Kışa dönen Arap Baharı’nda 10 yıl önce 10 yıl sonra
10 yıl önce Tunus'ta Muhammed Buazizi adlı bir gencin kendini yakması ile fitili ateşlenen protestolar, kısa zamanda Orta Doğu ve Kuzey Afrika'nın tümünü etkisi altına aldı. "Arap Baharı" olarak adlandırılan bu süreç, bölgede bazı rejimlerin dönüşümünü sağlasa da siyasi istikrarın temin edilemediği ülkelerde büyük bir kaosa, iç savaşa ve insanlık krizine yol açtı. Kışa dönen Arap Baharı'nda, ülkelerin 10 yıl önceki ve 10 yıl sonraki durumları…
Giriş Tarihi: 14.01.2021
18:42
Güncelleme Tarihi: 17.01.2021
19:02
Arap Baharı'nın beşiği Tunus'ta gerçekleşen bu dönüşüm "Yasemin Devrimi" olarak da anıldı. Arap Baharı sonrasında gerçekleştirilen seçimlere yoğun katılımda bulunan Tunus halkı, bu sürecin etkisinde kalan diğer ülkelere kıyasla yönetime daha çok sahip çıkabildi ve daha istikrarlı bir yapıya kavuştu.
Temel hak ve özgürlükler anlamında Tunuslular birçok kazanım sağlamalarına karşın, yaşanan değişim ekonomik beklentileri tatmin etmeye yetmedi. Bugün pek çok ülkede olduğu gibi Covid 19 salgının derinleştirdiği sosyoekonomik sorunlar, Tunus'un kazanımları karşısındaki en büyük tehdit unsurlarından biri.
Meydanlara çıkan halk, Mısır'daki baskıcı yönetim ve ekonomik bunalımlardan kurtulmayı, demokrasi ve adaletin yeniden inşasını hedefledi. Ayaklanmalar karşısında Mübarek hükümeti, internet erişimini engelleyerek halkın organize olmasının önüne geçmeye çalıştı ancak protesto gösterilerini engelleyemedi.
Mevcut kaynakların adaletsiz dağıtımı ve sermayeyi belli kişilerin kendi elinde tutması, Mısır iktidarının ülke içinde ciddi yatırımlarda bulunmaması, yolsuzlukların artması gibi sorunlar ülkenin en kronik problemine dönüşmüştü. Bunun üzerine Mübarek, polisi olaylara ve göstericilere müdahale etmek amacıyla meydanlara indirdi.
Muhammed Mursi: 'Dinimi dünyalığa satmayacağım' diyen Müslüman lider
2012 Mısır Cumhurbaşkanlığı Seçimleri'nde Müslüman Kardeşler'in aday gösterdiği Muhammed Mursi, ülkenin demokratik yöntemlerle seçilen ilk cumhurbaşkanı oldu. Mısır'da büyük umutlarla başlayan bu süreç, bir yıllık sivil yönetimin ardından 3 Temmuz 2013'te ülkenin ilk seçilmiş Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'ye yapılan askeri darbeyle sonuçlandı.
Darbe sürecinde katledilen yüzlerce Mısırlının yanı sıra çok sayıda tutuklama ve idam kararları alındı. Devlet yönetimine General Sisi getirildi; Mısır'da Müslüman Kardeşler "terör örgütü" ilan edildi. Ordu, siyaset üzerindeki etkisini artırarak muhaliflere karşı baskıcı bir kampanya yürüttü. Ekonomik olarak giderek darboğaza giren Mısır, Arap Baharı sürecinin ardından terör eylemlerine de sahne oldu.
Onun yerine yardımcısı Abdurabbu Mansur Hadi'nin geçmesi ve ardından Hadi'nin 21 Şubat 2012'de tek aday olarak girdiği seçimlerde ülkenin yeni Cumhurbaşkanı seçilmesiyle sonuçlandı.
Ancak güvenlik boşluğu nedeniyle El Kaide gibi örgütler ülkede faaliyetleri için alan buldu. Yönetim boşluğundan faydalanan Husiler de başkent Sana'ya ilerleyerek hükümete darbe yaptı.
Siyasi istikrarın sağlanamaması, büyük bir insanlık krizinin de yaşandığı Yemen için daha zor günleri beraberinde getirdi. Ülkede temiz su, gıda ve sağlık gibi temel hizmetlerin eksikliğinin yol açtığı kolera, çok sayıda Yemenlinin hayatına mal oldu.
Salgın hastalıklar, yerinden edilmiş milyonlarca insanın hayatını tehdit etmeye devam ediyor. Yemen'de açlık ve hastalıklar nedeniyle yaşanan dram, Birleşmiş Milletler tarafından "dünyanın en büyük insani felaketi" olarak adlandırılıyor.
Arap Baharı sonrası İslamcıların dönüşü