp İslam'ı anlatmaya başladı. Medine'de ilk Cuma namazını o kıldırdı. Birinci Akabe biatında on iki Medineli Müslüman ile birlikte hazır bulundu. İkinci Akabe biatında Hz. Abbas'ın Medinelilerin sadakatlerini sorgulaması üzerine Esad bin Zürare şu sözleri söyledi: Ya Rasûlallah! Biz kendimizi, oğullarımızı ve kadınlarımızı koruduğumuz şeylerden, seni de savunacak ve koruyacağız. Eğer ahdimizi bozarsak, Allah'ın ahdini bozmuş bedbaht, yaramaz kimseler olmuş oluruz. Ya Rasûlallah! Bu sana karşı sadakat yeminimizdir. Yardımına sığınılacak, ancak Allah'tır" dedi. Sonra da Abbas b. Abdulmuttalib'e hitaben;
➡ "Sana gelince, Peygamber'in (s.a.s) önünde bize söz dokunduran kişi! Biz uzak-yakın bütün akrabalarımızı karşımıza alma pahasına şehadet etmişiz ki, bu zat Allah'ın Rasûlü'dür. Allah onu, beraberindeki Kur'ân ile göndermiştir. Kendisi asla yalancı değildir. Getirmiş olduğu Kur'ân da insan sözüne benzemez . Rasûlullah hakkında bizim ne söylememizi istiyorsan onu bize belirt!" dedi ve Allah Rasûlü'ne dönerek; "Ey Allah'ın Rasûlü! Bizden kendin için dilediğin sözü al. Rabbin için de istediğini şart koş!"dedi.
➡ Medineliler biat etmek üzereyken onları durdurdu ve şöyle şöyle seslendi:
Biraz yavaş olun ey Yesrip halkı! Bugün O'nu memleketinden çıkarıp yanınıza almak, bütün Araplardan ayrılmak demektir. Seçkin liderlerinizin öldürülmesi demektir. Kılıçların sizi biçmesi Arapların üzerinize üşüşmesi demektir. Eğer bütün bu musibetlere sabredecekseniz O'nu alın. Şüphesiz Allah, mükafatınızı verecektir. Eğer koruyamacaksanız bırakın, şüphesiz bu Allah'ın yanında geçerli bir mazeret olacaktır.
📌 Fatih Sultan Mehmet:
Mazinize layık bir şekilde savaşınız! Böyle demişti Fatih Sultan Mehmet fetihten iki gün önce askerlerine hitabında… Kuşatma iki aya yakın sürüyordu. . Fethe iki gün kala askerlerini toplayıp yaptığı konuşma, onlara cesaret vermek gayesi taşıyordu aynı zamanda askerî dehasının da bir kanıtı idi:
➡ Ey benim paşalarım ve beylerim ve ağalarım ve bu savaşta yoldaşlarım! Benim sizleri buraya getirmekten ve davetten gayem; şimdiye kadar yapılan işlerde bir eksiklikten dolayı değil, ancak yapılmasını düşündüğüm genel hücumda daha büyük hamiyet ve şecaat gösterilmesine sizleri tahrik ve teşvik içindir. Bir kısmınız bu görevin yapılmasına öyle bir derece gayret ve himmet gösteriyorsunuz ki her nev'i fedakârlığı, buradan başarıya ulaşmadan dönmek küçüklüğüne tercih ettiğinizi her an görmekteyim. Bir kısmınız bununla da yetinmeyip türlü teşvikler ile yüksek hislerinizi başkalarına da aşılamaya çalışıyorsunuz ki bu da gözlerimden kaçmamaktadır…
➡ Şehrin alınmasının pek o kadar kolay olduğunu zannetmeyiniz ve düşünmeyiniz. Savaşanlar için surları aşmak pek zordur ve aşanlar da büyük tehlike ile karşı karşıyadır. Ama görüyorsunuz ki bütün hendekler doldurulmuş ve karaya bakan kale, üç yönden o derece tahrip edilmiştir ki, sizin gibi silahlı ve hafif silahlı olanlarca değil, atlara ve ağır surette silahlı süvarilerce bile kolaylıkla geçilmesi mümkündür. Şimdi sizlere alınması güç bir kale yerine, at ve silah ile geçilmesi mümkün bir ova veriyorum. Karşımızda savaş düzeninde dizilenlere gelince, bunlar hakkında da birkaç söz söylemek gerekir.
➡ Bunlar pek az olmakla beraber ekserisi silahsız ve savaş alanında tecrübesiz kişilerdir. Bizim tarafımızdan devamlı olarak savaşa maruz ve mecbur edildikleri için boş vakitleri de yoktur. Hem de artık şimdiye kadar olduğu gibi yalnız uzak mesafeden silah kullanarak ve geçici hücumlar ve taarruzlarla değil, bir defa savaşa başladığımızda dövüş gece ve gündüz zincirleme devamlı olacak surette savaşacağız. Ve izlediğimiz amaç olumlu bir şekilde sonuçlanmadıkça ne mütareke ve ne de dövüş durdurulacaktır . Binaenaleyh düşman, bu devamlı savaşın meydana getirdiği ağırlık, zahmet ve yokluktan bîtap düşerek teslim olmak zorunda kalacaktır.
Tarık bin Ziyad kimdir?