Ümmeti bir araya getiren şehit: Hasan el-Benna
Hasan el Benna, 22 yaşındayken 20. asrın en kapsamlı hareketi olan İhvan-ı Müslim'i kurdu. Sadece üç kahvehane ile başlayan mücadelesi, tüm dünyaya yayıldı. Devletin göz yumduğu bir suikasta kurban giden Benna, şehit edildi. Şehit edildiği gün Kahire'de camiler kapatıldı, insanlar tutuklandı. Şehit için Kur'an okumayı ve cenaze namazı kılmayı bile yasakladılar.
Giriş Tarihi: 12.02.2019
16:14
Güncelleme Tarihi: 14.10.2020
08:55
‘SİZİN VATANA KARŞI BORCUNUZ BİZİMLE BERABER OLMAMIZI GEREKTİRİYOR!”
Hasan el Benna, üniversitedeki mücadelesini şöyle anlatır: "Öğretmen okulunda okuduğum dönemde, zinde güçlerin takibatı devam etmekteydi. Bir defasında evinde kaldığım Hacı Şaire Hanım'ın evinde toplantı halindeydik. Polis, evi kuşatarak içeri girdi. Bizleri sordu. Kadın: 'Öğrenciler sabah erkenden ayrıldılar. Henüz dönmediler. Ben de gördüğünüz gibi bakla ayıklamakla uğraşıyorum.' dedi. Doğru olmayan bu cevaptan rahatsız oldum. Soranın karşısına çıkarak durumu ona açık açık şöyle anlattım: 'Sizin vatana karşı borcunuz bizimle beraber olmamızı gerektiriyor. Bizim işlerimizi aksatmamanızı gerektiriyor. Bizi yakalamanızı değil.' Bu söylediklerime davranışlarıyla olumlu bir şekilde cevap verdiğini bilemiyorum. Fakat hemen oradan ayrıldılar. Onların ayrıldıklarından emin olduktan sonra diğer arkadaşlarımı çağırarak onlara: 'İşte bu, doğru sözlülüğün bereketidir. Doğru olmamız ve işlerimizin sıkıntılarına katlanmamız bizim için kaçınılmazdır. Durum ne olursa olsun hiçbir zaman yalan söylemeye gerek yoktur."
MÜSLÜMAN KARDEŞLER NASIL KURULDU?
"Yarınlar, yorgun olaların değil, rahatından vazgeçenlerin olacaktır."
Başarıyla tamamladığı eğitimin ardından 1927'de Arapça öğretmeni olarak Süveyş Kanalı yakınlarında bulunan İsmailiye'de bir ilkokula atandı. İngilizlerin sömürü düzeni büyük ölçüde hissedildiği bu kentte, İngilizlerin Müslümanları derinden sarsan düzenbazlıklarına şahit oldu. İngilizlerin bu bölgedeki varlığı, Mısır halkını etkileyerek yaşam tarzını değiştirmeye başlamıştı. Burada sömürü açıkça kendini gösteriyordu. Bu ve bunun gibi yanlışlıkları engellemek ve İslamî duyarlılığı artırmak için bir İngiliz kampında çalışan altı arkadaşıyla 1928 yılının Ocak ayında "İhvan-ı Müslimin- Müslüman Kardeşler " teşkilatını kurdu. "Bizler İslâm'ın hizmetinde olan kardeşleriz; o halde bizler Müslüman kardeşleriz " diyerek cemiyetin adını Müslüman Kardeşler olarak belirledi.
“KIYAMET KOPANA KADAR DA BU İŞ BİTMEZ!”
Hasan el- Benna, Müslüman Kardeşleri şöyle anlatır: "Biz siyasi bir parti değiliz. Ancak siyasetin İslam kaidesi üzerine olması asıl düşüncemizdir. Hayır derneği değiliz. Ancak hayırlı işler ve ıslah en yüce gayemizdir. Biz bu teşkilatlardan hiçbiri değiliz. Ancak biz bir fikir ve inancız. Sistem ve metoduz. Hiçbir şey bunu(davamızı) sınırlayamaz. Hiç kimse buna engel olamaz. Coğrafi engeller de bunun önüne geçemez. Kıyamet kopana kadar da bu iş bitmez. Çünkü bu Allah'ın kanunu ve O'nun emin elçisinin yoludur."
KAHVEHANELERDEN MUAZZAM BİR MÜSLÜMAN TOPLULUĞUNA
"Biz öyle bir ümmetiz ki bizim inanç, anlayış ve iş olarak bu İslam'dan başka onurlu bir çıkışımız yoktur."
Türkiye'de 1924 yılında hilafetin yıkılması ve Batılıların İslam'ı karalamak adına yaptığı çalışmalar nedeniyle Hasan el Benna'nın Müslümanlar adına daha da çok çalıştı. İsmailiye bölgesinde kahvehanelerde boşa zaman geçiren insanları toparlayıp onlardan muazzam bir Müslüman topluluğu meydana getirdi. Bu topluluktan çıkanlardan birisi de Muhammed Fergali'di. Bir gün İngiliz komutasının karşısına geçip "Beni İsmailiye'den ancak bir kişinin emri çıkartabilir; o da Hasan el Benna" dedi.
FİLİSTİN DAVASINA SAHİP ÇIKTI
Hasan el Benna İsmailiye'deki çalışmaların ardından topluluğu daha da büyütmek için başkent Kahire'ye yerleşti ve burada Müslüman Kardeşler'in ilk büyük merkezini açtı. Ardından bazı mensuplarını Filistin'e göndererek İsrail'e karşı Filistinlilerin yanında durmaya çalıştılar.
II. Dünya Savaşı başladığında çok sayıda öğrenci, devlet memuru ve işçi Müslüman Kardeşlere üye olmuş vaziyetteydi. 1937 yılında yaklaşık sekiz yüz, 1940'da iki yüz bin, 1948'de beş yüz bin ve 1950'de bir milyon üyeyi geçmişti. Öyle ki İhvan müntesipleri hemen hemen ülkedeki tüm kurum ve kuruluşlarda görev almaya başladılar.