Siyonizmin kanlı hedefleri için Osmanlı’dan kopardılar!
Geçtiğimiz yıl ABD Başkanı Trump, Filistin'in varlığını bir kez daha hiçe sayarak, Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıdıklarını belirtti. Dünyanın ve BM'nin verdiği büyük tepkilere rağmen, ABD Büyükelçiliğini Tel Aviv'den Kudüs'e taşıyarak cehennemin kapılarını açtı. Bunun üzerine Filistin'de "Üçüncü İntifada" çağrısı yapıldı ve çatışmalar başladı. Bu çatışmaları, abluka altındaki Gazze'de hâlen devam eden ve yüzlerce Filistinlinin şehit olduğu "Büyük Dönüş Yürüyüşü" izledi... Filistin toprakları, Osmanlı'dan koparıldı ve bölgede o günden bu yana kan hiç durmadı.
Giriş Tarihi: 11.06.2019
13:13
Güncelleme Tarihi: 11.06.2019
13:26
BALFOUR DEKLARASYONU NELERE YOL AÇTI?
"Saygıdeğer Lord Rotschild, Majestelerinin Hükümeti adına kabineye sunulan ve kabul edilen Yahudi Siyonist isteklerini sempati ile karşılayan müteakip deklarasyonu iletmekten memnuniyet duyarım." sözleriyle başlayan Balfour'un mektubu şöyle devam ediyordu:
"Majestelerinin Hükümeti, Filistin'de Museviler için bir milli yurt kurulmasını uygun karşılamaktadır ve bu hedefin gerçekleştirilmesini kolaylaştırmak için elinden geleni yapacaktır. Filistin'deki mevcut Musevi olmayan toplumların sivil ve dini hakları ile başka ülkelerde yaşayan Musevilerin sahip oldukları hak ve politik statülerine zarar verecek hiçbir şeyin yapılmayacağı açıkça anlaşılmalıdır."
Balfour'un, "Bu deklarasyonu Siyonist Federasyonu'nun bilgisine sunmanızdan memnuniyet duyacağım." sözleriyle son verdiği mektup, daha sonra İtalya, Fransa ve ABD'nin de desteğini almıştı.
"Halksız vatana, vatansız halkı yerleştirme" söylemiyle yapılan kampanyalar çerçevesinde yazılan mektubun ardından, tarihi Filistin topraklarına büyük bir Yahudi göçü başlatıldı.
OSMANLI FİLİSTİN'DEN ÇEKİLİYOR
Mektubun yazıldığı 2 Kasım 1917 tarihinden bir hafta sonra basınla paylaşılan Balfour Deklarasyonu'na, savaş sonunda Osmanlı Devleti'nin imzaladığı Sevr Anlaşması'nda yer verildi.
Milletler Cemiyeti'nde 1922 yılında kabul edilen Filistin topraklarındaki İngiliz manda yönetiminin temelini de bu deklarasyon oluşturdu.
Balfour Deklarasyonu sonrasında, 1918 yılında Osmanlı askerleri Filistin'den çekildi. 1880 ile 1918 arasında Filistin'deki Yahudilerin sayısı 24 binden 65 bine, nüfusun yüzde 10'una çıktı. Ardından Araplar ile Yahudiler arasında gerginlikler başladı.
İngiliz mandası altındaki Filistin'e 1920-1940 arası dönemde Yahudi göçü hız kazandı. Son olarak Avrupa'da İkinci Dünya Savaşı sırasında, Yahudilere yönelik Nazilerin gerçekleştirdiği soykırım sebebiyle göç oranı giderek arttı.
İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI SÜRECİ HIZLANDIRDI
İkinci Dünya Savaşı'nın şiddetlenmesiyle, 1933 yılı sonrası, Nazilerden kaçan Yahudi göçmenler de Filistin'e gelmeye başladılar. Üç yıl içinde Yahudi sayısı toplam nüfusun dörtte birine ulaştı ve 335 bin kişi oldu.
1938 yılına kadar, İngilizler bölgede bir Yahudi devleti kurulması yönünde açık bir girişimde bulunamadılar. Hatta 1937 yılındaki ünlü Peel Paylaşım Planı'na göre Yafa ve Tel Aviv, İngilizler tarafından Araplara terk edildi. Yahudilere verilen önemli bir yerleşim merkezi bulunmuyordu. Ancak Faysal, bu planı reddetmekle Filistin Arap Devleti'nin kurulmasına daha o yıllarda engel olmuştu.
Filistin, bir yandan Araplar, bir yandan Batı tarafından yalnız bırakılıyordu.
Araplar, İngilizler ve Yahudiler arasında yıllar süren mücadeleler, 1947 yılında Birleşmiş Milletler'e taşındı. Kurulan Filistin Özel Komisyonu, Filistin'in Yahudi ve Araplar arasında ikiye bölünmesini, Kudüs'ün ise uluslararası bir statüye kavuşturulmasını önerdi. Ancak öneri, Arap ülkeleri tarafından kabul edilmedi.
Bu süreçte Filistinliler, topraklarındaki Yahudi nüfusun artışına karşı çıkmaya çalıştı. Ancak İngilizlerin manda yönetimini sonlandırarak Filistin'den çekilmesinin ardından, 1948 yılında Filistinlilerin Nekbe (Büyük Felaket) olarak adlandırdığı İsrail devletinin kuruluşu gerçekleşti.
Silahlı Siyonist çeteler, 1948'de Filistin'deki tarihi köylerden ve şehirlerden yaklaşık 957 bin Filistinli'yi zorla göç ettirdiler. Ardından işgal süreci daha da yoğunlaştı.
İsrail'in kuruluşu ile birlikte Arap-İsrail Savaşları başladı. Savaş sonunda Batı Şeria Ürdün, Gazze Şeridi Mısır, kalan topraklar da İsrail tarafından işgal edildi. Hâliyle olan Filistin halkına oldu ve komşu Arap ülkeleri ve İsrail bu durumdan kazançlı çıktı.
BİRÇOK DİRENİŞ ÖRGÜTÜ KURULDU
Sonraki yıllarda, Filistin'i siyonizmin pençesinden kurtarmak amacıyla birçok direniş örgütü kuruldu. Bunlardan en önemlisi gizli olarak 1959'da kurulan Yasir Arafat öncülüğündeki El Fetih'ti. Bununla birlikte Arap ülkeleri, 1964'te Kudüs'te Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) ve buna bağlı olarak Filistin Kurtuluş Ordusu'nun kuruluşuna yardımcı oldular. Bu devletler, FKÖ'nün esasen kendi kontrolleri altında kalmasını istiyorlardı.
Ancak Filistinliler gerçekten bağımsız bir örgüt istiyordu ve 1969'da örgütün başkanlığını ele geçiren Yasir Arafat'ın amacı da buydu. Kendisine bağlı, El Fetih örgütü, İsrail'e karşı operasyonlarıyla ün kazanıyordu.