Ümmeti bir araya getiren şehit: Hasan el-Benna
Hasan el Benna, 22 yaşındayken 20. asrın en kapsamlı hareketi olan İhvan-ı Müslim'i kurdu. Sadece üç kahvehane ile başlayan mücadelesi, tüm dünyaya yayıldı. Devletin göz yumduğu bir suikasta kurban giden Benna, şehit edildi. Şehit edildiği gün Kahire'de camiler kapatıldı, insanlar tutuklandı. Şehit için Kur'an okumayı ve cenaze namazı kılmayı bile yasakladılar.
Giriş Tarihi: 12.02.2019
16:14
Güncelleme Tarihi: 14.10.2020
08:55
HASAN EL-BENNA'NIN MEKTUBU
II. Dünya Savaşı sırasında İngilizler tarafından birçok kez tutuklanan Hasan el-Benna ve arkadaşları, Mısır'daki sömürge yönetimine son vermek için İngiltere'ye savaş ilan edince yaşanan gelişmeler neticesinde İhvan-ı Müslimin Teşkilatı hükümet tarafından kapatıldı. Mısır'da Müslüman Kardeşler Cemiyeti'nin (İhvan) kurucusu Hasan el-Benna'nın, 1948 yılında cemiyetin kapatılmasından bir gün önce yazdığı mektubu:
"Değerli kardeşlerim, dünya bugün Rusya'nın komünizmi ile Amerika'nın demokrasisi arasında bocalamakta, istikrar ve barışın tesisi için hangi yolu tutacağı konusunda şaşkınlık yaşamaktadır" diye başlayan mektup, şöyle devam ediyor:
"Siz ellerinizde semanın vahyinin ilaç şişesini tutuyorsunuz. Bu hakikati apaçık ve güçlü bir şekilde haykırmak, insanlığı İslam'ın yoluna çağırmak, boynumuzun borcudur. Devletimizin ve iktidarımızın olmaması bizim gücümüzden hiçbir şey kaybettirmez, zira çağrılar, gücünü kendinden alır, sonra o çağrıya inananların kalplerinden, sonra dünyanın ona ihtiyacından alır. Daha sonra Allah ne zaman diler ve takdir ederse o çağrıya destek vererek, onu hayata geçirir. Ülkeleri okyanustan okyanusa uzanan 400 milyon Müslüman, bir gaflet anından istifadeyle topraklarını işgal eden sömürgeciliğe asla boyun eğmeyecektir. Yeryüzünde 'La ilahe illallah, Muhammedu'r-Resulullah' diyen bir Müslümanın yaşadığı her karış toprağı, İslam vatanı sayarız ve sömürgecilikten kurtularak, hürriyetine kavuşması için çaba harcarız. Bu vatan doğuda Endonezya'dan batıda Kazablanka'ya kadar uzanır. Bu münasebetle size özellikle temizliği şiar edinmeyi tavsiye ediyorum. Özde, sözde, gönülde, düşüncede, eylemde, söylemde, yemede-içmede, temizlik şiarımız olsun. Resulullah -Aleyhissalatu vesselam- ümmetine temizlik ve zarafet noktasında insanlar arasında hemen göze çarpan bir benek gibi olmayı tavsiye etmiştir. Fıkıh kitaplarımız, taharet bahsiyle başlar. Yine sahih bir Hadis-i Şerif'te 'cennetin anahtarı namaz, namazın anahtarı taharet'tir buyrulmuştur. 'Allah tövbe edenleri sever ve temizlenenleri sever' buyuran Allah, doğru söylemiştir. Allah'ın selamı, rahmeti, bereketi üzerinize olsun."
"Zindan kapıları sizi içeri almak için açılıp, idam sehpaları sizin için kurulduğunda biliniz ki; davanız meyve vermeye başlamıştır artık."
O dönemlerde Hasan el Benna'nın çalışmalarından yana hoşnutsuzluk yaşayan Kral Faruk, İngilizlerle beraber ihvanın sonunu getirmeye çalışıyordu. Müslüman Kardeşlerin Filistin'e gönderdiği topluluğun ardından Müslüman Kardeşler'i tutuklatıp hapishanelere doldurdu.
Kral Faruk, 12 Şubat 1949 tarihinde krallık sarayının istihbarat müdürü Mahmud Abdülmecid'e bir haber gönderdi. Kral Faruk'un amacı Hasan el Benna'yı öldürtüp çalışmalarına nokta koymaktı ve amacına da ulaştı. Bu doğrultuda Hasan el Benna gittiği dernekte gerekli denetim ve çalışmaları yaptıktan sonra saat sekiz gibi sırada ona suikast yapılarak kurşunlandı.
DOKTORLAR ÖLMESİNİ BEKLEDİLER!
Hasan el Benna, kurşunlandıktan hemen sonra hastaneye kaldırıldı ama doktorlar kendilerine gelen emirler doğrultusunda kan kaybına müdahale etmedi. İhvan'ın kurucu mürşidi, hastanede kan kaybından hayatını kaybetti. Hasan el Benna'nın ölmesini başta Kral Faruk olmak üzere İngilizler ve Yahudiler çok istiyorlardı.
ŞEHİT EDİLEN EL BENNA’NIN CENAZE NAMAZINI KILMAYI YASAKLADILAR!
Tank koruması eşliğinde cenazesi götürülmüş, yine aynı şekilde polis koruması ile mezara defnedildi ve daha sonra da mezarı kaybedildi. Hasan el-Benna'nın cenazesinin nasıl taşınıp kaldırıldığını el-Kitle Gazetesi şöyle anlatır: "Taziye için baba evine gelenler tutuklandılar. Şehit için Kur'an okumak ve cenaze namazı kılmak yasaklandı. Şehidin na'şı, önünde ve arkasında birçok silahlı polisi taşıyan arabalarla çevrili bir araba ile evine götürüldü. Evin etrafı sarıldı, insanlar istese bile gelmelerine imkân bırakılmadı. Şehidin babası büyük âlim ve salih insan Ahmet el-Bennâ'ya polis, vefatı anında bildirdiği için altmış yaşını aşmış bulunan babanın adeta beli büküldü, sabaha kadar "Yarabbi, adaletine sığınıyorum, oğlumu şehit ettiler." diye inleyerek namaz vaktini bekledi. Evde yalnızdı. Diğer aile efradı tutuklanmışlardı.
Babaya ölüm haberi verildiğinde saat birdi. Eğer yalnız başına namazını kılar ve saat dokuzda defnederse eve getireceklerini aksi halde kendilerinin götürüp gömeceklerini söylediler. O da son bir defa oğlunun yüzüne bakabilmek için buna razı oldu. Bundan sonrasını baba Ahmet şöyle anlatıyor: "Cenazeyi sabah namazına yakın bir zamanda kimseye göstermeden getirdiler. Defin için yapılan çalışmaları gören kimselere bile yardım izni vermediler. Çocuğumu kendim defne hazırladım. Tabuta yerleştirdim, ancak tek başıma taşıma imkânım yoktu. Polisten yardım istedim kabul etmediler. Taşıyacak birkaç kişi istedim izin vermediler. 'Sen ve kadınlar taşısın' dediler. Sokaklar tenha idi, kadınların omuzlarında cenaze taşındı. Kaysûn camiine geldiğimizde kimseler yoktu. Caminin görevlileri bile oradan uzaklaştırılmıştı. Çocuğumun cenaze namazını kılmak üzere önüne durduğum zaman gözlerimden yaşlar boşandı, bunlar yaş değil, insanlara rahmeti ulaşsın diye Rabbime yönelmiş niyazımdı. Namazdan sonra onu İmam Şafi kabristanına taşıdık, defnettik ve ağlayarak evimize döndük. "
HASAN EL- BENNA KONU İLE İLGİLİ MÜMİN KARDEŞLERİNE ÖĞÜTLER:
"Ey Değerli Kardeşim!
Senin önünde her gün bir sabah, bir akşam, bir de seher vakti vardır. Sen bu vakitlerin tümünde de tertemiz ruhunla Mele-i A'la'ya yükselebilir, dünya ve ahiretin hayrını kazanabilirsin. Yine senin önünde Cuma gününün bir gündüzü bir gecesi vardır. Sen bu Cuma gününde Allah'ın kullarına olan rahmetiyle yağdırdığı sağanak füyûzattan ruhunu, kalbini ve avuçlarını doldurabilirsin. Senin önünde itaat zamanları, ibadet günleri ve Allah'a yakın olabileceğin geceler vardır. Öyle ki bu zaman dilimlerini senin kerim olan Kitab'ın ve yüce Peygamberin (sa) teşvik etmiştir. O halde sen bu dilimlerde zikredenlerden olmak için hırslı davran, gafillerden olma! Amel işleyenlerden ol; tembel ve üşengeçlerden olma! Zamanı ganimet bil! Zira vakit kılıç gibidir. Ertelemeyi terk et. Zira ertelemekten daha zararlı bir şey yoktur."
Allah'ın kitabından bir cüzden az olmayan günlük bir virdin olsun. Kuranı bir aydan fazla ve üç günden az olmayacak bir sürede hatmetmeye çalış.
Kuran okumayı, onu dinlemeyi ve manalarını düşünmeyi güzelce yap.
Doğru sözlü ol, asla yalan söyleme. Peygamberimiz şöyle der: Doğruluk iyiliğe götürür. Kişi doğru söylemeye devam eder. Allah katında sıddık olarak yazılıncaya kadar. Yalan da kötülüğe götürür. Kişi yalan söylemeye devam eder. Allah indinde yalancı olarak yazılıncaya kadar. Ahdine, sözüne ve vadine vefa göster. Şart ne olursa olsun bunlara muhalefet etme.
Her zaman Allah'ın murakabesinde olduğunu unutma, Ahireti hatırla ve ona hazırlık yap, Allah'ın rızasına ulaştıran suluki merhalelerini azim ve himmetle kat et... Nafile ibadetlerle ona yaklaş. Geceleyin namaz kılmak, en azından ayda üç gün oruç tutmak, kalbi ve lisani zikri çokça yapmak ve çeşitli hallerde varid olan dualarla meşgul olmak bu kabildendir.
Hasan el Benna'nın kendi sesinden gençlere öğütleri izlemek için tıklayın .